Ana içeriğe atla

DOMUZ GRİBİNDE MERAK EDİLENLER

2009 yılına damgasını vuran Domuz gribi hakkında bilgi veren Ankara Numune Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları Klinik Şefi Doç. Dr. Hürrem Bodur, merak edilen birçok konuyu açıkladı.

2009 yılında pandemi uyarısıyla gündeme gelen Domuz gribi hakkındaki spekülasyonları yanıtlayan Ankara Numune Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları Klinik Şefi Doç. Dr. Hürrem Bodur, alınan önlemlerden, domuz gribi aşısına birçok konuya değindi.

Domuz Gribi Nedir?
Bugünkü domuz gribi ilk defa mart ayında Meksika’da domuz çiftliğinde domuzlar arasındaki bir salgınla, arkasından çiftlikte çalışan insanların hastalanmasıyla dikkat çekti. Meksika içerisinde hastalık hızla yayıldı. Hemen arkasından komşu ülke olan Amerika’ya sıçradı. Ardından Kanada, Avrupa ve Asya’da birçok ülkede vakalar rapor edilmeye başlandı. Dünya sağlık örgütü haziran ayında bunu “H1N1 grip pandemisi” olarak ilan etti. Pandemiye neden olan H1N1 Domuz, kuş ve insan grip virüslerinin karışımı ile ortaya çıkan yeni bir grip virüsüdür ve insanlar daha önce bu suşla karşılaşmadıkları için bu virüs ile oluşacak enfeksiyona duyarlıydı.

Domuz gribinin semptomları nelerdir?
Domuz gribinin belirtileri, insanlarda her yıl görülen mevsimsel grip belirtileri ile aynıdır. Hastaların yüzde 90’nın üzerinde yüksek ateş, yaygın vücut ağrısı, boğaz ağrısı, boğazda yanma, kuru öksürük. Bunlar sıklıkla görülen semptomlardır. Daha az olarak da burun akıntısı, bulantı ve ishal görülebilir. Kas ve eklem ağrıları hastayı istirahat etmeye zorlar. Çocuklarda bulantı, kusma ve ishal daha sık rastlanıyor. H1Nı gribi mevsimsel gribin görüldüğü sonbahar ve kış aylarında görülüyor. Pandemi nedeni ile şu anda grip etkenlerinin neredeyse tamamı H1N1 grip virüsüne ait yani bir kişi grip ise etken H1N1 kabul edilebilir. Hastalık klinik olarak belirtileri verse de insanların yüzde 30’unda da hiçbir klinik bulgu olmadan hastalık geçirilebiliyor. H1N1 gribinde görülen ölüm oranı mevsimsel gripteki gibi hatta ondan daha düşük oranlardadır. Ancak bunun mevsimsel gripten daha önemli özelliği var toplum buna duyarlı, yani daha fazla sayıda insanın hastalanmasına neden oluyor. Dolayısı ile ölüm oranı düşük de olsa daha fazla sayıda insanın hastalanmasına neden olduğu için daha fazla sayıda ölüm görülmesine neden oluyor. Hastalık çok fazla sayıda insanı etkileyecekse, bunun sağlık sistemine bir yükü olacaktır. Hastanelere başvurular artacak, yatan hastalar artacak, yoğun bakım ihtiyaçları artacak ve maalesef ölümler olacaktır. Bütün bu nedenlerle beklenilen bir grip pandemisine karşı tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de 2005 yılında ulusal pandemi planı hazırlamıştı. Buna paralel olarak her il ve hastane kendi pandemi planlarını oluşturdu. .

Domuz Gribinde Tedavi de neler uygulanıyor?
Gribal enfeksiyona verilen tedavi yöntemi aynen izleniyor. Öncelikle istirahat öneriliyour. Hatsala bulundukları odayı sık sık havalandırsınlar. Aynı oda birkaç kişi ile paylaşılıyor ise cerrahi maske takılmalı. Öksürükle etrafa virüs saçılmamalı. Sık sık yüzeyler temizlenmeli, Domuz gribinde el hijyeni çok önemli, su ve sabunla el yıkanmasını öneriyoruz. Bu amaçla alkol bazlı el antiseptikleri de kullanılabilir.

Her yıl başka bir salgın çıkıyor, bu bir biyolojik savaş mı şeklinde toplumda kanı oluştu. Ve her yıl başka bir grip salgını ile karşılaşılması beklenir hale geldi. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
İlk pandemi 1918 yılında yaşandı, dünyada 40-50 milyon insanın ölümüne neden olduğu tahmin ediliyor. Ardından 1957 ve 1968 yıllarında yeni pandemiler oldu. Grip virüsünde küçük ve büyük antijenik değişiklikler sık sık olabilmektedir. Küçük değişiklikler her yıl grip enfeksiyonu görülmesinden sorumludur. Ancak büyük değişiklikler sık sık olmaz. Antijenik şift denilen ve virüste meydana gelecek büyük değişiklikler pandemi oluşturma potansiyeli nedeni ile dünya sağlık örgütü tarafından yakınen takip edilmektedir. 1990’lı yıllardan itibaren yeni bir grip pandemisi olması bekleniyordu. 2005 yılında kuş gribi de pandemiye neden olabilir mi diye düşünüldü. Ancak H1N1 virüsüyle oldu.

Domuz Gribi aşısı olanlardan imza alınmasının yanı sıra adjuvanlı olması büyük soru işaretleri oluşmasına neden oldu. Aşı olanlardan geçici felç olması durumu sağlık çalışanları başta olmak üzere insanları ikiye böldü. Bu konu hakkında bilgi verir misiniz?
Aşı temel olarak bir hastalığı oluşmadan önlemek prensibine dayanır ve halk sağlığı açısından önemlidir. Enfeksiyon hastalıklarında, hastalık oluşmadan aşılayarak koruma çok önemli bir kriterdir. Hastalık oluşmayacak düzeyde antijen verilerek bağışıklık kazandırıyorsunuz. Bütün aşılamalarda temel espiri budur. Spekülatif tarafa çekilmiş olsa da temelde halk sağlığında yapılacak hastalığı önlemeyle ilgili önlemler göz önünde bulundurulduğunda aşı yapılması önemlidir.
Adjuvanlı ve adjuvansız olmak üzere iki tip aşı mevcuttur. Adjuvan antijeni güçlendiren maddelerdir. Daha önce de bir çok aşıda kullanılmış ve güvenli olduğuna dair yeterli veriler mevcuttur. Adjuvansız aşılarda ise gerekli bağışıklığı sağlamak için daha fazla virüs antijeni bulunmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü her iki aşının da güvenle kullanılabileceğini belirtmektedir. Yan etkileri ise beklenilen yararları yanında ihmal edilecek oranlardadır. Ülkemizde kullanılan H1N1 aşıları adjuvanlı aşılardır. Ancak gebelere adjuvansız aşı temin edilmiş ve uygulanmaktadır.

Numune Hastanesinde ne gibi önlemler alındı?
Numune hastanesi Ankara’da en fazla gören hastanelerinden bir tanesi olarak günlük 600-700 poliklinik hasta sayısına ulaştığımız oldu. Gripli hastalar için 7 gün 24 saat çelışan grip polikliniği oluşturduk. Yüzlerce hasta yatarak tedavi gördü. Hasta yatırmak için Kendi kliniğimizin yatak sayıları yetersiz kaldı, 2 ayrı kliniği boşaltarak yatak sayısını artırdık. Ayrıca yoğun bakımda yatanlar ve hayatını kaybedenler oldu. Bunun yanında personel eğitimleri yapıldı. Hastanemizde 7 gün 24 saat hizmet verecek şekilde H1N1 aşı polikliniği oluşturuldu. Sadece hastane çalışanlarına değil tüm vatandaşlarımıza Gebelere yönelik adjuvansız, gebe dışındaki lere adjuvanlı olmak üzere aşı yapılmaktadır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

DOKTOR EŞİ OLMAK!

Sağlık sisteminde yapılan değişikliklerle ilgili hekimlerin yaşadığı mesleki sorunlar gündeme gelirken evlerinde bu durumun yansımaları konuşulmuyor. Evlilik ve Aile Danışmanı Psikolog İlkim Öz ve farklı hekimlerin eşleriyle konuşarak Sağlık Dergisi’nde daha önce ele alınmamış bir konuyu gündeme taşıyoruz. Performans sistemi, Tam Gün uygulaması gibi sağlık çalışanlarının meslekleri ile ilgili sorunlarının sık sık gündeme geldiği şu günlerde, bu durumun özel hayatlarına nasıl yansıdığını araştırdık. Doktorların işlerinde yaşadığı sorunlarını yakından bilen eşleri bu durum hakkında ne diyor. Bu zamana kadar değinilmemiş bir konu olan “doktor eşi olmak” ve sorunlarla uğraşırken nelerin olduğunu öncelikle farklı meslek gruplarından doktor eşlerine sorduk. Sonrasında da Evlilik ve Aile Danışmanı Psikolog İlkim Öz ile konuyu değerlendirdik. Tiyatro Sanatçısı ve Doktor Evliliği Görüştüğümüz ilk doktor eşi tiyatro sanatçısı İpek Çeken Önal, Prof. Dr. Zülküf Önal ile evli. İpek Hanım, eşiyle he

TIBBIN DUAYENLERİ SARUHAN ÇEKİRGE

Hacettepe Üniversitesi Hastaneleri Girişimsel Nöroradyoloji bölümü kendi alanında dünyanın en tepesindeki birkaç merkezden biri olarak kabul ediliyor. Bu alanda birçok ilke imza atan Prof. Dr. Saruhan Çekirge, bu merkezin hikâyesini Sağlık Dergisi Yazı İşleri Müdürü Esra Öz’e anlattı. 2000 yılında TÜBİTAK Bilim Adamı Teşvik Ödülü’nü ve 2001’de Hacettepe Üniversitesi Bilim Teşvik Ödülü’nü alan Prof. Dr. Saruhan Çekirge, “Ünitemizde beyin damar hastalıklarının noninvazif tedavisinde geliştirilen tedavi teknikleri, bu merkezi dünyanın en iyisi olarak kabul ederek, özellikle son 10 yılda dünyanın pek çok ülkesindeki önemli tıp merkezlerinden Ankara’ya gelen, uzman doktorlara eğitim veren bir yapıya dönüştürdü” dedi. Kendi tıp alanında yarattığı gelişmeler devrimsel olarak nitelendirilen Prof Dr Saruhan Çekirge, Prof Dr Işıl Saatci, Doç Dr Kıvılcım Yavuz ve Doç Dr Serdar Geyik’ten kurulu bu ekip tarafından geliştirilen tedavi metotları, tüm dünyadaki hekimler tarafında da yay

TIBBIN DUAYENLERİ: HASAN BİRİ

Yüz üzerinde yayını bulunan kısa bir süre önce Koru Hastanesi’ni açan ve devamında uluslararası alanda başarılara imza atacak üniversite kurmayı hedefleyen Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Hasan Biri, iletişimle birlikte sosyal sorumluluk projeleri düzenlemesinin yaşam felsefesi haline gelişini ve hayatını Sağlık Dergisi Yazı İşleri Müdürü Esra Öz’e anlattı. “İyi hekim iyi empati yapan hekimdir” sözüyle hekimlik mesleğinin doğru iletişimden geçtiğini kaydeden Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Hasan Biri, Akademik ve etik kurallarla çalışan Koru Hastanesi’nin ileride uluslararası başarılara imza atacak üniversite olacağını belirtti. Prof. Dr. Biri, tıptaki her türlü gelişmeyi takip ederek, sağlık sektörünün ihtiyaçlarını gören ve bu ihtiyaçlar doğrultusunda gerçekçi politikalarla büyümeyi hedefleyen bir sağlık kuruluşu olmayı hedeflediklerini söyledi. Kendi ağzından hayatını ve çalışmalarını dile ge