Ana içeriğe atla

TÜRKİYE’NİN İLK NEFROGENETİK LABORATUVARI

Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Nefroloji Ünitesi Nefrogenetik Laboratuvarı, nefroloji alanında genetik çalışma ve araştırmaların yapıldığı ilk laboratuvar olma ünvanını taşıyor. Aynı zamanda AB projesi kapsamında steroide dirençli nefrotik sendromlu hastalardaki genleri araştırıyor.

Çocuk Nefroloji alanında genetik çalışmaları ve tanısal testleri sağlayacak ilk laboratuvar olma özelliği taşıyan Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Nefroloji Ünitesi Nefrogenetik Laboratuvarı tüm genetik çalışmaların yapılabileceği altyapıya sahip. Steroide dirençli nefrotik sendrom araştırması yapmak için Türkiye’de materyal, hasta, laboratuar, teknik ekipmanlar ve biyologlarla araştırmanın yapılma ve yayınlanma olanağı bulunduğunu kaydeden Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Pediatrik Nefroloji ve Romatoloji Ünitesi’nde Yan Dal Uzmanı Doç. Dr. Fatih Özaltın, steroide dirençli nefrotik sendromun ülkemizde yüz binde 3-4 oranında görülen bir hastalık olduğunu ancak akraba evliliği sık olan bölgelerde bu oranın yüz binde 7’ye çıktığını belirtti. Hastaların genellikle ödem şikayeti ile geldiğini ifade eden Doç. Dr. Özaltın, aile bireylerinden birinde hastalık rastlandığında diğer aile bireylerinde idrarda protein atılımına bakılarak hastalığın semptomsuz dönemde saptanabileceğini dile getirdi.

Steroide Dirençli Nefrotik Sendrom
Çocukluk yaş grubunda standart kortizon tedavisine direnç gösteren nefrotik sendrom hakkında Doç. Dr. Özaltın şöyle konuştu: “Nefrotik sendrom idrarla protein kaybı ve buna ikincil gelişen ödem tablosuyla karakterize bir hastalıktır. Genetik ve immünolojik tipleri vardır. Genetik nedenli olanlar steroid ve immün supresiflere yanıt vermezler. Bunun immunolojik formları steroid ve/veya yoğun immun supresif tedavilere yanıt verebilir. Ancak genetik alt tipleri dirençlidir. Bunun altında yatan şu an için bilinen 5 gen vardır. Doğumdan sonra ilk 3 ayda, infant döneminde, erken çocukluk ve çocukluk dönemi ile adult yaş grubunda ortaya çıkan tipleri vardır. Konjenital (doğum sonrası ilk 3 ayda ortaya çıkan) nefrotik sendromdan ülkemizde sıklıkla nefrin geni sorumludur. Avrupa’da podosin geni daha ön plandadır. Etnik özelliklere göre hastalıktan sorumlu genler farklı olabilmektedir. Genetik defekt saptanan hastalar, steroid (kortizon) dahil hiçbir immunosupresif tedaviye yanıt vermezler. Dolayısıyla genetik tetkiklerle mutasyon saptandığında ilaç vermeyerek çocukları ilaçların yan etkilerinden korumuş olursunuz. Diğer bir husus ise, bu çocuklar son dönem böbrek yetmezliğine ilerleyip böbrek nakli yapıldığında, bu süreçte genetik mutasyonu olanların bir avantajı nakil sonrası rekürrens yani hastalığın tekrarlama riskinin, immunolojik tiplerle kıyaslandığında çok daha düşük oranda olmasıdır. Hastanızı güvenli bir şekilde renal transplantasyona verebilirsiniz. Ciddi avantajları olan genetik tanının, hastanın izlem ve tedavisinde çok büyük avantajlar sağlayacak yönleri var.”


“Laboratuarda Her Türlü Genetik Tetkik Yapılabilir”
Laboratuvarda dizi analizi, fragman analizi, konvansiyonel ve gerçek zamanlı PCR tekniklerinin rutin olarak yapıldığını dile getiren Doç. Dr. Özaltın, “Ayrıca gen haritalama ve klinik genetik laboratuarları ile ortak olarak SNP çip analizi, karyotip analizi, haplotip analizi, pozisyonel klonlama gibi diğer metodları da uygulama olanağımız mevcut. Bu bağlamda laboratuarımızda rutin tanısal çalışmalar yanı sıra araştırmaya yönelik çalışmalar da yapılıyor.
Araştırmamız Mayıs 2007 tarihinde Türkiye’yi temsilen katıldığımız PODONET projesi kapsamında yürütülüyor. PodoNet ‘Podositin Kalıtsal Hastalıklarında Klinik, Genetik ve Deneysel Araştırma Konsorsiyumu’ olup bir ERA-NET faaliyeti olan E-RARE programı içerisinde yer alıyor. Bu konsorsiyumda Türkiye’yi, Hacettepe Üniversitesi Pediatrik Nefroloji Ünitesi ile temsil ediyoruz. Türkiye’den başka Almanya, Fransa ve İtalya da bu konsorsiyumda yer alıyor. Projede yer alan genetik çalışmalardan, bilinen nefrozis genlerinde mutasyon taraması, mutasyon saptanmayanlarda yeni genlerin bulunması laboratuarımızda yapılıyor. Bunun finansal kaynağı TÜBİTAK tarafından karşılandığından proje süresi boyunca tüm bu tetkikler ücretsiz olarak yapılacak” dedi.



“Klinik Bulguları Uyanlara Genetik Tanı Yapılabilecek”
Araştırma kapsamında yapılan genetik çalışmalarda önceliğin şu an için steroide dirençli nefrotik sendromdan sorumlu genlere verildiğini kaydeden Doç. Dr. Özaltın, “Bu hastalarda NPHS1 (nefrin), NPHS2 (podosin), WT1, PLCE1, LAMB2 genlerinde mutasyon taramaları rutin olarak yapılacak. Başlangıç yaşı ve fenotipe göre önceden belirlenmiş genetik çalışma algoritmasına göre ilgili gen/genlerde mutasyon araştırılarak, mutasyon bulunmayan informatif aileler yeni genler için aday aileler olacak ve bunlarda ileri araştırmalar yapılacak. Ülkemizden araştırılacak birey/ailelerin seçilmesi için öncelikle klinik bilgilerinin bana gönderilmesi gerekmektedir. Genetik çalışmalara uygunluğu karar verildikten sonra genetik çalışmalarını ücretsiz olarak biz sürdüreceğiz. Detaylı bilgiye http://www.nephrogenetics.hacettepe.edu.tr/ adresinden ulaşılabilir” bilgisini verdi.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

DOKTOR EŞİ OLMAK!

Sağlık sisteminde yapılan değişikliklerle ilgili hekimlerin yaşadığı mesleki sorunlar gündeme gelirken evlerinde bu durumun yansımaları konuşulmuyor. Evlilik ve Aile Danışmanı Psikolog İlkim Öz ve farklı hekimlerin eşleriyle konuşarak Sağlık Dergisi’nde daha önce ele alınmamış bir konuyu gündeme taşıyoruz. Performans sistemi, Tam Gün uygulaması gibi sağlık çalışanlarının meslekleri ile ilgili sorunlarının sık sık gündeme geldiği şu günlerde, bu durumun özel hayatlarına nasıl yansıdığını araştırdık. Doktorların işlerinde yaşadığı sorunlarını yakından bilen eşleri bu durum hakkında ne diyor. Bu zamana kadar değinilmemiş bir konu olan “doktor eşi olmak” ve sorunlarla uğraşırken nelerin olduğunu öncelikle farklı meslek gruplarından doktor eşlerine sorduk. Sonrasında da Evlilik ve Aile Danışmanı Psikolog İlkim Öz ile konuyu değerlendirdik. Tiyatro Sanatçısı ve Doktor Evliliği Görüştüğümüz ilk doktor eşi tiyatro sanatçısı İpek Çeken Önal, Prof. Dr. Zülküf Önal ile evli. İpek Hanım, eşiyle he

TIBBIN DUAYENLERİ SARUHAN ÇEKİRGE

Hacettepe Üniversitesi Hastaneleri Girişimsel Nöroradyoloji bölümü kendi alanında dünyanın en tepesindeki birkaç merkezden biri olarak kabul ediliyor. Bu alanda birçok ilke imza atan Prof. Dr. Saruhan Çekirge, bu merkezin hikâyesini Sağlık Dergisi Yazı İşleri Müdürü Esra Öz’e anlattı. 2000 yılında TÜBİTAK Bilim Adamı Teşvik Ödülü’nü ve 2001’de Hacettepe Üniversitesi Bilim Teşvik Ödülü’nü alan Prof. Dr. Saruhan Çekirge, “Ünitemizde beyin damar hastalıklarının noninvazif tedavisinde geliştirilen tedavi teknikleri, bu merkezi dünyanın en iyisi olarak kabul ederek, özellikle son 10 yılda dünyanın pek çok ülkesindeki önemli tıp merkezlerinden Ankara’ya gelen, uzman doktorlara eğitim veren bir yapıya dönüştürdü” dedi. Kendi tıp alanında yarattığı gelişmeler devrimsel olarak nitelendirilen Prof Dr Saruhan Çekirge, Prof Dr Işıl Saatci, Doç Dr Kıvılcım Yavuz ve Doç Dr Serdar Geyik’ten kurulu bu ekip tarafından geliştirilen tedavi metotları, tüm dünyadaki hekimler tarafında da yay

TIBBIN DUAYENLERİ: HASAN BİRİ

Yüz üzerinde yayını bulunan kısa bir süre önce Koru Hastanesi’ni açan ve devamında uluslararası alanda başarılara imza atacak üniversite kurmayı hedefleyen Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Hasan Biri, iletişimle birlikte sosyal sorumluluk projeleri düzenlemesinin yaşam felsefesi haline gelişini ve hayatını Sağlık Dergisi Yazı İşleri Müdürü Esra Öz’e anlattı. “İyi hekim iyi empati yapan hekimdir” sözüyle hekimlik mesleğinin doğru iletişimden geçtiğini kaydeden Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Hasan Biri, Akademik ve etik kurallarla çalışan Koru Hastanesi’nin ileride uluslararası başarılara imza atacak üniversite olacağını belirtti. Prof. Dr. Biri, tıptaki her türlü gelişmeyi takip ederek, sağlık sektörünün ihtiyaçlarını gören ve bu ihtiyaçlar doğrultusunda gerçekçi politikalarla büyümeyi hedefleyen bir sağlık kuruluşu olmayı hedeflediklerini söyledi. Kendi ağzından hayatını ve çalışmalarını dile ge