Ana içeriğe atla

“TÜRKİYE'DE MR'I OLMAYAN İL KALMAYACAK”

2002 yılında 18 olan MR cihaz sayısının bugün 256’ya ulaştığını belirten Sağlık Bakanlığı Tedavi Hizmetleri Genel Müdür Yardımcısı Orhan Koç, “Türkiye'de 176 bin kişiye bir MR hizmeti düşüyor” dedi. Türk Radyoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Okan Akhan ise, MR cihazı bulunmayan bazı illere Sağlık Bakanlığınca cihaz alınmasını olumlu bulduğunu söyledi.

Sağlık Bakanlığı, MR cihazı bulunmayan Çankırı, Bitlis, Hakkari, Burdur, Artvin, Ağrı, Iğdır, Bayburt ve Ardahan'da hizmet verilebilmesi için merkezi alım yaptı. Cihazların tümü yılsonuna kadar ilgili Bakanlık hastanelerinde kurularak, vatandaşların hizmetine sunulacak. Sağlık Bakanlığı Tedavi Hizmetleri Genel Müdür Yardımcısı Orhan Koç, Sağlık Dergisi’ne yaptığı açıklamada, MR cihazının birçok hastalığa tanı konulmasına yardımcı çok önemli bir cihaz olduğunu, özellikle kanser hastalarında tümörlerin takibi, taraması, bel fıtığı teşhisi, nörolojik sorunlarda ve bağlardaki yırtıkların belirlenmesi gibi birçok alanda belirleyici olduğunu söyledi. Türkiye'de 2003 yılında üstün teknolojik cihazlar anlamında Sağlık Bakanlığına bağlı hastanelerde bugüne oranla ciddi bir kapasite düşüklüğünün söz konusu olduğunu belirten Koç, bu cihazların daha çok Ankara, İstanbul ve İzmir gibi büyük şehirlerde bulunmasına karşın, diğer bölgelerin bu imkana sahip olamadığını söyledi. Koç, “O dönemler içinde bu cihazlar en çok üniversite hastanelerinde ve kısmen özel sektörde mevcuttu. Sağlıkta Dönüşüm Programı ile birlikte cihaz sayısı artırıldı. Bu cihazlar oldukça pahalı ve ciddi bir ödenek temin edildi. Bir MR cihazı yaklaşık 1.5 milyon dolara mal oluyor. 2002 yılında 22'ye yakın MR cihazı varken, bugün bu rakam 300'e yakın Kısa bir süre içinde bu cihazların tümü genel bütçeden temin edilecek. Biz, bunu hizmet alımı modeli ile gerçekleştirdik. Hizmet alımı modeli yaygınlaştırılarak, bu hizmetler yurt çapına yayıldı” dedi.

“Türkiye'de MR'ı Olmayan İl Kalmayacak”
Hizmet alımı modelinin sadece cihaz temini ile birlikte olabileceği gibi, cihazı kullanacak personelle birlikte de gerçekleştirilebildiğini hatırlatan Koç, şunları kaydetti: “Hizmet alımı, personelli ya da personelsiz yapılabilir. İhaleye çıkılıyor ve yüklenici firma belirlenen şartlarda cihazı temin ediyor. Böylece kısa sürede teknolojik imkanlara erişilmiş olunuyor. Ancak buna rağmen, belli bölgelerde hizmet alımı modeliyle de olsa henüz MR hizmetinin sunulamadığı illerimiz mevcuttu. Şimdi, bu illerimizin ihtiyaçlarını da dikkate alarak merkezi alım yaptık. Son olarak MR hizmeti verilemeyen 9 ilimizde, MR ihalesine çıkılmış olmasına rağmen yüklenici firma bulunamadığı için buralarda bu tür bir sağlık hizmeti sunulamıyordu. Bu illerle ilgili biz de toplu alıma çıktık. Şimdi cihazlarımız teslim edildi. Artık daha önce MR cihazı bulunmayan Çankırı, Bitlis, Hakkari, Burdur, Artvin, Ağrı, Iğdır, Bayburt ve Ardahan'daki devlet hastaneleri de bu hizmeti verebilecek duruma gelecek. Bu illerdeki hastanelere yapılan başvurularda MR istendiğinde, vatandaşlar en yakın ilden hizmet alabiliyor. Bu da hem vatandaşları mağdur ediyor hem de başvuru yapılan hastanedeki iş yükünü artırıyor. Şimdi aldığımız cihazların hizmete girmesiyle birlikte, bu yıl sonu itibariyle Türkiye'de MR'ı olmayan il kalmamış olacak. Türkiye'de her ilde MR hizmetinin veriliyor olması, sağlıkta erişimin gelmiş olduğu nokta açısından çok önemlidir'' diye konuştu.

“Teknolojiye Erişim Sağlanırken, Atıl Kapasite Oluşturulmamalı”
Üstün teknolojik cihazların dağılımının da çok önemli olduğuna işaret eden Koç, bu planlamanın sağlık bölgesi ve yerleşim yeri göz önünde tutularak yapıldığını söyledi. MR cihazlarının da atıl duruma düşmemesi için bölge nüfusunun da çok önemli olduğunu kaydeden Koç, “Teknolojiye erişim sağlanırken, atıl kapasitenin de oluşturulmaması gerekiyor. Bu nedenle Bakanlık olarak 250 bin nüfusa bir MR cihazı diyoruz. Bunun altındaki bir nüfusun olduğu ile Bakanlık olarak MR cihazı temin edilmesini planlamıyoruz. Ancak, Iğdır ve Bayburt gibi bu nüfusun altında olan illerimiz var. Bu illerde de erişilebilirliği öncelik olarak görüyoruz ve sosyal devlet anlayışını ortaya koyuyoruz” diye konuştu.


“Türkiye'de 176 Bin Kişiye Bir MR Hizmeti Düşüyor”
Türkiye'nin MR gibi üstün teknolojik cihazlara erişim açısından dünyada çok iyi bir durumda olduğunu belirten Koç şöyle devam etti: “Bazı Avrupa ülkelerinde aylarca MR için sıra bekleniyor. Türkiye'de MR için en fazla 7-10 gün sıra bekleniyor. 2002 yılında MR cihazı sayısı 18 iken 2009 yılında 234 adete ulaştı. Son güncel verilere göre, özel hastanelerde 370, üniversite hastanelerinde 65, Sağlık Bakanlığı hastanelerinde ise 247 adet MR bulunuyor. Son alınan MR cihazlarıyla birlikte bu sayı 256 oluyor. Son illere tüm hastanelerde MR hizmeti ele alındığında Türkiye'de 176 bin kişiye bir MR hizmeti düşüyor. Çekim sayısı itibariyle 100 kişiden ikisinden MR isteniyor. Bu beklenen bir çekim sayısı.”

“24 Saat Uygun Koşullarda Çalıştırılan Bir Mr Cihazı ile En Fazla 60-70 Tetkik Yapılır”
Türk Radyoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Okan Akhan, konu ile ilgili şunları kaydetti: “MR cihazı bulunmayan bazı illere (9 il merkezi) Sağlık Bakanlığınca cihaz alınması olumlu bir gelişmedir. Ancak bu cihazlarla yapılacak tetkiklerin uluslararası standartlara uygun protokollerle yapılmasının sağlanması gerekir. Çünkü ülkemizde birçok devlet hastanesinde özellikle hizmet alımı ile çalıştırılan cihazlarla, MR tetkiklerinin doğru protokollerine uyulmaması nedeniyle yapılan tetkiklerin kalitesi çok düşük olmakta ve hastalıkların tanısı tetkik yapıldığı halde konulamamaktadır. Bu durum yapılacak tetkiklerin hangi kurallara göre yapılması gerektiğinin Bakanlık ve SGK tarafından belirlenmemiş olmasından kaynaklanmaktadır. Bu kural eksikliğinin sonucu olarak 24 saat uygun koşullarda çalıştırılan bir MR cihazı ile en fazla 60-70 tetkik yapmak gerekirken bu sayı birçok merkezde 100 tetkiki aşmakta ve bazı merkezlerde günlük 200 tetkike yaklaşmaktadır. Uygun yapılmayan tetkiklerin hastalarımıza bir faydası olmadığını unutmamamız gerekiyor.”

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

DOKTOR EŞİ OLMAK!

Sağlık sisteminde yapılan değişikliklerle ilgili hekimlerin yaşadığı mesleki sorunlar gündeme gelirken evlerinde bu durumun yansımaları konuşulmuyor. Evlilik ve Aile Danışmanı Psikolog İlkim Öz ve farklı hekimlerin eşleriyle konuşarak Sağlık Dergisi’nde daha önce ele alınmamış bir konuyu gündeme taşıyoruz. Performans sistemi, Tam Gün uygulaması gibi sağlık çalışanlarının meslekleri ile ilgili sorunlarının sık sık gündeme geldiği şu günlerde, bu durumun özel hayatlarına nasıl yansıdığını araştırdık. Doktorların işlerinde yaşadığı sorunlarını yakından bilen eşleri bu durum hakkında ne diyor. Bu zamana kadar değinilmemiş bir konu olan “doktor eşi olmak” ve sorunlarla uğraşırken nelerin olduğunu öncelikle farklı meslek gruplarından doktor eşlerine sorduk. Sonrasında da Evlilik ve Aile Danışmanı Psikolog İlkim Öz ile konuyu değerlendirdik. Tiyatro Sanatçısı ve Doktor Evliliği Görüştüğümüz ilk doktor eşi tiyatro sanatçısı İpek Çeken Önal, Prof. Dr. Zülküf Önal ile evli. İpek Hanım, eşiyle he

TIBBIN DUAYENLERİ SARUHAN ÇEKİRGE

Hacettepe Üniversitesi Hastaneleri Girişimsel Nöroradyoloji bölümü kendi alanında dünyanın en tepesindeki birkaç merkezden biri olarak kabul ediliyor. Bu alanda birçok ilke imza atan Prof. Dr. Saruhan Çekirge, bu merkezin hikâyesini Sağlık Dergisi Yazı İşleri Müdürü Esra Öz’e anlattı. 2000 yılında TÜBİTAK Bilim Adamı Teşvik Ödülü’nü ve 2001’de Hacettepe Üniversitesi Bilim Teşvik Ödülü’nü alan Prof. Dr. Saruhan Çekirge, “Ünitemizde beyin damar hastalıklarının noninvazif tedavisinde geliştirilen tedavi teknikleri, bu merkezi dünyanın en iyisi olarak kabul ederek, özellikle son 10 yılda dünyanın pek çok ülkesindeki önemli tıp merkezlerinden Ankara’ya gelen, uzman doktorlara eğitim veren bir yapıya dönüştürdü” dedi. Kendi tıp alanında yarattığı gelişmeler devrimsel olarak nitelendirilen Prof Dr Saruhan Çekirge, Prof Dr Işıl Saatci, Doç Dr Kıvılcım Yavuz ve Doç Dr Serdar Geyik’ten kurulu bu ekip tarafından geliştirilen tedavi metotları, tüm dünyadaki hekimler tarafında da yay

TIBBIN DUAYENLERİ: HASAN BİRİ

Yüz üzerinde yayını bulunan kısa bir süre önce Koru Hastanesi’ni açan ve devamında uluslararası alanda başarılara imza atacak üniversite kurmayı hedefleyen Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Hasan Biri, iletişimle birlikte sosyal sorumluluk projeleri düzenlemesinin yaşam felsefesi haline gelişini ve hayatını Sağlık Dergisi Yazı İşleri Müdürü Esra Öz’e anlattı. “İyi hekim iyi empati yapan hekimdir” sözüyle hekimlik mesleğinin doğru iletişimden geçtiğini kaydeden Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Hasan Biri, Akademik ve etik kurallarla çalışan Koru Hastanesi’nin ileride uluslararası başarılara imza atacak üniversite olacağını belirtti. Prof. Dr. Biri, tıptaki her türlü gelişmeyi takip ederek, sağlık sektörünün ihtiyaçlarını gören ve bu ihtiyaçlar doğrultusunda gerçekçi politikalarla büyümeyi hedefleyen bir sağlık kuruluşu olmayı hedeflediklerini söyledi. Kendi ağzından hayatını ve çalışmalarını dile ge