Ana içeriğe atla

DOKTOR HAYATI TUS İLE ŞEKİLLENİYOR


Tıpta Uzmanlık Sınavı (TUS) ile mezuniyetten sonra hekimlerin zorlu bir süreci başarıyla atlaması gerekiyor. Birçok hekim günlerce ve uzun saatler boyunca hedefine ulaşmak için çalışıyor. Çalışmalarının her zaman karşılığı alamayan hekimler için TUS’ta başarılı olmak neler yapılmalı? TUS kazanılmadığında dünyanın sonu mu? Uzmanlar tüm merak edilenleri yanıtladı.   
Hekimlerin üniversiteden mezun olduktan sonra hayatlarının yönünü belirleyen TUS, gün geçtikçe korkulu rüya haline gelmeye başladı. Doktorların bu zorlu sınav sürecinde neler yapmaları gerektiği ile ilgili bu alana gönül vermiş hekimlere sorduk, DSA için yanıtladılar.
“Hekimler, Huzuru Yakalamak İçin Hayatlarını Erteliyor”
Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı’nda yan dal yapan Dr. Erdinç Nayır şunları söyledi: “Tıpta Uzmanlık Sınavı (TUS), bir hekimin mesleki anlamda hayatta ilerleyebilmesi için aşması gereken önemli bir sınavdır. Bu süreç maalesef, birçok hekim hayatı için travmatik olmaktadır. Herhangi bir sebeple hayatını erteleyen bir insan bu travmatik durumu hissedebilir. Hekimler, tıp fakültesinden mezun olduktan sonra artık rahatladık diyemiyorlar. Çünkü ülkemizin sağlık sisteminden dolayı uzman olma düşüncesi içerisinde daha 4.-5. sınıftayken TUS’u hedefliyorlar. Bu sebeple birçok hekim, tıp fakültesinden mezun olduktan sonra mezuniyetin sevincini ve keyfini çok çok kısa yaşayabiliyorlar. Hayatınızda ne kadar belirsizlik varsa istediğiniz huzuru yakalamak o kadar zor oluyor. İşte hekimler, huzuru yakalamak için hayatlarını erteliyor.
“TUS’da Çelişkili ve Hatalı Sorular Yer Almamalıdır”
Bence öncelikle TUS, hekimlerin hayatını travmatize edecek düzeyde olmamalıdır. Zaten 6 yıl maddi manevi türlü zorluklarla geçiriliyor. Birde üzerine TUS olunca hayatta derin izler bırakabiliyor. TUS, çalışanın ve emek verenin karşılığını aldığı bir sınav olmalıdır. Son dönemde TUS’un uygulamasında değişiklikler oldu. Soru sayılarında artış yapıldı, iki oturumda yapılmaya başlandı. Bu güzel bir gelişme oldu, fakat soruların hazırlanmasında hala sıkıntılar devam ediyor. Son yapılan Eylül 2012 TUS’unda 6 soru iptal edildi. Bu bence çok ciddi bir rakamdır. Ayrıca sırf insanları elemek uğruna, branşın uzmanlarına, akademisyenlerine yöneltilecek soruları, tıp fakültesinden mezun olan pratisyen hekime sorulması da ayrı bir sorundur. Çelişkili, yanlış ve yan dal uzmanlık sınavına yönelik soruların TUS’da yer alması hekimin bu sınav sürecinde emeğini almasını engellemektedir. Böyle sorulara maruz kalan hekimler, başarısızlık sonucunda kendilerine inançlarını yitirmektedir. Başarı inancını kaybetmiş bir hekim de nasıl sağlık sistemi içerisinde mesleğini mutlu yapabilir, sorgulanması gerekmektedir. TUS’da çelişkili ve hatalı sorular yer almamalıdır. Sorular özenle hazırlanmalıdır.
“TUS’a Hazırlanmak, Kişiye Göre Değişen Bir Durum”
TUS’a hazırlanmak, kişiye göre değişen bir durumdur. Nasıl çalışılmalı konusu, kişinin hedeflerine, mevcut durumuna, kişilik yapısına göre değişmektedir. Bir kişinin uyguladığı, derece yaptığı bir sistem, bir başkasına uymayabilir, kişilik farklılığından dolayı. Önemli olan bu sınavı kazanmayı yürekten isteyip, akıllı adımlar atmak lazım. Bu sınavı akıllı adımlar atan kişiler kazanmaktadır. 2005 yılından beri TUS ile iç içeyim ve bu zorlu dönemde meslektaşlarıma destek olmaya çalışıyorum, bu konuda çok fazla yazım var. TUS’da başarıya giden yolda neler yapılmasıyla alakalı en özel yazılarımı kendi sitemde (www.erdincnayir.com) paylaşmaktayım.
“TUS, Bir Sıralama Sınavıdır”
TUS’u kazanamayan doktorlar hiçbir zaman inançlarını kaybetmemelerini dilerim. Bu ülkede en çok üzüldüğüm noktalardan biri, bir hekim meslektaşımın başarıya giden yolda inancının, hırsının azalmasıdır. Meslektaşlarım hedefledikleri alanda başarılı olmalıdır. Başarılı hekimlere bu ülkenin gerçekten çok ihtiyacı var. TUS, bir sıralama sınavıdır ve her hekimin kazanacağı bir TUS vardır. Birçok hekim arkadaşım bu sınavı kazandıysa, hedeflerine ulaştıysa tıp fakültesinden mezun olan herkesin bu sınavda başarıyı hedeflemesi, koşması gerekmektedir, inançlarını kaybetmesinler.
“Tıp Fakülteleri, TUS’a Yönelik Bir Eğitim Vermiyor”
Şuan tıp fakülteleri, TUS’a yönelik bir eğitim vermiyor. Bu da çok doğal ve olması gereken. Tıp fakültelerinin eğitiminde amaç, iyi bir hekim yetiştirmektir. Bu hem mesleki anlamda, hem de sosyal anlamda olmalıdır.”

“Doktorların Özgürlük Heykeline Kadar Yüzüp, Amerika Kıtasına Çıkmalarını Sağlayacak Sınav”
SENATÜRK Meme Bilimleri Akademisi Öğretim üyesi Op. Dr. Ahmet Erkek, şu bilgileri verdi: “TUS her Doktorun kazanması gereken veya bir gün kazanması gerektiğini anlayacağı Dünyanın en zor ve kaliteli tıp sınavı ya da benim naçizane deyişimle; Doktorların özgürlük heykeline kadar yüzüp, Amerika kıtasına çıkmalarını sağlayacak sınav. Bence şu anki şekli gayet profesyonel, ancak özellikle hazırlanırken biraz daha özen gösterilmeli ve yanlış soru ihtiva etmemeli. Yine özellikle soru sorulan referans kitaplar kurumlarca belirtilmeli ve öğrenciler bu şekilde yönlenerek çalışmalı.


“15 Bin Doktor Yarışıyor ve Her Sınavda 2 Bin Civarı Doktor Kazanabiliyor”

TUS çok zor bir sınav olduğundan ve şu an için 15 bin, 3-4 yıl sonra 30 bin doktorun yarıştığı ve sadece her sınavda 2 bin civarı doktorun kazanabildiği bir sınav olduğundan çok ciddi hazırlanılması gereken bir sınav. Çalışırken öncelikle sınava yönelik profesyonel ve giderek temponun arttığı bir sistemle hazırlanılmalı ve asla çalışmaya başlandıktan sonra büyük aralar verilmemeli, çünkü her büyük ara ciddi bilgi kayıplarına neden oluyor. TUS hazırlığında  ders ders stratejiler geliştirilmeli ve o yönde özel hazırlanılmalı. Saat vermek gerekirse yüksek başarı için; 5 saat ile başlayan 10’lu saatlerle finale kadar devamlı çalışılması gereken bir sınav.
“TUS’tan Asla Korkmamalısınız”
TUS’tan asla korkmamalı ve profesyonel destek almalılar. Onlar doktor olarak daha önce çok büyük bir olay başardılar, her ne kadar 2 yıllık okulu 9 yılda bitiren komedyenlerin diline dolanan pratisyen sıfatını alsalar da önce yüzde 1-2’lik dilimlere girerek o fakülteleri kazandılar. 6 yıllık zor bir eğitimi başarıp doktor oldular, bu yüzden TUS’u da başarabilirler. Bunun dışında meslektaşlarıma ciddi ve devamlı bir programla hazırlanmalarını öneririm. www.ahmeterkek.comadresinden de bana ulaşabilirler.


“Çoğu Fakülte İyi Pratisyen Yetiştirmek İddiasıyla İntörn Doktorları Hastane Personeli Olarak Çalıştırıyor”
Türkiye’de hiç bir tıp fakültesinde TUS’a yönelik eğitim verilmiyor. Çoğu fakülte iyi pratisyen yetiştirmek iddiasıyla intörn doktorları hastane personeli olarak çalıştırıyor. Bu da yetmezmiş gibi tüm personel ve nöbet açıklarını intörn doktorlarla kapatmaya çalışıyorlar. Yine Türkiye’de iyi eğitim verilen bazı tıp fakültelerinde bile TUS için ayrı bir eğitim ya da danışmanlık verilmemekte. Bazı özel üniversiteler TUS dershaneleriyle anlaşarak kendi bünyelerinde TUS’a yönelik ders anlatımı yaptırmaktalar. Ancak bu da çok sayılı fakültede var.”


“TUS Olmak İstediğime Götüren Bir Yol”
İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi Anabilim Dalı Asistan Dr. Yağmur Gündüz, şunları dile getirdi: “TUS hayatımızdaki bir köprü gibi. 6 yıl süren tıp eğitimi sonrası pratisyen hekim olarak mı kalmak istiyoruz yoksa merdiveni biraz daha tırmanıp uzman hekim mi? Bu soruyu tıp fakültesinin özellikle son 3 yılında pek çok hekim defalarca kafasından geçirmiştir. Benim için TUS olmak istediğime götüren bir yol demekti. Hekim olmak için senelerce bir sürü sınavdan geçiyoruz ancak benim için hayatımın sınavıydı. Çünkü benim için sevdiğim işi yapmak her şeyden önce geliyor.
“Hangi Tıp Dalında Yeteneğimiz Vardır ya da Yoktur Bu Ölçülmüyor”
TUS, 200 sorudan 240 soruya çıkarılan, sabah ve öğleden sonra iki oturum halinde yapılan ilk sınavda yerleştim. Bu haberi aldığımda açıkçası sevindim. Aylarca ya da yıllarca süren emeğin sonunda 3,5 saat boyunca sınavda kalmak ve insan beyninin maksimum dikkat süresi arasındaki çelişki çok netti.  Ancak halen eksikler var bana göre.. Bir sınavda bir kağıt üstünde sıralamaya girip tercih yapıyoruz. Hangi tıp dalında yeteneğimiz vardır ya da yoktur bu ölçülmüyor. Ülke şartlarına ve bunların hekimler üzerindeki etkilerine göre branşların puanları belli oluyor ve bu durum ciddi bir adaletsizlik doğuruyor. Madem TUS biz hekimlerin hayatında böylesine büyük önem taşıyor öyleyse tıp eğitimi ile entegre edilmeli diye düşünüyorum. Tıp fakültesi süresince alınan eğitimle ilgili becerilerin sınava yansıtılması gibi.
“Ben Nasıl Çalışınca Daha Başarılı Oluyorum?”
TUS’a hazırlanırken bence hekim önce kendini tanımalı, bu zorlu ve uzun bir yol. Zaten hekim olmak da zorlu ve uzun bir yol değil miydi? Eğitim geçmişine bakarak “Ben nasıl çalışınca daha başarılı oluyorum?” “Hangi yöntemleri kullandığımda sonuçlar istediğim gibi oldu?” soruları cevaplanmalı. Başkalarının nasıl çalıştığı, hangi kaynaklardan çalıştığı, dershaneye gidip gitmediği, kaç tekrar yaptığı, kaç saat çalıştığı hekimlerin en çok takılıp boşuna zaman kaybettikleri alanlar. TUS’u kazanamama ve istediği mesleği değil istemediği mesleği yapma korkusu, yıllarca geçilen sınavlara rağmen TUS’un en büyük sınav olarak görülmesi bunun sebebi.
“Son 3 Ay Günde 8-10 Saat Çalışmak, İpin Ucunu Asla Kaçırmamak Gerekiyor”
Hekim kendini tanıyıp gerekirse yardım alarak plan ve programını oluşturduktan sonra süreç başlıyor. Bu zaman dilimi içerisinde pek çok sıkıntıyla karşılaşılıyor, buna bağlı olarak çalışma saatleri ve toplam zaman dilimi kişiden kişiye değişiyor. Bence en önemli kısım son 3 ay, öncesinde yapılan hazırlık ne olursa olsun son 3 ay günde 8-10 saat çalışmak, ipin ucunu asla kaçırmamak gerekiyor.
TUS’u kazanmayı gerçekten isteyen hekim arkadaşlarıma tavsiyemi 3 maddeyle özetleyebilirim aslında;
  • “Kendini tanı, planını yap, esnek ol.”
  • “Hedefe kilitlen, harekete geç (geriye kalan her şeyi çözmek için yeterli zamanın olacak, olmayanları şimdi de çözemeyeceksin)”
  • “TUS’un hayatının en büyük olayı olmadığını, sadece sevdiğin işi yapmak için atlaman gereken bir engel olduğunu, kazanamama ihtimali her zaman varken kazanma ihtimalinin de her zaman var olduğunu, kazanmayı başaranların senden çok da farklı yollardan geçmediklerini yani ‘kazanmanın mümkün olduğunu’ hatırla.”
Ama hepsinden önce insan kendine gerçekten ne istediğinin cevabını verebilmeli.
“Tıp Eğitiminin Sadece Sınav Üzerine Olması da Zaten Düşünülemez”
Tıp fakültelerinde sınava yönelik eğitim konusunda bir denge yok. 6.sınıfta bazı tıp fakültelerinde TUS’a odaklanmak çok mümkünken bazılarında düşünmek bile mümkün olamayabiliyor. Ayrıca sınava yönelik eğitim de çok farklı ancak genel olarak söylemek gerekirse tıp fakültelerinde eğitim TUS’a yönelik değil. Daha çok hekimlik becerileri üzerine.  Tıp eğitiminin sadece sınav üzerine olması da zaten düşünülemez, herkes uzman olmak zorunda olmadığı gibi pratisyen hekimliği gönülden seven arkadaşlarımız da var.”



Yorumlar

Seda dedi ki…
Doktorlar tus için de 1 yıl eve kapanıp çalışmalı ne yazik ki sistem bunu gerektiriyor.

Bu blogdaki popüler yayınlar

DOKTOR EŞİ OLMAK!

Sağlık sisteminde yapılan değişikliklerle ilgili hekimlerin yaşadığı mesleki sorunlar gündeme gelirken evlerinde bu durumun yansımaları konuşulmuyor. Evlilik ve Aile Danışmanı Psikolog İlkim Öz ve farklı hekimlerin eşleriyle konuşarak Sağlık Dergisi’nde daha önce ele alınmamış bir konuyu gündeme taşıyoruz. Performans sistemi, Tam Gün uygulaması gibi sağlık çalışanlarının meslekleri ile ilgili sorunlarının sık sık gündeme geldiği şu günlerde, bu durumun özel hayatlarına nasıl yansıdığını araştırdık. Doktorların işlerinde yaşadığı sorunlarını yakından bilen eşleri bu durum hakkında ne diyor. Bu zamana kadar değinilmemiş bir konu olan “doktor eşi olmak” ve sorunlarla uğraşırken nelerin olduğunu öncelikle farklı meslek gruplarından doktor eşlerine sorduk. Sonrasında da Evlilik ve Aile Danışmanı Psikolog İlkim Öz ile konuyu değerlendirdik. Tiyatro Sanatçısı ve Doktor Evliliği Görüştüğümüz ilk doktor eşi tiyatro sanatçısı İpek Çeken Önal, Prof. Dr. Zülküf Önal ile evli. İpek Hanım, eşiyle he

TIBBIN DUAYENLERİ SARUHAN ÇEKİRGE

Hacettepe Üniversitesi Hastaneleri Girişimsel Nöroradyoloji bölümü kendi alanında dünyanın en tepesindeki birkaç merkezden biri olarak kabul ediliyor. Bu alanda birçok ilke imza atan Prof. Dr. Saruhan Çekirge, bu merkezin hikâyesini Sağlık Dergisi Yazı İşleri Müdürü Esra Öz’e anlattı. 2000 yılında TÜBİTAK Bilim Adamı Teşvik Ödülü’nü ve 2001’de Hacettepe Üniversitesi Bilim Teşvik Ödülü’nü alan Prof. Dr. Saruhan Çekirge, “Ünitemizde beyin damar hastalıklarının noninvazif tedavisinde geliştirilen tedavi teknikleri, bu merkezi dünyanın en iyisi olarak kabul ederek, özellikle son 10 yılda dünyanın pek çok ülkesindeki önemli tıp merkezlerinden Ankara’ya gelen, uzman doktorlara eğitim veren bir yapıya dönüştürdü” dedi. Kendi tıp alanında yarattığı gelişmeler devrimsel olarak nitelendirilen Prof Dr Saruhan Çekirge, Prof Dr Işıl Saatci, Doç Dr Kıvılcım Yavuz ve Doç Dr Serdar Geyik’ten kurulu bu ekip tarafından geliştirilen tedavi metotları, tüm dünyadaki hekimler tarafında da yay

TIBBIN DUAYENLERİ: HASAN BİRİ

Yüz üzerinde yayını bulunan kısa bir süre önce Koru Hastanesi’ni açan ve devamında uluslararası alanda başarılara imza atacak üniversite kurmayı hedefleyen Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Hasan Biri, iletişimle birlikte sosyal sorumluluk projeleri düzenlemesinin yaşam felsefesi haline gelişini ve hayatını Sağlık Dergisi Yazı İşleri Müdürü Esra Öz’e anlattı. “İyi hekim iyi empati yapan hekimdir” sözüyle hekimlik mesleğinin doğru iletişimden geçtiğini kaydeden Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Hasan Biri, Akademik ve etik kurallarla çalışan Koru Hastanesi’nin ileride uluslararası başarılara imza atacak üniversite olacağını belirtti. Prof. Dr. Biri, tıptaki her türlü gelişmeyi takip ederek, sağlık sektörünün ihtiyaçlarını gören ve bu ihtiyaçlar doğrultusunda gerçekçi politikalarla büyümeyi hedefleyen bir sağlık kuruluşu olmayı hedeflediklerini söyledi. Kendi ağzından hayatını ve çalışmalarını dile ge