Ana içeriğe atla

“HİÇBİR İLAÇ İNSAN VÜCUDUNDA 30 YIL KALMIYOR”

Sağlık Hizmetlerinde Ödeme Yöntemleri Sempozyumu, 17 – 18 Şubat 2011 tarihleri arasında Ankara’da gerçekleştirildi. “Türkiye'de Tıbbi Malzeme ve Cihazların Ödenmesi: Problemler ve Çözüm Önerileri” panelinde tıbbi cihaz sektöründe yaşanan sorunlar ve çözüm yolları ele alındı. Toplantıda konuşan Mustafa Daşçı, “Hiçbir ilaç insan vücudunda 30 yıl kalmıyor” sözüyle tıbbi cihaz ürünlerinin önemini vurguladı.

Sağlık Ekonomisi ve politikası ile ilgili konular ve uygulamalar, Türkiye'de diğer birçok ülke ile karşılaştırıldığında gündeme geç gelen konular olarak karşımıza çıkıyor. Türkiye 2003 yılında uygulamaya geçen “Sağlıkta Dönüşüm Programı” ile sağlık hizmetlerinin hem sunumunda hem de finansmanında çok önemli değişikler gerçekleştirildi. Yaşanan süreç sağlık hizmetlerinin kullanımı ile ilgili birçok değişikliğin ortaya çıkmasına neden olduğunu dile getiren Sağlık Ekonomisi ve Politikası Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Mehtap Tatar, “Bu sempozyumu düzenleme nedenimiz dönüşüm sürecinde hem hizmet sunucusunun hem de hizmeti kullananların davranışlarını önemli ölçüde etkileyen ve sağlanan hizmetlerin miktarı ile kalitesinin önemli bir belirleyicisi olan ödeme yöntemlerinin hem global hem de sektörel bakış acısı ile ele alınması ve tüm taraflarca ayrıntılı bir şekilde tartışılmasıydı. Kamu ve özel hastaneler, ilaç firmaları, tıbbi malzeme ve cihaz üreticileri, akademisyenler, Sağlık Bakanlığı ve Sosyal Güvenlik Kurumu temsilcileri olmak üzere yaklaşık 150 kişi katıldı” dedi.


2012 yılı Kasım ayında “1. Saglik Ekonomisi Kongresi”


Sempozyumda öncelikle sağlık hizmetlerinde ödeme yöntemlerinde dünyadaki ve Türkiye’deki durumun ele alındığını kaydeden Tatar şunları söyledi: “Global durum Prof. Dr. Peter Beman (Dünya Bankası) tarafından Türkiye’deki durum ise benim tarafımdan sunuldu. Daha sonra hastanelere ödeme yöntemlerinde global durum Prof. Dr. Alistair McGuire (London School of Economics), Türkiye’deki durum ise Dr. Mehmet Demir tarafından tartışıldı. Üçüncü oturumda ilaca ödeme yöntemlerinde global durum Prof. Dr. John Hutton (York Universitesi) Türkiye’deki durum ise Prof. Dr. Bülent Gümüşel (Hacettepe Üniversitesi) tarafından tartışıldı. Tıbbi malzeme ve cihaz ödemelerinde ise global durum Dr. Ann-Marie Chapman (GE) Türkiye’deki durum ise Dr. Hüseyin Özbay (SGK) tarafından sunuldu. 2012 yılı Kasım ayında “1. Sağlık Ekonomisi Kongresi” hazırlıklarımızı sürdürüyoruz. Sempozyum sunumlarına www.sepd.org.tr adresinden ulaşılabilir.”


Türkiye’de Tıbbi Malzeme ve Cihazların Ödenmesi


“Türkiye’de Tıbbi Malzeme ve Cihazların Ödenmesi: Problemler ve Çözüm Önerileri” panelinin moderatörlüğünü Prof. Dr. Metin Çakmak yaptı. Toplantıda medikal sektördeki ürünlerin çeşitliliği ve denetlenmesi üzerinde duruldu. İlaçlara uygulanan yöntemin tıbbi cihazlarda da uygulanması istendi.


İlaçta Ruhsatlandırma olan, Tıbbi Cihazda “Uygunluk Değerlendirmesi”


Sağlık Bakanlığı İlaç ve Eczacılık Genel Müdürlüğü Biyomedikal Daire Başkanı Dr. Bilgehan Karadayı sunumunda şunlara değindi: “Tıbbi cihazlarla ilaçlar arasında, kullanım amacına baktığımızda bir fark yok. Tıbbi cihazların sakatlığı azaltmak, etki mekanizmasından kaynaklanıyor. Tıbbi cihazda bu etki farmakolojik ve immunolojik etki göstermeyecek. Mekanik fiziksel etkilere dayanarak yapılacak. Bu etki mekanizmasından dolayı farklar buradan ortaya çıkıyor. İlaca göre daha çeşitli ürün grupları var. İlaçta ruhsatlandırma, tıbbi cihazda “uygunluk değerlendirmesi” ile yapılıyor. İlaçta ruhsatlandırmayı kamu yapıyor. Tıbbi cihazda ise kamu doğrudan yapmıyor. ABD’de kamu yapıyor, ancak Avrupa Birliği (AB) ülkelerinde bu şekilde değil. Tıbbi cihaz mevzuatımız tamamen AB’ne paralel. Tıbbi cihaz olarak AB’ne girmiş durumdayız. Avrupa’da bulunan kuruluşlar uygunluk değerlendirmesini yapıyorlar.”


“Gideri Azaltıp, Maliyeti Etkin Çözümler Üretenler Ayakta Kalacak”


Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Nükleer Tıp Anabilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Erkan Derebek : “Sağlıkta Dönüşümü Sistemini algılamak, planlamak, yönetmek, etkilemek ve adaptasyon gerekir. Bütün dünyada ulusal boyutta sağlık harcamalarının artmış olması temel baskı unsurudur. Bunun getirdiği hizmet bazlı kalemlerde artık hangi hizmeti üretirseniz üretin size, ödeyeceğimiz rakam belli bir rakamdır. Kurumlar daha çok gelirlerini arttırmaya yönelik çalıştı. Onda da belli bir noktaya gelindi. Bundan sonraki süreçte gideri azaltacak, maliyeti etkin çözümler üretmek durumunda kalacağız. Bunu başarabilenler bu sistemde ayakta kalanlar olacak. Sağlıkta dönüşüm sürecinde tıbbi cihaz ve ilaçla ilgili “Sağlıkta Dönüşüm” programında belirtilen hedeflerin başında olmasına rağmen henüz daha ortalarında. İlaç ile tıbbi cihaz aynı olmayabilir. Teknoloji değerlendirme veya ruhsatlandırma olsun, özellikle seçilmiş tıbbi cihaz grupları belli bir denetimden geçmek zorunda. Fiyatlandırma ilaçtan farklı olarak, ana sistematik aynı fakat sorunlar daha karmaşık burada, ilaçtaki sürecin tıbbi malzemede de en azından aşama olarak birbirine benzemesi gerekiyor. Kendine özgü farklılıklar olacaktır. Fakat aynı çatı altında aynı süreçlerden geçen bir yapının kurulması gerekiyor. Serbest piyasa koşullarında ele alınacak olan serbest piyasa koşulları olmalı. Kamu İhale Kurumunun tıbbi malzemeleri hastane tarafından temin edilmesinde, ihale yoluyla almak zorunluluğu vardı. Bu kaldırıldı ve doğrudan teminle alımlar başladı. Geri ödemeyle ilgili ciddi sıkıntılara yol açtı.”


“UBB Verilerine Göre Ülkemizde Toplam 3 Bin 315 Firma Faaliyet Gösteriyor”


Tıbbi Cihaz Üreticileri Derneği (TÜDER) Başkanı Mustafa Daşcı: “Tıbbi cihaz sektörü, içerisinde bir çok mühendislik alanını aktif olarak barındıran, stratejik öneme sahip, 200 Milyar Avro gibi muazzam bir büyüklükte ekonomik pazarı bulunan bir sektör. Tıbbi uygulamaların, dolayısıyla teşhis ve tedavinin vazgeçilmez bir unsuru. Ulusal Bilgi Bankası (UBB) verilerine göre ülkemizde toplam 3 bin 315 firma faaliyet gösteriyor. Bunların bin 841’i İthalatçı 750’si ise üretici. Toplam firma sayısı 3315, İthalatçı firma sayısı bin 841ve üretici firma sayısı 750’dir. Üreticilerin 182’si KOBİ düzeyinde orta ölçekli firmalardır. Bu üreticilerin sadece bir kaçı büyük ölçeğe sahip olup diğer firmalar ise küçük ölçekli firmalardır.


Türkiye’de Tıbbi Cihaz Sektörü


Pazar Hacmi 2 Milyar Dolar, İthalat rakamları 2010 yılı verilerine göre 1 Milyar 800 Milyon Dolar iken, ihracat rakamları şöyle;

2007 - 166.1 Milyon Dolar

2009 - 187.1 Milyon Dolar

2010 - 200 Milyon Dolar

Bu rakamlardan da anlaşıldığı üzere Türkiye Tıbbi malzeme ve cihaz ihtiyacının yüzde 80’nini dışarıdan karşılıyor.


Tıbbi Cihaz Sayımız Yeterli mi !


Üniversite hastaneleri başta olmak üzere bazı devlet hastanelerinde MR, Tomografi ve bazı testler için 10 gün ve 1 ay sonrasına gün verildiğini görüyoruz. Teşhise yönelik bu süreler tedavi sürecini olumsuz etkiliyor. Sağlık Bakanlığının gayretleri neticesinde bu konuda önemli ilerlemeler kaydedilmiş olmasına rağmen, gelişmiş ülkelere göre yeterli Tıbbi cihazımız olduğunu söyleyemeyiz. Tıbbi Görüntüleme Teşhis ve Tedavi Teknolojileri Derneği’nin yapmış olduğu araştırmaya göre, Türkiye’de kişi başına düşen cihaz sayısı Batı Avrupa’daki gelişmiş ülkelerin yarısı hatta üçte biri kadar. 1 Milyon nüfusa düşen radyoterapi cihazı sayısı 2005 yılı verilerine göre radyoterapi sayıları ile ilgili verilere bakacak olursak. OECD ortalaması 6.2. Türkiye ortalaması ise 2.7 olarak görüyoruz.


Geri Ödemelerde Yaşanan Sorunlar


Tıbbi cihaz sektörünün en önemli sorunların başında geri ödemelerde yaşanan gecikmeler geliyor. Sağlık Bakanlığı’nın bu konu üzerinde iyi niyetle çalıştığını görüyoruz. Bakanlık devlet hastanelerinde firma ödemelerinin 90 günlük bir zaman diliminde yapılmasını istiyor ve bunu yönetici performansı için bir değerlendirme unsuru olarak ele alıyor. Birçok devlet hastanesinde bu sürelere riayet edilirken, bazı devlet hastanelerinde yönetim yetersizliği, düzgün faturalanma yapılmaması neticesinde ekonomik sıkıntıya girilmesi, firmalara ödenecek paraların, inşaat, bakım, onarım gibi işlere harcanması, öncelik sırasında firmaların sonlarda yer alması sıkıntı yaratmaya hala devam ediyor. Tıbbi Cihaz üreticileri geri ödeme konusunda en fazla üniversite hastaneleri ile sıkıntı yaşıyor. Firmaların üniversite hastanelerinde 1 -2 yılı bulan alacakları hala beklemede. Geçmiş dönemlerde yapılan inşaat, bakım gibi yatırım harcamaları, yetersiz mali yönetim, SUT fiyatlarının aşağıya çekilmesi, SGK’nın uyguladığı yüzde 40’lara varan kesintiler ne yazık ki üniversite hastanelerimizi ekonomik olarak bir dar boğaza soktu.


Üniversite Hastanelerine Önerilen Çözüm: Global Bütçeye Geçiş


Şu an adeta birçok üniversite hastanesi kurtarılmayı beklemektedir. Önerilen çözüm ise global bütçeye geçiş karşılığı yapılacak yardımlar. Global bütçe çözüm müdür? Üniversite hastaneleri teşhis ve tedavide son adrestir. Global bütçeyi devlet hastanelerinde başarıyla uygulayabilirsiniz? Yapılacak işlemler bellidir ve sınırlıdır. Ama asli görevi araştırma ve eğitim olan, komplike ve karmaşık vakalara bakan, yatış sürelerinin daha uzun olduğu, ciddi operasyonların yapıldığı üniversite hastanelerinde bu sistem uygulanabilir mi? Devlet hastanelerinde uygulanmaya başlayan TİG (Teşhis İlişkili Gruplandırma) üniversite hastanelerinde de başarılı olabilecek bir sistem. Ama politika belirleyiciler sanırım bu öneriye sıcak bakmıyor. Global bütçe ile üniversite hastanelerinin elini kolunu bağlarsanız, ekonomik anlamda bir sınır çizerseniz, eğitimden kısılacak, araştırmadan kısılacak, yeni tıp teknolojileri ve cihazlar artık alınamayacak. Teşhis ve tedavide öncü olması gereken üniversiteler yeni teknolojilerden yoksun bir şekilde bütün gücünü ayakta kalma yönünde harcayacak. Üniversite hastanelerinin misyonu göz önüne alınmalı ve mutlaka kaynak aktarımı yapılmalıdır. Hizmet alımlarını döner sermayeden karşılayan üniversite hastanelerinde kadro sayıları arttırılmalıdır.


Tıbbi Cihaz Firmaları Nasıl Etkileniyor


Paranızın size ne zaman ödeneceğini bilirseniz önünüze bakabilir ve planlama yapabilirsiniz. Zaten firmalar geçmiş yıllara nazaran çok küçük kar marjlarıyla hastanelere malzeme ve cihaz veriyor. Parasını alamayan firma bankalardan bin bir zorlukla, ek teminatlarla kredi almak zorunda kalıyor. Bütün bu zor finansman sürecinde birde parasını alamadığı zaman, işçi çıkarıyor, faaliyetini durduruyor ya da batıyor. AR-GE ye ise yatırım yapabilmesi bir hayal oluyor. Böyle bir ortamda Türkiye’de tıp teknolojisinin gelişmesini nasıl bekleyebiliriz? Sağlık harcamalarını kısmak için sürekli malzeme ve cihaz fiyatlarının aşağıya çekilmesi, dış pazarın baskısı neticesinde sektörün buna mecbur bırakılması ayrı bir sorun. Sağlık gibi hayati önemde bir konuda ucuz olanın teşvik edilmesi ne kadar doğru? Kaliteli bir cerrahi iplikle bir defa işlem yapan bir cerrah, örneklerini işittiğimiz gibi kalitesiz bir iplikle 5 işlem yapar. Yüzeysel bir bakış açısı yerine etkin mali hesaplamalar yapılmalı. Kalitenin verimliliği arttırdığı hiçbir zaman unutulmamalıdır. Artan verimlilik ise maliyetleri düşürür. Kaliteli olanı kalitesizden ayıracak bir sistemi mutlaka kurmamız gerekiyor.


Ülkelerin Bütçelerinden Sağlığa Ayırdığı Paylar


OECD istatistiklerine göre Avrupa ülkeleri bütçelerinden sağlığa yüzde 10’un üzerinde pay ayırıyor. Türkiye’de ise bu oran yüzde 6’dan biraz düşük. Sağlığa ayırdığınız pay belli iken, harcamalara yönelik kısıtlamalar ve tedbirler yeterli olmayacaktır. Bu nedenle Türkiye mutlaka sağlığa ayırdığı payı artıracak kaynaklar bulmak zorundadır.”


“Türkiye’de Hastaların Yenilikçi Bilgi ve Teknolojilerine Erişimini Sağlayarak”


ARTED (Araştırmacı Tıp Teknolojileri Üreticileri Derneği) üyesi Dr. Bilge Kanbur dernek hakkında şu bilgileri verdi: “ ARTED, 2009 yılının sonunda 8 üye ile kuruldu. Temel amacı Türkiye’de hastaların yenilikçi bilgi ve teknolojilerine erişimini sağlamaktır. Toplumun sağlık düzeyinin yükseltilmesine katkıda bulunmaktır. Bununla birlikte tıbbi cihaz teknolojileri gelişmiş ülkelerdeki standartlar çerçevesinde etik şeffaf ve saygın bir düzeye eriştirmek. Bu amaçlar doğrultusunda çeşitli çalışma grupları var. Çeşitli projeler üzerinde çalışılıyor. Tıp teknolojileri endüstrisinin, temel özelliklerine baktığımızda dünyadaki en yenilikçi ve araştırmacı sektörler arasında yer alıyor. Sektör, ortalama olarak satışlarının yüzde 8’den daha fazlasını araştırma ve geliştirmeye ayırıyor. Global anlamda bu oran kimi firmalarda yüzde 15’lere kadar yükseliyor. Genç bir endüstri, ilaçlarla karşılaştırdığımızda, çok sayıda ürün var. Bunun nedeni ise, tedavi amacının dışında tanı, tedavi ve izlem alanlarında hizmet veriyor olmasıdır. Farmakolojik kimyasal, ilaçta rol oynamakla birlikte tıp teknolojilerinin üretiminde, mekanik elektronik ve madde mühendisliği rol alıyor.”

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

DOKTOR EŞİ OLMAK!

Sağlık sisteminde yapılan değişikliklerle ilgili hekimlerin yaşadığı mesleki sorunlar gündeme gelirken evlerinde bu durumun yansımaları konuşulmuyor. Evlilik ve Aile Danışmanı Psikolog İlkim Öz ve farklı hekimlerin eşleriyle konuşarak Sağlık Dergisi’nde daha önce ele alınmamış bir konuyu gündeme taşıyoruz. Performans sistemi, Tam Gün uygulaması gibi sağlık çalışanlarının meslekleri ile ilgili sorunlarının sık sık gündeme geldiği şu günlerde, bu durumun özel hayatlarına nasıl yansıdığını araştırdık. Doktorların işlerinde yaşadığı sorunlarını yakından bilen eşleri bu durum hakkında ne diyor. Bu zamana kadar değinilmemiş bir konu olan “doktor eşi olmak” ve sorunlarla uğraşırken nelerin olduğunu öncelikle farklı meslek gruplarından doktor eşlerine sorduk. Sonrasında da Evlilik ve Aile Danışmanı Psikolog İlkim Öz ile konuyu değerlendirdik. Tiyatro Sanatçısı ve Doktor Evliliği Görüştüğümüz ilk doktor eşi tiyatro sanatçısı İpek Çeken Önal, Prof. Dr. Zülküf Önal ile evli. İpek Hanım, eşiyle he

TIBBIN DUAYENLERİ SARUHAN ÇEKİRGE

Hacettepe Üniversitesi Hastaneleri Girişimsel Nöroradyoloji bölümü kendi alanında dünyanın en tepesindeki birkaç merkezden biri olarak kabul ediliyor. Bu alanda birçok ilke imza atan Prof. Dr. Saruhan Çekirge, bu merkezin hikâyesini Sağlık Dergisi Yazı İşleri Müdürü Esra Öz’e anlattı. 2000 yılında TÜBİTAK Bilim Adamı Teşvik Ödülü’nü ve 2001’de Hacettepe Üniversitesi Bilim Teşvik Ödülü’nü alan Prof. Dr. Saruhan Çekirge, “Ünitemizde beyin damar hastalıklarının noninvazif tedavisinde geliştirilen tedavi teknikleri, bu merkezi dünyanın en iyisi olarak kabul ederek, özellikle son 10 yılda dünyanın pek çok ülkesindeki önemli tıp merkezlerinden Ankara’ya gelen, uzman doktorlara eğitim veren bir yapıya dönüştürdü” dedi. Kendi tıp alanında yarattığı gelişmeler devrimsel olarak nitelendirilen Prof Dr Saruhan Çekirge, Prof Dr Işıl Saatci, Doç Dr Kıvılcım Yavuz ve Doç Dr Serdar Geyik’ten kurulu bu ekip tarafından geliştirilen tedavi metotları, tüm dünyadaki hekimler tarafında da yay

TIBBIN DUAYENLERİ: HASAN BİRİ

Yüz üzerinde yayını bulunan kısa bir süre önce Koru Hastanesi’ni açan ve devamında uluslararası alanda başarılara imza atacak üniversite kurmayı hedefleyen Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Hasan Biri, iletişimle birlikte sosyal sorumluluk projeleri düzenlemesinin yaşam felsefesi haline gelişini ve hayatını Sağlık Dergisi Yazı İşleri Müdürü Esra Öz’e anlattı. “İyi hekim iyi empati yapan hekimdir” sözüyle hekimlik mesleğinin doğru iletişimden geçtiğini kaydeden Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Hasan Biri, Akademik ve etik kurallarla çalışan Koru Hastanesi’nin ileride uluslararası başarılara imza atacak üniversite olacağını belirtti. Prof. Dr. Biri, tıptaki her türlü gelişmeyi takip ederek, sağlık sektörünün ihtiyaçlarını gören ve bu ihtiyaçlar doğrultusunda gerçekçi politikalarla büyümeyi hedefleyen bir sağlık kuruluşu olmayı hedeflediklerini söyledi. Kendi ağzından hayatını ve çalışmalarını dile ge