Ana içeriğe atla

KURDUĞU SENDİKA İLE YABANCI HEKİMLERİN HAKLARINI KAZANMASINI SAĞLAYAN, AGMF YÖNETİCİSİ, TÜRK-FRANSIZ SAĞLIK VAKFI BAŞKANI VE PARİS BÖLGESİNDEKİ TEK TÜRK JİNEKOLOG OLAN DR. SERDAR DALKILIÇ


DÜNYA’DA TÜRK HEKİMLER VE BAŞARI ÖYKÜLERİ

Yabancı diplomalı doktorların tüm çalışma haklarını alabilmesi için 1997 yılında kurduğu sendika, Fransa’nın en büyük doktor sendikası haline gelen, yabancı doktorların tüm hakları elde etmesi için büyük mücadeleyi kazanan,  AGMF (Fransız Doktorlar Birliğinde) yönetici, Türk-Fransız Sağlık Vakfı Başkanı, Paris’te bulunan  Longjumeau Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum ve Pediatri kliniklerinin Bölüm Başkanı olan Dr. Serdar Dalkılıç, Fransa’da eğitim almak ve çalışmak isteyenlere rehber olacak bilgiler verdi.

Paris bölgesinde tek Türk jinekolog olan Longjumeau Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum ve Pediatri kliniklerinin Bölüm Başkanı ayrıca aynı hastanenin yöneticisi olan Dr. Serdar Dalkılıç, yabancı diplomalı doktorların tüm çalışma haklarını alabilmek için başlattığı mücadele sonuç veriyor hem de Fransa’nın en büyük doktor sendikası haline geliyor.  AGMF (Fransız Doktorlar Birliğinde) yönetici olan Dr. Dalkılıç, Avrupa Doktorlar Federasyonu (FEMS)’te İstanbul Tabipler Odasının alınmasına katkıda bulunuyor, şimdilerde de KKTC Tabipler Odasının alınması için çalışmalarını sürdürüyor. Türk-Fransız Sağlık Vakfı Başkanı, olan Dr. Serdar Dalkılıç, Fransa’daki sağlık hizmeti, yaşam koşulları ve tıp eğitimi hakkındaki görüşlerini Sağlık Dergisi Yazı İşleri Müdürü Esra Öz’e anlattı.

Ne üzerine çalışıyorsunuz? Hangi tip hastaları ve hastalıkları tedavi ediyorsunuz?
Kadın Hastalıkları ve Doğum uzmanıyım.  Uzmanlığımla ilgili tüm konularda teşhis ve tedavi uyguluyorum. Ancak kısırlık tedavisi konusunda da üst ihtisas yaptım. Öte yandan Paris bölgesinde tek Türk jinekolog olmam nedeniyle bazen hastalarımın başka konularda gelen şikâyetleriyle de ilgilenmek durumunda kalıyorum. Gastrit, ulser, romitizma ve benzeri gibi.

Bu hastalıkların bulguları, belirtileri ve tedavileri hakkında genel bilgiler verebilir misiniz?
Kısırlık sorunları batı dünyasında giderek artmakta olan bir sorun. Bunda kadınların giderek daha ileri yaşlarda çocuk sahibi olmaları, erkeklerinde sperm kalitesinin giderek düşmesi rol oynuyor. Fransa’da kadınların ortalama ilk çocuk sahibi olma yaşı 30’un üzerine çıktı. Erkeklerin sperm kalitesi ise son 40 yılık sperm bankası kayıtlarına göre yaklaşık yüzde 50 azaldı.
Kadınlar yaş ilerledikçe yumurtlama sorunlarıyla karşılaşıyorlar. Eğer erken menopoza girme gibi bir sorun yoksa elimizdeki modern ilaçlarla bunun çözümünü bulabiliyoruz. Erkeklerde sperm kalitesi düşük olursa aşılama ve benzeri yöntemlere başvurabiliyoruz. Türk hastalarda özellikle akraba evliliklerinden kaynaklanan sürekli düşük yapma sorunlarında ise bir takım özel tedaviler uygulayabiliyoruz.

Bu hastalığın dünyada ve Türkiye'de görülme sıklığı nedir, bu konuda istatistikî bilgileri paylaşabilir misiniz?
Fransa’da her altı çiftten biri kısırlık tedavisi için doktora başvuruyor. Bu oran giderek daha da artmakta. Türkiye’de bu oranın yüzde15 civarında olduğu söyleniyor.


Kısaca kendinizden bahsedebilir misiniz?
Bursa Mustafakemalpaşa’da doğdum. İlköğrenimimi ve liseyi Ankara’da bitirdim. Üniversiteyi Bursa’da okudum. Üniversite üçüncü sınıfta öğrenimime bir sene ara verip, Paris’te Sorbonne Üniversitesinde Fransızca öğrendim. Tıp Fakültesini bitirdikten sonra da Paris’te Kadın Hastalıkları ve Doğum uzmanlığı üzerine ihtisas yaptım. Daha sonra endoskopik ve vajinal cerrahi, ultrason ve infertilite konuları üzerinde üst ihtisas yaptım.
Fransa’da yabancı diplomalı doktorların tüm çalışma haklarını alabilmesi için 1997 yılında bir sendika kurdum ve başkanlığını yaptım. Kısa zamanda bu sendika Fransa’nın en büyük doktor sendikası haline geldi ve 2 sene sonunda tüm haklarımızı elde ettik.
Daha sonra medikal kariyerime devam ederken sendikal ve politik çalışmalarımı da sürdürdüm.107 bin doktorun üyesi olduğu AGMF (Fransız Doktorlar Birliğinde) yöneticilik yapıyorum. Ayrıca Avrupa Doktorlar Federasyonu (FEMS)’te Fransa’yı temsil ediyorum. Bu bağlamda bu Federasyona İstanbul Tabipler Odasının alınmasına katkıda bulundum. Simdi de KKTC Tabipler Odasının alınması için çalışmalarımı sürdürüyorum.

Eğitim aldığınız kurumların halen bulunduğunuz konuma gelmenizdeki katkıları nelerdir, şu anda çalıştığınız kurumu neden seçtiniz?
Şu an çalıştığım hastane Paris’in Essonne bölgesindeki Longjumeau Hastanesi. Bu hastane bir bölge hastanesi olmakla birlikte hem üniversite öğrencilerine hem de ihtisas öğrencilerine eğitim vermektedir. Ben bu hastanenin Kadın hastalıkları ve doğum ve Pediatri kliniklerinin bölüm başkanıyım. Aynı zamanda 6 senedir bu hastanenin üç doktor yöneticisinden biriyim.

Halen pratiğini yaptığınız branşın Türkiye ve Fransa’daki durumunu karşılaştırabilir misiniz?
Gerek Kadın Hastalıkları ve Doğum konusunda gerekse infertilite konusunda hem Türkiye hem de Fransa oldukça iyi seviyedeler. Ancak her iki ülkede de özellikle kısırlık tedavisi konusunda bir takım yasal sorunlar oluyor. Örneğin yumurta nakli tekniği Fransa’da mümkün olmakla birlikte yasal düzenleme o kadar zor ki, hastalar genellikle İspanya veya Belçika’ya gidip tedavi olmayı tercih ediyorlar.

Halen çalışmakta olduğunuz kurumu ya da çalışmış olduğunuz kurumları eğitim, tıbbi pratik ve sağlık hizmetleri konuları açısından Türkiye'de kurumlarla karşılaştırabilir misiniz?
Türkiye’de tıp fakültesini bitirdikten sonra hiç çalışmadım. O yüzden kurumlar arasında bir karşılaştırma yapmam pek mümkün değil. Bizim eğitim aldığımız dönemde öğrenci sayısı çok azdı, sadece 65 kişiydik. Hocalarımız da çok kaliteliydiler ve bizimle birebir ilgilenebiliyorlardı. Dolayısıyla o dönemde çok iyi bir eğitim aldığımızı düşünüyorum. Fransa’da gerek tıp fakültesi öğrencileri gerekse ihtisas öğrencileri daha otonomlar.
Gerek intörnlük döneminde gerekse ihtisas öğrenimi boyunca öğrenciler stajlarını 4 veya 6 aylık sürelerle kendileri seçiyorlar ve stajdan sonra staj gördükleri kliniklere not veriyorlar. Bu da öğretim veren kliniklerin öğretim kalitesini sürekli yüksek tutmasına neden oluyor.

Türkiye'de halen eğitim almakta olan tıp öğrencilerine ya da genç hekimlere neler önerirsiniz?
En az bir veya iki yabancı dili iyi konuşmalarını ve değişik ekollerde tıp mesleğinin nasıl icra edildiğini görmek, bilgi ve deneyimlerini artırmak için yabancı ülkelerde muhakkak bir süre çalışmalarını öneririm. Ayrıca branşlarıyla ilgili kongrelere düzenli bir biçimde katılmalarını, bilimsel yayınları da düzenli bir biçimde takip etmelerini öneririm.
Tıp Fakültesindeyken hocalarımızdan biri, “iyi doktor olmanın sadece iyi mesleki bilgiyle olmayacağını” söylemişti. Ben de iyi bir doktor olmak için Tıp dışındaki konularla da ilgilenmelerini, dünyaya, değişik düşüncelere, değişik alanlara açık olmalarını öneriyorum.

Hangi bilimsel dergileri takip ediyorsunuz?
American Journal of Obstetrics and Gynecology, Fertility and Sterility, Journal de Gynécologie et Obstétrique, Ultrasound in Obstetrics&Gynecology



Mesleğinizle ilgili en çok ziyaret ettiğiniz 3 internet sitesi nedir?
Le Quotidien du Médecin, CNGOF, CFEF

Yurt dışında hekimlik yapmanın sıkıntıları nelerdir?
Fransa’da ve tüm Avrupa’da doktorluk yapmak için en büyük sıkıntı tıp fakültesi diplomasının denkliğini alabilmek.

Bulunduğunuz ülkenin vatandaşı olmanız ya da bu ülkede ihtisas yapmış olmanız bu güçlüğü değiştirmiyor.Türkiye'de tıbbın durumu nedir?  Ülke dışında tahsil yapmak gerekli midir? Kimler için daha uygundur?
Türkiye’de eskiden üniversite seçme sınavlarında en başarılı öğrenciler tıp fakültelerini tercih ederlerdi. Hala öyle midir, bilmiyorum. Ancak hem Türkiye’de hem de dünyanın her yerinde çok iyi Türk doktorlar var. Türkiye dünyanın tıp alanında en ileri ülkelerinde bulunan teknolojiye sahip ve mevzuat sorunu olmadığı zaman hemen tüm teknikleri kullanabiliyor. Sağlık sisteminde son yıllarda yapılan reformlar benim dışarıdan gördüğüm kadarıyla, halkı memnun etmiş. Ancak doktor arkadaşlarımız özel sektörde olsun, devlet sektöründe olsun durumlarından oldukça şikâyetçi. Oysa doktorların mesleklerini gerçekten iyi icra edebilmeleri için hem tedavi ettikleri insanlar hem de devlet tarafından sevgi ve saygı görmeleri gereklidir.
65 milyonlu Fransa’da yaklaşık 220 bin doktor var ve Fransa’da hala doktor açığı olduğundan bahsediliyor. Buna karşılık 75 milyon nüfuslu Türkiye’de sadece 110 bin doktor hizmet veriyor. Bu da Türkiye’de doktorların ne kadar büyük bir özveriyle çalıştığını gösteriyor.
Buna rağmen yapılan anketlerde halkın doktorlara pek güvenmediği ve doktorların taleplerine pek destek olmadığı görülüyor. Doktorların imajının iyileştirilmesi hem doktorlar hem de onların tedavi edecekleri kişiler yani toplum açısından iyi olacaktır. Ben bu konuda medyaya da büyük görev düştüğünü düşünüyorum.

Fransa’daki hasta popülasyonunun karakteristik özellikleri nelerdir? Türkiye'ye göre ne gibi farkları vardır?
Fransa’da popülasyon Türkiye’ye göre daha yaşlı. O yüzden Fransa’da “Gériatrie” (geriatri) denilen, yaşlıların sağlık sorunlarıyla ilgilenen dal giderek daha yaygınlaşıyor ve hastanelerde kendilerine daha fazla yer buluyor. Doğurganlık oranı açısından Fransa Avrupa’nın diğer ülkelerine göre oldukça iyi. Bu oran Fransa’da 2 civarında yani nüfus artmıyor ama azalmıyor da. Türkiye’de ise bu oran 2,43 civarında yani OECD ülkeleri içinde Türkiye nüfusu hala en fazla artan ülke.

Fransa’da kurumların yabancı doktorlara ve özellikle Türklere karşı özel bir tutumu var mıdır?
Yabancı doktorlar Fransa’da 1996 yılına kadar ancak yardımcı doktor statüsünde çalışabiliyorlardı. Ben 1995 yılında ihtisasımı tamamladıktan sonra özel nedenlerden dolayı Fransa’da kalmak istedim. Fransa’da o zaman yaklaşık 8 bin yabancı diplomalı doktor çalışıyordu ve bunların pek çoğu Kuzey Afrika ya da Kara Afrika’dan eski Fransız kolonilerinden gelen doktorlar ve Orta Doğu’dan Lübnan ve Suriye’den ve Latin Amerika’dan gelen doktorlardı. Yardımcı doktor statüsünde çalışıyor ve hemşirelerden daha az maaş alıyorlardı. Türk doktorların sayısı ise ihtisas yapanlar dışında 20’yi geçmiyordu.
Fransa’da kalmaya karar verdikten sonra toplam 17 doktor arkadaşımla ki bunların 4’ü Türk idi, bir sendika (SNPAC) kurduk. Kısa sürede, o zamanlar yeni kullanılmaya başlayan internet sayesinde Fransa’nın tüm bölgelerindeki yabancı diplomalı doktorlara ulaşabildik ve Sendikamızı Fransa’nın en büyük doktor sendikası düzeyine getirdik. Medyayı da arkamıza alarak yaptığımız çeşitli eylemlerle, 1999 yılında Fransa’da tüm haklarımızı aldık.  Ancak doktor açığı devam ettiği için Fransa’ya çeşitli yollardan yabancı diplomalı doktorlar gelmeye devam etmekte. Federasyona (FPS) dönüşen sendikamız da onların haklarını almaları için mücadelesini sürdürüyor.
Yabancı diplomalı doktorlar diploma eşdeğerliğini aldıktan sonra mesleki kalitelerine göre değerlendiriliyorlar. Tabii ki kariyer yapmak yabancı diplomalı doktorlar açısından yerli doktorlara göre biraz daha zor. Türklere ve Türkiye’ye karşı son 5-10 sene içinde siyasetçilerin oy kaygısıyla körüklediği bir negatif önyargı gelişti. Ancak Fransa’da Türk toplumu nüfusu 500 bini geçti. İkinci ve üçüncü nesil çocuklarımızın oldukça çalıştıklarını görüyorum ve Fransız toplumunda hak edecekleri yeri alacaklarına inanıyorum.

Fransa’da ünlü tıp kurumlarına veya hastanelerine eğitim amaçlı olarak girebilmek mümkün müdür?
Fransa’ya ihtisas yapmak için iki yolla gelinebiliyor. Birincisi tüm ihtisası yapmak için bir yarışma sınavıyla başlanabilen DES sınavı. Bu sınava başvurular Türkiye’deki Fransız Elçilikleri aracılığı ile yapılabiliyor. Başvuru süresi 1- 31 Mart tarihleri arasında oluyor. Sınav başarılırsa ihtisas süresi boyunca asistanlar Fransız asistanlarının sahip olduğu tüm haklarla uzmanlık eğitimlerini alıyorlar.
İkinci yol ya Türkiye’de ihtisas yaparken bunun bir kısmını Fransa’da yapmak (DFMS) ya da ihtisası bitirdikten sonra bir süre Fransa’da yüksek ihtisas yapma yolu (DFMSA). Bu prosedürlerde sınav yok. Ancak adaylık için doktorun Türkiye’de bağlı bulunduğu üniversitenin iznini alması ve dosyasının Fransa’da Strasbourg Üniversitesi tarafından incelenip kabul edilmesi gerekiyor. Bu prosedüre başvurular her sene 15 Ocak’tan önce yapılıyor.

Fransa’daki Türk hekimler arası dayanışma ne durumdadır?
Fransa’da yaklaşık 200 kadar Türk hekimi var. Bunların büyük kısmı öğrenimlerini Fransa’da yapmış doktorlar. Türkiye’den gelip henüz tüm haklarını alamamış hekim arkadaşlarımız da var.Paris’te ve Strasbourg’ta Türk hekimlerini bir araya getiren iki dernek var. Ayrıca kurucusu olduğum ve halen başkanlığını yaptığım Türk-Fransız Sağlık Vakfı sadece hekimlere değil tüm sağlık çalışanlarına açık. Türk-Fransız Sağlık Vakfı, Almanya, Avusturya, İngiltere, Hollanda ve Kuzey Kıbrıs’taki benzeri kurumlarla birlikte Avrupa Türk Sağlık Elemanları Federasyonunu (ATSEF) kurdu. ATSEF ilk toplantısını Viyana’da yaptıktan sonra, 2011 senesinde 14 Mart için Paris’te ilk Tıp Bayramı organizasyonunu düzenledi. Bu sene ise aynı organizasyon Londra’da yapıldı.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

DOKTOR EŞİ OLMAK!

Sağlık sisteminde yapılan değişikliklerle ilgili hekimlerin yaşadığı mesleki sorunlar gündeme gelirken evlerinde bu durumun yansımaları konuşulmuyor. Evlilik ve Aile Danışmanı Psikolog İlkim Öz ve farklı hekimlerin eşleriyle konuşarak Sağlık Dergisi’nde daha önce ele alınmamış bir konuyu gündeme taşıyoruz. Performans sistemi, Tam Gün uygulaması gibi sağlık çalışanlarının meslekleri ile ilgili sorunlarının sık sık gündeme geldiği şu günlerde, bu durumun özel hayatlarına nasıl yansıdığını araştırdık. Doktorların işlerinde yaşadığı sorunlarını yakından bilen eşleri bu durum hakkında ne diyor. Bu zamana kadar değinilmemiş bir konu olan “doktor eşi olmak” ve sorunlarla uğraşırken nelerin olduğunu öncelikle farklı meslek gruplarından doktor eşlerine sorduk. Sonrasında da Evlilik ve Aile Danışmanı Psikolog İlkim Öz ile konuyu değerlendirdik. Tiyatro Sanatçısı ve Doktor Evliliği Görüştüğümüz ilk doktor eşi tiyatro sanatçısı İpek Çeken Önal, Prof. Dr. Zülküf Önal ile evli. İpek Hanım, eşiyle he

TIBBIN DUAYENLERİ SARUHAN ÇEKİRGE

Hacettepe Üniversitesi Hastaneleri Girişimsel Nöroradyoloji bölümü kendi alanında dünyanın en tepesindeki birkaç merkezden biri olarak kabul ediliyor. Bu alanda birçok ilke imza atan Prof. Dr. Saruhan Çekirge, bu merkezin hikâyesini Sağlık Dergisi Yazı İşleri Müdürü Esra Öz’e anlattı. 2000 yılında TÜBİTAK Bilim Adamı Teşvik Ödülü’nü ve 2001’de Hacettepe Üniversitesi Bilim Teşvik Ödülü’nü alan Prof. Dr. Saruhan Çekirge, “Ünitemizde beyin damar hastalıklarının noninvazif tedavisinde geliştirilen tedavi teknikleri, bu merkezi dünyanın en iyisi olarak kabul ederek, özellikle son 10 yılda dünyanın pek çok ülkesindeki önemli tıp merkezlerinden Ankara’ya gelen, uzman doktorlara eğitim veren bir yapıya dönüştürdü” dedi. Kendi tıp alanında yarattığı gelişmeler devrimsel olarak nitelendirilen Prof Dr Saruhan Çekirge, Prof Dr Işıl Saatci, Doç Dr Kıvılcım Yavuz ve Doç Dr Serdar Geyik’ten kurulu bu ekip tarafından geliştirilen tedavi metotları, tüm dünyadaki hekimler tarafında da yay

TIBBIN DUAYENLERİ: HASAN BİRİ

Yüz üzerinde yayını bulunan kısa bir süre önce Koru Hastanesi’ni açan ve devamında uluslararası alanda başarılara imza atacak üniversite kurmayı hedefleyen Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Hasan Biri, iletişimle birlikte sosyal sorumluluk projeleri düzenlemesinin yaşam felsefesi haline gelişini ve hayatını Sağlık Dergisi Yazı İşleri Müdürü Esra Öz’e anlattı. “İyi hekim iyi empati yapan hekimdir” sözüyle hekimlik mesleğinin doğru iletişimden geçtiğini kaydeden Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Hasan Biri, Akademik ve etik kurallarla çalışan Koru Hastanesi’nin ileride uluslararası başarılara imza atacak üniversite olacağını belirtti. Prof. Dr. Biri, tıptaki her türlü gelişmeyi takip ederek, sağlık sektörünün ihtiyaçlarını gören ve bu ihtiyaçlar doğrultusunda gerçekçi politikalarla büyümeyi hedefleyen bir sağlık kuruluşu olmayı hedeflediklerini söyledi. Kendi ağzından hayatını ve çalışmalarını dile ge