Ana içeriğe atla

ANKARA’YA YENİ YANIK MERKEZİ

Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Anabilim dalında modern yanık merkezi açılıyor.

Cumhuriyetin ilk tıp fakültesi olan Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Anabilim Dalı 1984 yılında Prof. Dr. Erdem Yormuk tarafından kurulmuştur. Gülhane Askeri Tıp Akademisi (GATA)’da Dz.Tbp. Albay olarak görev yapmakta iken, Ankara Üniversitesi Rektörü Tarık Somer ve Tıp Fakültesi Dekanı Ahmet Sonel’in zamanın genelkurmay başkanı olan Korgeneral Necdet Uru’a başvurarak kurucu üye olması talebi ile tıp fakültesinde görevlendirilmesi uygun görülmüştür. Türkiye’de Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi kliniğinin ilk olarak GATA’da Çene ve Plastik Cerrahi adı altında açıldığını, Türk Plastik Cerrahi Derneğinin de 1961 yılında kurulduğunu ve uzman dernekleri arasında ilk kurulanlardan biri olduğunu belirtti. Türk plastik cerrahlarının bilimsel niteliklerinin dünya ve Avrupa standartlarında olduğunu belirtti.




Yeni yanık merkezi üç koridor sisteminden oluşmaktadır
“Türkiye’de ilk bilimsel nitelikli yanık merkezi 1976 yılında Gülhane Askeri Tıp Akademisi’nde açılmıştır. Fakültemizde modern anlamda yeni bir yanık merkezi inşa edilmiş ancak bazı aletlerin ve cihazların eksikliği nedeni ile henüz açılma safhasındadır. Ülkemizde yanıklı hastalar uygun olmayan ortamlarda tedavi edilmektedir, yetersiz şartların yaratmış olduğu infeksiyon sonucunda birçok hasta kaybedilmektedir. Bu sebepten yanık merkezlerinde 3 koridor sistemi şarttır. Birincisi ‘Mikroplu koridor’ yani hasta yakınlarının girebileceği, hastalarını görebileceği ama hastaların yanına gidemeyeceği ve poliklinik işlemlerinin yapılabileceği yer. ‘Yarı mikroplu’ alan ise hastaların değerlendirilip, pansumanlarının yapılıp, yatacak hastaların kararı verildikten sonra bu hastaların kabul edildiği bölüm. ‘Mikropsuz alan’ ise, yanık merkezinin beynidir, ameliyata hazırlamak için yıkama odası denilen oda ve ameliyathane bulunuyor. Yani tam anlamıyla sterilitenin sağlandığı kısım oluyor” şeklinde konuşan Prof. Dr. Yormuk, hastaların monitör ile yaşam fonksiyonlarının gözlenebilecek monitor merkezilerinin olması gerektiğini söyledi. Ayrıca hastaların yoğun bakımını gerektiren ‘intensive care’ adı altında özel odalar olması gerektiğinin üzerinde duran Prof. Dr. Yormuk, hücre kültür laboratuarının olmasının şart olduğunu merkezin bağımsız her ihtiyacını karşılaması gerektiğinin üzerinde durdu.



Harp Zamanı En Sık Yanıkla Karşılaşılır
‘‘Savaşta gelen yaralıların yüzde 80’ine yanık eşlik etmektedir. Ateşli silah yaralanmalarında muhakkak yanık oluyor. Yıllar önce izli mermi atıldığında fosfor yanıklarına rastladık. Yasak olmasına rağmen günümüzde halen fosfor bombaları kullanılmaktadır. Fosfor kimyasal özelliği bitinceye kadar yanmasına devam eder ki bu yanık kemiğe kadar ulaşır ve beyaz bir duman çıkartır. Tedavisinde bakır sülfat kullanılır. Bakır sülfat binde 3’lük solüsyon haline getirilip, yanık bölgesine döküldüğünde fosfor, bakır fosfata dönüşerek nötralize olur’’ diyen Prof. Dr. Yormuk, ülkemizde en sık rastlanan yanık çeşitlerinin tandır yanığı, haşlama yanıklarına rastlandığını ayrıca, kimyasal yanıklar, fizik ajanlar, akkor haline gelmiş ateşler, radyasyon yanıkları, hatalı uygulanmış radyoterapiden de meydana geldiğini kaydetti. Yanık çeşitleri ne olursa olsun tedavinin aynı olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Yormuk, ilk 24 saatte hayati tehlikenin olduğunu hatırlattı.


Yanık Merkezinde Her Şey Düşünülmüş
Merkezi gezdiren Prof. Dr. Yormuk, hasta yakınlarının girebileceği mikroplu denilen kısımda camlı bölümden hasta ile mikrofon aracılığıyla konuşan hasta ile temas edilemediğini bir bölüm olduğunu dile getirdi. Merkezin girişine kadar ambulansın girebildiğini belirten Prof. Dr. Erdem Yormuk, ilk müdahale edilen bölümde kullanılan suyun steril olduğunu kaydetti. Konsültasyon sonrası hastanın yatmasına karar verildiğinde 6 yataklı bölmeye alınarak, havalı sistem yataklarda yatırıldığına dikkat çeken Prof. Dr. Yormuk, yanıklı hastaların pansumanlarının özel donanımlı havuz biçiminde bir cihazda yapıldığını ve yıkama bitince yatağına veya ameliyathaneye götürüldüğünü belirtti.


Sağlık Personeli de Steril Olmalı
Sistem dışından gelen sağlık personelinin, çift koridor sistemiyle içeri alınarak kıyafetlerini değiştirdiklerini vurgulayan Prof. Dr. Yormuk, “Steril bir şekilde hastaların yanına gidilecek. Sağlık çalışanları 8 saatlik vardiyalarla hizmet verecek ve Reanimasyon ünitesinde yanık hastalarının hayatları kurtarıldıktan sonra ameliyathanede gerekli işlemler yapılacaktır.” dedi.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

DOKTOR EŞİ OLMAK!

Sağlık sisteminde yapılan değişikliklerle ilgili hekimlerin yaşadığı mesleki sorunlar gündeme gelirken evlerinde bu durumun yansımaları konuşulmuyor. Evlilik ve Aile Danışmanı Psikolog İlkim Öz ve farklı hekimlerin eşleriyle konuşarak Sağlık Dergisi’nde daha önce ele alınmamış bir konuyu gündeme taşıyoruz. Performans sistemi, Tam Gün uygulaması gibi sağlık çalışanlarının meslekleri ile ilgili sorunlarının sık sık gündeme geldiği şu günlerde, bu durumun özel hayatlarına nasıl yansıdığını araştırdık. Doktorların işlerinde yaşadığı sorunlarını yakından bilen eşleri bu durum hakkında ne diyor. Bu zamana kadar değinilmemiş bir konu olan “doktor eşi olmak” ve sorunlarla uğraşırken nelerin olduğunu öncelikle farklı meslek gruplarından doktor eşlerine sorduk. Sonrasında da Evlilik ve Aile Danışmanı Psikolog İlkim Öz ile konuyu değerlendirdik. Tiyatro Sanatçısı ve Doktor Evliliği Görüştüğümüz ilk doktor eşi tiyatro sanatçısı İpek Çeken Önal, Prof. Dr. Zülküf Önal ile evli. İpek Hanım, eşiyle he

TIBBIN DUAYENLERİ SARUHAN ÇEKİRGE

Hacettepe Üniversitesi Hastaneleri Girişimsel Nöroradyoloji bölümü kendi alanında dünyanın en tepesindeki birkaç merkezden biri olarak kabul ediliyor. Bu alanda birçok ilke imza atan Prof. Dr. Saruhan Çekirge, bu merkezin hikâyesini Sağlık Dergisi Yazı İşleri Müdürü Esra Öz’e anlattı. 2000 yılında TÜBİTAK Bilim Adamı Teşvik Ödülü’nü ve 2001’de Hacettepe Üniversitesi Bilim Teşvik Ödülü’nü alan Prof. Dr. Saruhan Çekirge, “Ünitemizde beyin damar hastalıklarının noninvazif tedavisinde geliştirilen tedavi teknikleri, bu merkezi dünyanın en iyisi olarak kabul ederek, özellikle son 10 yılda dünyanın pek çok ülkesindeki önemli tıp merkezlerinden Ankara’ya gelen, uzman doktorlara eğitim veren bir yapıya dönüştürdü” dedi. Kendi tıp alanında yarattığı gelişmeler devrimsel olarak nitelendirilen Prof Dr Saruhan Çekirge, Prof Dr Işıl Saatci, Doç Dr Kıvılcım Yavuz ve Doç Dr Serdar Geyik’ten kurulu bu ekip tarafından geliştirilen tedavi metotları, tüm dünyadaki hekimler tarafında da yay

TIBBIN DUAYENLERİ: HASAN BİRİ

Yüz üzerinde yayını bulunan kısa bir süre önce Koru Hastanesi’ni açan ve devamında uluslararası alanda başarılara imza atacak üniversite kurmayı hedefleyen Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Hasan Biri, iletişimle birlikte sosyal sorumluluk projeleri düzenlemesinin yaşam felsefesi haline gelişini ve hayatını Sağlık Dergisi Yazı İşleri Müdürü Esra Öz’e anlattı. “İyi hekim iyi empati yapan hekimdir” sözüyle hekimlik mesleğinin doğru iletişimden geçtiğini kaydeden Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Hasan Biri, Akademik ve etik kurallarla çalışan Koru Hastanesi’nin ileride uluslararası başarılara imza atacak üniversite olacağını belirtti. Prof. Dr. Biri, tıptaki her türlü gelişmeyi takip ederek, sağlık sektörünün ihtiyaçlarını gören ve bu ihtiyaçlar doğrultusunda gerçekçi politikalarla büyümeyi hedefleyen bir sağlık kuruluşu olmayı hedeflediklerini söyledi. Kendi ağzından hayatını ve çalışmalarını dile ge