Ana içeriğe atla

“SAĞLIĞA REALİTY SHOW GİBİ DEĞİL, HAK ETTİĞİ CİDDİYETLE YAKLAŞILMALI”

SAĞLIK HABERCİLİĞİNE YÖN VERENLER

Tıp alanının birçok kişi için bilinmeyenlerle dolu, kendine ait bir dili olduğu için okuyarak öğrenmenin zorluğu ve hastalıkların da yaşamımızın bir parçası olduğu gerçeğinden hareketle sağlık konusunun medyada çok daha fazla yer aldığına dikkat çeken Beykent Üniversitesi İletişim Fakültesi öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Müge Demir, “Ancak medya ve tıp çalışanları bu konuya artık reality show gibi değil, hak ettiği ciddiyetle yaklaşmalıdır” dedi. 

Sağlık haberlerinin önemli özelliklerinden biri halkı bilinçlendirmesidir. Günümüzde bu alanda büyük bir boşluk olduğuna inan iletişimciler, konunun gerektiği şekilde işlenmediğine dikkat çekiyorlar.  Sağlık haberciliğinin ciddiyetle ele alınması gerektiğini söyleyen Beykent Üniversitesi İletişim Fakültesi öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Müge Demir şu bilgileri verdi: “Son yıllarda medyada sağlık, beslenme ve hastalık haberlerinde tam bir patlama yaşanmaktadır. Ancak; bu güzel gelişmenin okuyucular tarafından pek fark edilmeyen bir yanı bulunmaktadır ki bu da “bilgi kirlenmesi”dir. Günümüzde sağlık haberlerinin, özellikle beslenme ile ilişkili haberlerin ciddi bir bilgi-tecrübe süzgecinden geçirilmeden kullanılması, durumu hem kafa karıştırıcı hem de tehlikeli hale getirmiştir.
Basın ve yayın organlarında çıkan haberler toplumun sağlık alanında ve yeni tedaviler hakkında bilgi edinmede önemli kaynaklardan biridir. Bilimsel süreli yayınlarda, otoriteler tarafından yapılan bilinçli ve doğru bilgilendirmeler yanında halkı sağlık ile ilgili davranışlarda çok yanlış yönlendirebilecek basılı ve sözel yayınlara da sıklıkla rastlanmaktadır. Bu durum dünyanın farklı ülkelerinde zaman zaman gündeme getirilmiştir. Buna rağmen kesin, yaygın, uygulanabilir bir kontrol sistemi oluşturulamadığı görülmektedir. Konu ile ilgili yapılmış çalışmalar, yayın organlarında çıkan haberler ile ilgili sorunların, doğru olmayan, eksik ya da yanlış bilgi içerebildiklerini, alıntı yapılan kaynaklardaki bilgiyi tam olarak içermediklerini, tedavi riskleri veya yan etkileri abarttıklarını ve sansasyonel haber yapma niteliği taşıdıklarını göstermektedir.

Gazeteciyi Herhangi Bir Duyumu İleten Kişiden Farklı Kılan Unsur: "Kuşkuculuğu" ile "Ayrıntıya" İlişkin Merakı ve Araştırıcılığıdır
Gazeteciyi herhangi bir duyumu ileten kişiden farklı kılan unsur, gazetecinin "kuşkuculuğu" ile "ayrıntıya" ilişkin merakı ve araştırıcılığıdır. Sağlıkla ilgili bir olayın, durumun ya da konunun haber olabilmesi için içinde bazı unsurları ve haber değerlerini barındırması gerekir. Bunlar aslında herhangi bir "haber"in de unsurları ve değerleridir. Bunların varlığını görecek ve değerlendirecek olan gazetecidir. Sağlık haberciliğinde "sağlığı ve tıbbı bilen" gazeteci ya da haberci bu unsurları ve değerleri doğru değerlendirebilir. Bu nedenle sağlık ve tıp alanında habercilik bir "uzman haberciliği"dir.

Tartışma ve Değişiklik Yaratan Bir Konu mu?
Sağlık ve tıpla ilgili bir olayın, durumun ya da konunun habere dönüşecek kadar önemli olup olmadığını değerlendirmek için şu sorular karar vermekte haberciye yardımcı olabilir.  Bir kente yeni bir uzman hekimin gelmesi ya da yeni bir sağlık biriminin oluşturulması gibi önemli bir hizmet olanağının doğması ya da ortadan kaldırılması gibi sağlık hizmeti alan "çok sayıda kişiyi ilgilendiriyor mu?"   Kentin içme sularının kirlenmiş olması, ya da herhangi bir nedenle hastalık veya ölüm riskinin artması gibi insanların sağlıklarını doğrudan ilgilendirecek bir şekilde "uyarı görevi mi yapıyor?"  Sık olarak ortaya çıkan kazalar ya da kazalarda ölümün veya yaralanmanın yoğunluğu gibi büyük kesimleri ilgilendirmese de herkesin başına gelebilecek, sağlığından ya da yaşamını riske sokacak şekilde "tekrarlama eğilimi söz konusu mu?"  Erken doğum riski, çeşitli hastalıkların önlenmesi vb önemli bir sağlık sorunu konusunda dikkati çekecek şekilde "eğitici mi?" Geniş kesimleri ilgilendirecek bir tıp ya da sağlık etkinliğinin kamuoyuna haber verilmesi gibi durumlarda konu ya da durumla ilişkili olarak "zamansal olarak yakınlık var mı?"  Sonuçları açısından daha önce bilinen bir bilgiyi değiştiren, en azından tartışmaya açan bir bilimsel araştırma ve tıbbi olaya ilişkin kuşkuların ortaya çıkması gibi "tartışma ve değişiklik yaratan bir konu mu?" 

Duygusal Yönden Etkilemek ve Uyarmak Yoluyla Bir Durum Değişikliği Yaratma İhtimali Var mı?
Haber ya da yazının alıcısı olan kesim için yaratacağı risk ya da en azından etkileme olasılığı olan durumlarda olduğu gibi "yakınlık veya olabilirlik söz konusu mu?"  Sağlık ve tıp alanıyla ilgili önemli ve büyük bir kişinin ölümü, yeni bir salgın hastalığın ve sağlığı tehdit eden bir olayın riskin varlığı vb. durumlarda olduğu gibi "şok edici mi?"  İki başlı bebek, doğumsal anomaliler, çeşitli hastalıkların görülme sıklığının artması gibi durumlarda gözlenecek şekilde, o ana kadar olan ya da bilinen durumdan farklı olarak "olağandışı bir durumu mu yansıtıyor?"  Yeni doğmuş bebeğin cami avlusuna bırakılması, ölümü, doku, organ nakli, tedavisi olan bir durumda herhangi bir nedenle tedaviye ulaşamama gibi "duygusal yönden etkilemek ve uyarmak yoluyla bir durum değişikliği yaratma ihtimali var mı?"  Çoğul doğum; altız, yediz gebelik ve doğumla ilgili çeşitli farklı durumlarda olduğu gibi, toplumun dikkatini dolayısıyla benzer durumlardan haberdar olmasını sağlayacak "ender rastlanan örnekler mi?"   Bir yere ülkeye, kente, ilk olarak bir beyin cerrahının gelmesi gibi olmayan bir şeyin artık olmasını sağlayacak örneklerde görüldüğü gibi "ilk ve hatta bazı durumlarda tek olma durumu mu var?"   Herhangi bir konunun ya da tıp alanının ünlü ya da önemli bir kişisinin gelmesi, dikkat çektiği bir konu, bir açıklaması gibi "dikkati çeken ve önemli bir durum mu?"   Tedavisi olmayan bir hastalıkla ya da sağlık sorunuyla ilgili bir gelişme gibi "merak, ilgi uyandıracak bir konu mu?" 


 Sağlıkta Uzmanlaşma Desteklenmelidir
Sansasyondan uzak, doğru, sağlık haberciliği için, tüm yayın kuruluşlarında alanında uzman sağlık muhabiri istihdam edilmelidir. Sağlık haberlerinin yer aldığı sayfaların editörleri de sağlık haberleri konusunda ilgili meslek kuruluşları tarafından bilgilendirilmelidir. 

Sağlık Habercisinin Haber Yapma Özgürlüğüne Yönelik Hiçbir Baskıya İzin Verilmemeli
Hangi konunun haber yapılacağına sağlık muhabiri karar vermektedir. Bu konuda habercinin bağımsızlığını etkileyecek hiçbir girişime olanak verilmemelidir. Ancak haberin önceliği konusunda kaynağının da görüşü önemsenmelidir. Halkla ilişkiler firmaları da sağlık habercileriyle olan ilişkilerinde hem gazetecilik hem de halkla ilişkiler etik kuruluna saygılı davranmalıdır. 

Sağlık Haberinin Sorumluluğunu, Sağlık Habercisi Taşımalıdır 
Sağlık haberlerinin basında yer alması aşamasında haberci dışındakilerin etkin olması engellenmelidir. Bunun için en iyi yöntem, bir sağlık sayfası veya TV için sağlık saati bölümlerinin ayrılması ve sorumluluğunun sağlık habercisine verilmesidir. 

Sağlık Habercileri Yalnız Haber Üretmekle Sorumludurlar
Sağlık habercileri, çalıştıkları yayın kuruluşunda, bağımsız haber üretme görevini etkileyecek hiçbir konuda görevlendirilmemeli ve bu konuda baskı altına alınmamalıdır. 

Sağlık Habercileri İçin Bir Bilimsel Danışma Havuzu Oluşturulmalıdır 
Haberin oluşturulması, hazırlayanın sorumluluğu altındadır. Ancak bu aşamada, haberci-bilim adamı-hekim işbirliğini sağlayacak mekanizmalar geliştirilmelidir. TTB, uzmanlık derneklerinde sağlık muhabirlerinin danışabileceği birimler oluşturmalıdır. 

Sağlık Alanındaki Haber Kaynakları da Eğitilmelidir
Haber kaynağı olabilecek bilim adamları ve hekimler de bu haberi oluşturabilecek kişilere en doğru, en yetkin şekilde katkıda bulunmak üzere eğitilmelidir. Bu eğitim mezuniyet öncesi dönemde verilmeli, mezuniyet sonrası için sürekli eğitim olanakları TTB, ESAM ve iletişim fakülteleri işbirliği ile tarafından sağlamalıdır. 

Sanayi Bakanlığı Tüketici Koruma ve Reklam Kurulunun Etik İlkelerine Uymayanlara Yönelik Yaptırımlarla İlgili Haberlerin Yapılması Caydırıcılık Taşıyabilir
Sağlık habercisi ile haber kaynağı, alanlarındaki etik kuralları düzenleyen bildirgeleri dikkate almakla yükümlüdür.

Haberciliğin Temel Taşı 5N 1K
Bir muhabir, haberini gerçek olaylar, durumlar ve açıklamalar üzerine kurmak zorundadır. Olayları, durumları ve açıklamaları bir araya getirirken bazı soruların yanıtlarını içermesi için çaba göstermelidir. Bu sorular genel olarak gazetecilikte "5N  yani Ne? Nerede? Ne zaman? Neden? Nasıl? ve 1K - kim?" olarak nitelendirilir.  İster magazin haberi isterse siyasi bir polemik haberi olsun doğru yapılmış bir habercilikte bu kural değişmez. "Sağlık ve tıp haberciliği" için de aynı kural geçerlidir, bu alandaki her haberde de bu 6 unsurun bulunması zorunludur. 

Eksik Bir Haberle Okur ya da İzleyici Gerektiği Kadar Açık ve Öz Olarak Aydınlatılmamış Olur
Kuşkusuz kimi zaman bu unsurlardan biri ötekinden daha önemli olabilir. Örneğin, haberin içinde "kim" sorusu "ne" sorusundan daha öne çıkarılmış olabilir. Ancak bu daha az önemli olan ya da önem verilen unsurun haberde belirtilmemesini gerektirmez. Bu altı sorundan herhangi birisinin eksik olduğu; yani olaylar, durumlar ve açıklamaların ne olduğu, kim tarafından yapıldığı, ne zaman olduğu, nasıl meydana geldiği gibi ayrıntılar haberde yer almıyorsa, bu haber eksik bir haberdir. Eksik bir haberle okur ya da izleyici gerektiği kadar açık ve öz olarak aydınlatılmamış olur. Eğer "haber alma" bir " hak" ise bu hakkın gereği yerine getirilmemiş olur. Gazeteci de bu noktada gazeteciliğin ilkelerine aykırı davranmış demektir. 

Gazeteci Her Şeyden Önce Tarihe Tanıklık Eder ve Tarihe Not Düşer
Her mesleği uygulayanın o mesleğin bir temsilcisi olarak mesleğiyle ilgili iki temel sorumluluğu vardır: O mesleğin bir uygulayıcısı olarak "kendine olan sorumluluğu" ve "mesleğine karşı sorumluluğu". Eğer bu meslek doğrudan topluma yönelikse bir de       "topluma yönelik sorumluluğu" söz konusudur. Bir gazeteci, dahası sağlık habercisi bu sorumlulukların gereğini hakkıyla yerine getiren kişi olmalıdır. Onun için mesleğin kural ve ilkeleri onun için "olmazsa olmaz" olmalıdır.  Gazeteci her şeyden önce tarihe tanıklık eder ve tarihe not düşer. Bir tarihçi gibi olayları derinlemesine araştırmasa da yazılan haberler yaşanan günün tarihe bıraktığı izlerdir. Bu nedenle haberin unsurlarının eksiksiz olması gerekir. 5N+1K unsurlarının eksik olması, okuyucu ya da izleyicinin kafasında soru işaretleri doğurur, gazeteciye ve gazeteciliğe olan güveni de sarsar. Tıpkı hastasına kötü davranan ve yanlış uygulamada bulunan bir hekim gibi. 


Haberin Amacı ve Yaratacağı Sonuçlar Öngörülmeli
Sağlık haberlerinde de bu temel unsurların yanında olması gereken başka unsurlar da vardır. Özel bir uzmanlık alanı olması ve haberin doğrudan sonuçlarının insan sağlığını ilgilendirecek olması bu unsurların kaynağıdır. Haberin amacı ve yaratacağı sonuçların öngörülmesi bunların başında gelir. Habere konu olan olaya ilişkin bilimsel bilginin okurun anlayabileceği şekilde ayrıca aktarılması bir başka önemli unsurdur. Bu alanda bir şey bilmeyen bir okurun haberi anlayabilmesi için bu bilgiye gereksinimi vardır. 

Farklılıklar Araştırılmalı ve Haberin İçinde Belirtilmeli
Tıpta adına "ekol" denilen farklı yaklaşımlar olduğu için, eğer varsa bu farklılıkların araştırılması ve haberin içinde belirtilmesi başka bir önemli unsurdur. Bu noktada eğer haber bir uzmana dayandırılıyorsa, onun yanlış ya da yalan söyleme ihtimali nedeniyle değil, bu farklı yaklaşımlar nedeniyle en az bir uzmandan daha görüş alınması gereklidir. Dolayısıyla, sağlık ve tıp haberinin "gerçeği", "doğru" biçimde aktarması ancak bu kuralların yerine getirilmesi halinde mümkün olabilir. 

Her Haberi Yazarken Gerçek ve Doğruları İfade Etmeye Özen Gösterilmeli
Habercilik etkinliğinin kural ve ilkelerini belirleyen gerek ulusal gerekse uluslararası ve üstü çok sayıda yazılı belge ve döküman bulunmaktadır. Konusu ne olursa olsun herhangi bir yayıncılık faaliyetinde doğru bir habercilik için bu kural ve ilkelere uyma zorunluluğu vardır. Bir yayın etkinliği sırasında bunlara uyulduğu öncelikle ve her fırsatta taahhüt edilmeli, bu yolla alıcıda bir güven yaratılmalı, sık sık kendini irdelemeli, yapılan eleştiri ve değerlendirmeleri koşulsuz kabul etmeli ve bunlardan dersler çıkararak kendisini geliştirebilmeli ve her haberi yazarken de bu noktalara, özellikle gerçek ve doğruları ifade etmeye özen gösterilmelidir. 

Haberci Kendi Haklarının Gereğini Yerine Getirirken, Okurunun Hakları Gözünün Önünde Olmalı
Haberi verme ya da yaymadaki amaç alıcısı olan toplumun doğru ve tarafsız bir şekilde bilgilenmesidir. Bunu yalnız haberi verenin özgürlüğü ve bağımsızlığı anlamında savunmak yetmez. Onun ötesinde ulaşılan toplumun ve onu oluşturan bireylerin teker teker "haber alma, edinme, haberleşme hakkı" olarak haberin alıcısının bir hakkı olduğunu da kabul etmek gerekir. Haberci kendi haklarının gereğini yerine getirirken, okurunun hakları gözünün önünde olmalıdır. 

"Çifte Kontrol (Double Checking)" Denilen İşi Yapmak Haberin Olmazsa Olmazı
Hangi olayı ya da konuyu ele alırsak alalım; her türlü olayda en az iki farklı taraf vardır. Bu nedenle habercilikte "çifte kontrol (double checking)" denilen işi yapmak haberin olmazsa olmaz kuralları, habercinin de yerine getirmekten kaçınamayacağı temel bir kuraldır. Yaygın medyada ne yazık ki bu kural genellikle göz ardı edilmektedir. Birçok haberin tek yanlı yazıldığı, dahası o tarafların birinin bile bilgisine başvurmadan, genellikle duyum üzerinden yola çıkılarak haber haline dönüştürüldüğü görülmektedir. Özellikle habercilik değil "aktarıcılık" işini yapan elektronik medyada bu noktaya azami özenin gösterilmesi özellikle aktarılmasına karar verilen haberlerin seçiminde daha dikkatli davranılmasını gerekli kılmaktadır. Sağlık ve tıp alanında herhangi bir konuyu topluma anlatırken de en azından gazeteciliğin temel kurallarına uyarak haberleştirmek, örneğin farklı kaynak ve taraflardan iki kere kontrol etmek gerektiğini daha önce belirtmiştik.

Yenilik, Keşif ya da Gelişme "Klasik ve Temel" Bilgiyi Yanlışlıyorsa, Somut ve Geçerli Kanıtlar Ortaya Konulmalı
Öncesi olan ya da daha iyi anlaşılması için belirli bir bilginin gerektiği durumlarda "arka plan bilgisi" verilmesi haberciliğin önemli yanlarından biridir. Sağlık tıp haberlerinde de ele alınan konuda artık tüm bilim ve tıp çevreleri tarafından kabul edilmiş ve onaylanmış olan "temel ve klasik bilgi"nin doğru bir şekilde sunulması gereklidir. Özellikle belirli bir yeniliği ya da gelişmeyi anlatan haber ve yazılarda bu gereklidir. Henüz bu aşamaya ulaşmamış konuları aktarırken; ifade edilenlerin daha önce üzerinde uzlaşılmış tıbbî ve bilimsel bilgiye uygun olmasına dikkat edilmesi gereklidir. Eğer yenilik, keşif ya da gelişme "klasik ve temel" bilgiyi yanlışlıyorsa, o zaman da bunun somut ve geçerli kanıtları da anlaşılabilir şekilde ortaya konulmalıdır. 



Sağlıkla İlgili Verilerin Bilgi Haline Dönüşmesi Genellikle Uzun Süreler Gerektirir
Tıp bilgisinin sürekli değişmesi ve yenilenmesi nedeniyle kuşkusuz bunlar çok kolay işler değildir. Ayrıca yeterli kaynaklara, hızlı ulaşma zorluğu vardır. Uzmanlardan bilgi ya da görüş almak da her zaman çok kolay olmamaktadır. Yazılı kaynaklara ulaşmadaki sıkıntı, tıbbın herhangi bir konusunda genellikle farklı yaklaşımların varoluşu ve bunları değerlendirme yapacak referans merkez ya da kişilerin olmayışı yapılan işin güçlüğünün diğer nedenleridir. Ama sağlık ve tıp alanında haber yapmak, yazılarını topluma ulaştırmak isteyen gazeteci tüm bunları göze almak ve yerine getirmek zorundadır.  Yayınların genel bilgilendirme yanında ağırlıkla "haber" niteliğinde olması nedeniyle bu tür yayın etkinliği içinde bulunanların sorumluluğunu ağırlaştırmaktadır. Çünkü haber yeniye ilişkindir ve genellikle bir bilgiden çok bir veriyi sunmaktadır. Oysa sağlıkla ilgili verilerin bilgi haline dönüşmesi genellikle uzun süreler gerektirmektedir. Bir verinin ne zaman bilgiye dönüştüğünü ortaya koyabilmek zordur. Belirli bir umutla bu verilerden ya da bilgilerden yararlanma beklentisi içinde olan insanlara, onların işine yarayacak şeyleri söyleyebilmek çok kolay değildir. İstemeden de olsa "umut tacirliği yapma" ya da "düş kırıklığı yaratma" olasılığı vardır. 

Veriler Gazetecilik ve Tıbbın Kuralları Işığında İrdelenmeli
"Sağlık ve tıp alanında"ki yayın etkinliği içinde her gün binlerce haberin, verinin, bilginin işlenmesi mümkündür. Bunların gerekli olanlarının, kamuya duyurulmasında yarar bulunanların, "mutlak" yani zorunlu olarak duyurulması gerekenlerinin ayrımının yapılması bir gazeteci için görevdir.  Dahası üzerinde karar verilip sunulacak olanın, gazetecilik ve tıbbın kuralları ışığında irdelenmesi kontrol edilmesi, toplumun her düzeydeki insanının doğru biçimde algılayabileceği, ilgisini çekeceği şekilde yeniden oluşturulması önemli bir iştir. 

El Yordamıyla" Yapılan Yayıncılığın Ulaşacağı Olumsuzlukları Önceden Kestirmek Mümkün Değil
Sağlık ve tıp alanında yayıncılık yaparken başlangıç olarak haber ağırlıklı bir yayıncılık hem çekici hem de kaynak çok olduğu için kolaymış gibi gelebilir. Ama buradaki risk doğruların yanında bazı yanlışların da farkına bile varılmadan aktarılmasıdır. Eksik, yanlış ve doğru sunulmamış haberlerin yaşam, can ve sağlık derdinde olan insanlar açısından ortaya çıkarabilecek sonuçlar her koşulda göz önünde tutulmalıdır.  Sağlık ve tıp alanında habercilik de gazetecilik içinde bir özel uzmanlık alanı haline gelmiştir. Sağlık ve tıpla ilgili haberler eğer doğru ve gerçeği tam yansıtacaksa, toplumu doğru bilgilendirecekse bunlar bu alanda "uzmanlaşmış haberciler" tarafından yazılmış olmalıdır. Bu hem gazetecilik hem tıp alanının hem de toplumun yararınadır. Yeterli bilgi ve deneyime sahip olmadan "el yordamıyla" yapılan yayıncılığın ulaşacağı olumsuzluklar önceden kestirmek mümkün olabilmektedir. Yeterli sayıda sağlık alanına özel "uzman haberci" yoksa bu kişiler bulunmalı, yetiştirilmelidir. Kamunun sağlık ve tıpla ilgili konularda "haber alma ve bilgilenme" hakkı da bunu gerektirir. Bilgilenme ve haber alma hakkı bunlar doğru yapılırsa gerçekleşir. 

"Falan İlaç ya da Tedavi Yöntemi 'En İyisi, En Etkilisi'dir" Derken de İyi Düşünülmeli
Herhangi bir yayıncılık etkinliğinde de haberlerin içerik ve sonuçları yayınlayan ve yayanları da bağlar, bağlamalıdır. Bu tür haberlerin en sık sonucu insanlar için yaşamsal anlamda umut ya da umutsuzluğa yol açması olur. Belirsiz bir anlatım ya da sözcük çok farklı ve yanlış algılamalara ve sonuçlara yol açabilir. Okur ya da alıcı onu olan biten bir şey olarak değil bundan sonra yaşayacağı olaylar ve davranışlarında bir farklılık yaratacak şekilde değerlendirip kullanacaktır. "Baş ağrısı için aspirin aldı ve öldü" diyen bir haberi yazmadan ya da söylemeden önce enine boyuna değerlendirme zorunluluğu vardır. Çünkü örneğin yüksek tansiyonu nedeniyle başı ağrıyan bir insanın aynı zamanda daralmış beyin ve kalp damarlarından kan daha kolay aksın diye aspirin kullanıyorsa bu haberden dolayı bu tedaviyi bırakma riski dolayısıyla da buna bağlı bir tıkanma riski ve belki de yaşamını kaybedebileceği göz önünde tutulmalıdır. Her hangi bir yöntem ya da uygulamanın yararlarından, etkisinden söz ederken de aynı yaklaşım söz konusu olmalıdır. "Falan ilaç ya da tedavi yöntemi 'en iyisi, en etkilisi'dir" derken de iyi düşünülmelidir. Bunu yalnız hekim değil, haberci de sorgulamalıdır. İlle de yapılacaksa kim için, nasıl, ne zaman, hangi koşul ya da durum için bunun geçerli olduğu ortaya konulmalıdır. Ülkemizde yıllarca konuşulan kansere karşı "zakkum"un kullanılması olayında yaşanan bu olmuştur. Bu haberin yayınlandığı sırada sağlık kurumlarında kanser tedavisi olan onlarca insan tedavilerini bırakıp bu bitkiden yapılan ilacı kullanabilmenin ardına düşmüş, ya yaşamlarını ya da sağlıklarını yitirmişlerdir. Sağlık ve tıpla ilgili haberlerin pek çoğu için buna benzer durumlar söz konusudur. Dolayısıyla bu alandaki haberlerin okur ya da alıcıdaki anlamlandırma ve etkileri her zaman göz önünde tutulmalıdır.  

Sağlık ve Tıp Alanındaki Haberlerde, "Kaynağın Belirtilmesi" Çok Önemli
Sağlık ve tıp alanındaki haberlerde de, "kaynağın belirtilmesi" çok önemlidir. Aktaranın sorumluğunu azaltır ya da çoğaltır. Gazeteci ne haberini yaptığı olayı doğrudan yaşamıştır ne de o konuda uzmandır. O, olayı ve olayla ilgili doğrular ve gerçekleri çeşitli tanıklıklar ve görüşler çerçevesinde, bu konuda tümüyle habersiz durumdaki kamuoyuna aktaran kişidir. Bir olayın "haber" haline gelmesi de aktarılan olay gibi birçok etkenin belirlediği bir süreçtir. Çoğu kere habere konu olan olayı yaşayanlardan başka tanık olanların, aktaranların ve haberin verildiği araçta işleyenlerin değişik oranlarda katkı ve bir anlamda öznelliklerini yansıtır. Bu nedenle hem haberi yazanın hem de aktaranın kim olduğu önemlidir. Bir haber ya da bilgi sunulurken; yazanın ve kaynağın kimliği, bilginin hangi koşullarda geçerli olduğu, bu haberin neden ve nasıl seçildiği, okuyucu ya da alıcıya nasıl ve ne şekilde sunulduğu, tüm bunların güvenirliği, açık ve net olmalıdır. Kaynağı belirsiz ya da "haber merkezi" şeklinde belirtilmiş haberle, diğer unsurlarla haberin alıcıda uyandıracağı "güvenilirlik, inandırıcılık" duygusu farklıdır. Alıntı ya da aktarmalar da haberi yazanı ve kaynağını belirtmek de aktaranın ve yayınlayanın sorumluluğuna kaynağın da katılımını sağlayacaktır. 


İmzalı ve Kaynağı Belirtilmiş Bir Yayının Etkinliği Her Alanda Olmazsa Olmaz Bir Kural
Herhangi bir yayın organında kaynağı ve aktarıldığı yerin belirli olmadığı haber ve yazıların kuşkuyla karşılanması, hele hele kasıtlı ve kamuoyunu "manipüle" etmeye yönelik haberlerin yoğun olduğu günümüzde doğaldır. Sağlık ve tıp alanında da bu tür amaçlı haberlere, salt okuru yönlendirme amacıyla yapılsa bile, olanak ve izin verilmemelidir.  İmzalı ve kaynağı belirtilmiş bir yayın etkinliği sadece sağlık ve tıp alanında değil her alanda olmazsa olmaz bir kural olmakla birlikte sonuçları açısından sağlık ve tıp alanında daha çok özen gösterilmesi gereken konular arasındadır. Çünkü bu tür haberler, yazanı istemese de okurun bir davranışta bulunmasına neden olur. Burada eğer yanlışlar, eksikler varsa, okurun yaşamı ve sağlığı riske girecektir.

Sağlık Çok Cazip Bir Alan 
Doğruluğunda emin olunmadan yayınlanan bilgiler yerine yazıları denetlenmiş tıbbi dergiler ile uzman kişiler en doğru haber kaynağı olacaktır. Sağlık çok cazip bir alan olduğu için haber kaynağı olarak basının muhatap olduğu insanlar arasına halkla ilişkiler şirketleri de girmektedir. Ancak; aradaki bu aracı firmalarda uzmanlaşma olmadığı için ve birçoğu da pazarlama kökenli insanlar olduğundan, etik kurallara uymayan şirketlerin varlığı söz konusu olabilmektedir. Hediyeler gönderenler, köşe yazarlarını yurtdışı gezilerine gönderenler, sağlık muhabirlerinin üstüne çıkıp müdürlerine söyleyen faksla ve telefonla taciz edenler… 

Muhabir Yazacağı Haberin Kaynağını Mutlaka Bilmeli
Bütün sorumluğu halka karşı olan, halka doğru ve gerçekleri aktarmakla yükümlü gazeteci, kendi şahsi dostluklarının, ilişkilerinin bunun önüne geçmesine ve başka bir dış etkinin bu sorumluluğu geri plana itmesine izin vermemelidir. Yazacağı haberin kaynağını mutlaka bilmeli,  söylentiyle, kulaktan dolma şeyleri haber haline getirmemelidir. Hatta haberleri bir kaynaktan değil, çeşitli kaynaklardan doğrulatarak, emin olduktan sonra yazmalıdır. Tartışmalı ya da genel mantığa aykırı veri kaynaklarının kullanılmaması gerekiyor. Gerçekten inanılmaz rakamlar sunulabiliyor: “yüzde 100 iyileştiriyor”  gibi. Bu gibi sözler sağlık haberleri için kaçınılmazdır, ancak; birkaç kaynaktan doğrulatmak gerekir. Sansasyonel ifadelerden kaçınmak gerekir ve hastalık tedavisi ne kadar olanaksız ise bunun da önemi o kadar artar. Kanser ilacı için “yüzde 100 ağrı artık bitti, çözümlendi” denilirse, bu sorunu olan insanlarda ister istemez bir hassasiyet uyanacaktır.   

Sağlık Haberlerinde Etik İlkeler
Sağlık habercisi ile haber kaynağının, alanlarındaki etik kuralları düzenleyen bildirgeleri dikkate almakla yükümlü olduğunu unutulmamalıdır. Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi, TTB Tıp Meslek Ahlak Kuralları ve Eğitim ve Sağlık Muhabirleri Derneği Etik ilkeleri sağlık haberlerindeki etik sorunların önlenmesi için önemli belgelerdir. Bunların uygulanması herkesin sorumluluğu ve ödevidir. Bu kuralları ihlal edenler meslek kuruluşları ve birliklerince kamuoyuna açıklanmalıdır.  
●Sağlık habercilerinin alanın diline ve jargonuna hakim olacak bir şekilde kendilerini eğitmeleri gereklidir. 
●Sağlık ve tıp alanının habercileri bu alandaki temel bilgiler yanında yenilik ve gelişmelerini yazılı kaynaklardan düzenli ve sürekli olarak izleyecek şekilde zamanının bir bölümünü bu işe ayırabilmelidir. 
●Yeterli sayıda "Türkçe" kaynağın olmaması nedeniyle eğer bu alanda çalışmayı sürdüreceklerse, tıp alanında en çok kullanılan yabancı dillerden birisini bu alandaki yayınları izleyecek kadar bilmelidirler.

Haberci ile Kaynağı Arasındaki İlişki "Eşit, Soran-Yanıtlayan, Bilgi Alan-Bilgi Veren"  Olmalı
Sağlık habercileri işlerini yaparken yani kamuoyunu bilgilendirmeye çalışırken bu alanda görev yapan çeşitli kesimlerden insanlarla yakın ilişkiler kurarlar. Bu mesleğin doğasından gelir. Eğer kaynak gazeteciden daha çok tanınan bilinen bir kişiyse, gazeteci bundan kendine bir pay çıkarır. Tersine gazeteci kaynaktan daha çok bilinen, tanınan bir kişiyse o zaman da "kaynak kişi" bu durumu kendisi için bir "üstünlük" sayabilir. Oysa konumları, kamuoyunda tanınmış olmaları, kısacası kendilerine özel durumları ne olursa olsun, haberci ile kaynağı arasındaki ilişki "eşit, soran-yanıtlayan, bilgi alan-bilgi veren" ilişkisinden öteye gitmemelidir.  


"Bilgi Kaynağı" Olma Niteliğinin Çok Sınırlı Olabileceği Unutulmamalı
Gazetecilerin sürekli hizmet aldıkları sağlık kurumlarında çalışan hekimler ve uzmanlar, sağlık habercileri için "sürekli haber kaynağı" sayılırlar. Bunda o kişilerin "tanıdık" olması, "aynı çevreden" sayılması, genellikle "daha kolay" ulaşılması ve bu kuruluşlardaki hekimlerin biraz da bu işe "gönüllü" olmalarının rolü vardır. Genel tıp belki de kendi uzmanlık alanları itibariyle, gerçekten onlar da kaynak olabilir. Öncelikle bu kişilerin "bilgi kaynağı" olma niteliğinin çok sınırlı olabileceği unutulmamalıdır. Gazeteciler haber kaynakları ve uzmanlarla temsil ettikleri yayın kuruluşunun temsilcisi olarak ilişki kurarlar. Bu "özel" bir ilişki değildir. Sonuçlarından da "özel çıkar"lar ve sonuçlar beklenmemelidir. Çünkü ilişki "özel"leşirse; bu ilişki nedeniyle taraflar birçok bilgiye sahip olabilecekleri gibi, bu bilgileri kullanarak kendilerine yönelik çıkarlar da sağlayabilirler. Karşılıklı bir "iş ilişkisi" içinde olmak, bazen karşılıklı "çıkarlar" söz konusu olabileceğinden haberciyi ya da hekimi "nesnel" olmaktan, bildiğini aynen söylemekten veya yazmaktan alıkoyabilir. 

Özel-Ticari Sağlık Kuruluşlarına Dikkat Etmeli
Haber kaynaklarının görev yaptığı kurumlar "özel-ticari" sağlık kuruluşları olabilir. O zaman kaynağın kim olduğu ve çalıştığı özel kurumun adının verilmesi gündeme gelir ki bu durumda söz konusu kişi ve kurumun bu bilgilendirmeden ve sonunda çıkacak haberden, belki de bir yönlendirmeye, dolayısıyla "çıkar"a yol açabilecek bir üstünlük elde edebilirler. Bu bakımdan haberciler, haber kaynaklarının "özel-ticari" sağlık sektöründe çalışıp çalışmadıkları ya da bağlantılarının olup olmadığını "iyi ve doğru" değerlendirmelidir. Aslında günümüzde sağlık hizmeti kamu kurumlarında da "paralı" hale geldiği ve "haber kaynağı"nın kamu kurumlarında da bu anlamda bir çıkar sağlama olasılığı olduğu için bu kuruluşlar açısından da geçerli olmalıdır. Böylesi durumlarda danışılan konu ne olursa olsun, kaynak kişinin adı ve kurumu belirtildiğinde hemen daima "bir yönlendirme" dolayısıyla bundan bir "çıkar sağlama" söz konusu olabilecektir. 

Medya Aracılığıyla Kişileri Doğru Yerlere Yönlendirmek, Medyanın Görevlerinden Birisidir
Haberci-haber kaynağı ilişkisinin en azından bu anlamda maddi bir çıkara dönüşme potansiyeli taşıması söz konusu olabilir. Medya aracılığıyla kişileri doğru yerlere yönlendirmek, medyanın görevlerinden birisidir. Eğer gerekiyorsa bunu öznel değil, nesnel verilere dayanarak yapmalıdır. Bu kişilerin haber kaynağı olarak seçiminde çok dikkat edilmeli, olabildiğince "reklam yapma" ve "çıkar sağlama" olasılığı azaltılarak sunulmalıdır. Bazı koşullarda "maddi olmayan çıkarlar ve yararlar" söz konusu olabilir. Özellikle politik, kurumsal ya da akademik ilerlemenin söz konusu olduğu durumlarda bunlar gündeme gelebilir ve haber kaynağa bu anlamda bir üstünlük ve fırsat yaratabilir. Dolayısıyla haberci buna da "aracı ya da araç" olmamalı, herhangi bir beklentisi ya da yönelimi olan kişilerle görüşülüyorsa ve bu zorunluysa, bu durum da ortaya konulmalı, en azından benzer durumda olan rakipleri için de benzer olanak sağlanmalıdır.

Haber Metinlerinin, O Konuda Herhangi Bir Bilgisi Olmayanların Kolaylıkla Anlayabileceği Şekilde Olmalı
Bir sağlık haberinde kullanılacak dil ve anlatım yapısı, kısa ve öz yazabilmek çok zaman harcamayı ve çok emek dökmeyi gerektirir. İyi bir haber için; haberi hazırlarken harcanan zaman ve emeğe eşdeğer bir zaman ve emeği, onu derlerken harcamak gerekir. Haber metinlerinin, zor konuları bile basitleştiren, herkesin, özellikle de o konuda herhangi bir bilgisi olmayanların kolaylıkla anlayabileceği şekle sokan metinler olması beklenir. Kuşkusuz bu da çok ve yoğun bir çabayı, dahası derin bir bilgi ve deneyimi gerektirir. Uzun cümleler, gereksiz ve bitmek bilmeyen tanımlamalar, haberin arasına serpiştirilmiş yorumlar, habere olan ilgiyi azaltır ve özün kaybolmasına yol açar. Dolayısıyla bir haberi ya da yazıyı yazarken kısa ve özlü cümleler kurmak gerekir. 



"Bir Haber Ancak Haberdar Kılar", Oysa Bilgi Sahibi Olmak İçin Öğrenmek Gerekir
Yazmak her zaman konuşmaktan farklıdır. Ama bir haber dili birine bir olayı anlatırken kullandığımıza yakın olmalıdır. Haber yazarken de tıpkı konuşurken yaptığımız gibi basit olunmalıdır. Genellikle konuşurken, gereksiz ayrıntılara sapılır. Haberi yazarken bu hataya da düşmemek, konuşulandan da daha kısa yazmak önemli bir kuraldır. Bunu yerine getirmenin en kolay yollarından birisi bir metinde ya da haberde tek bir mesajın, bilginin ve özün bulunmasını sağlamak ve metni buna göre kurgulamaktır. Sağlık ve tıp haberleri aynı zamanda bilimsel dünyayla, gündelik yaşam arasındaki bir kesitte yer alır. Dolayısıyla biraz merakı ve hatta araştırmayı, haberin yanında verilmemiş olan ek bilgileri de edinmek için araştırmayı, dolayısıyla öğrenmeyi de tetikleyen bir "merak unsuru" böylelikle haberin içine katılmış olur. Bu önemlidir çünkü "bir haber ancak haberdar kılar", oysa bilgi sahibi olmak için öğrenmek gerekir. Öğrenme fiili ise "aktif" bir edimdir ve bir çabayı gerektirir. Sağlık ve tıpla ilgili haber ve yazıların asıl hedefi okurun bilgilenmesini ve öğrenmesini sağlamak olduğundan bu unsur önemlidir. Genel olarak iyi yazı ve haberlerin zengin ve doyurucu olması gerektiği düşünülür. Ancak bu her zaman doğru değildir. Öncelikle anlatılmak istenen konunun netleştirilmesi ve o netliğin alıcıya geçmesinin sağlanması hedeflenmelidir. Bunu sağlayan bir yazı zaten "zengin ve doyurucu" sayılır. Bunun ötesinde istenen zenginliği olayın farklı boyutlarını ortaya koyabilen bağımsız yazılarla sağlamak mümkün olabilir. Kısa ve öz yazabilmenin yollarından bir diğeri de aynı haber içinde gereksiz yinelemelerden kaçınmaktır. Özellikle güncel haberlerde olayın en önemli yanını haberin girişinde, hatta spotunda verip, ardından da daha az önemli ayrıntıları sıralamak yeterlidir.

Bir Haberin En Önemli Kısmı Girişidir
Bir haberin en önemli kısmı kuşkusuz girişidir. Bir haberin girişi, okura ve izleyiciye hem haberin konusunun ne olduğuna ilişkin bilgi vermeli hem de haberin devamını izlemesi için merak duygusu uyandırmalıdır. Yapılan araştırmalar, anlaşılır haberlerin yüzde 75'inin 20 kelimeyle, yüzde 17'sinin de 40 kelimeyle anlatılan haberler olduğunu ortaya koymaktadır. Lise öğrencilerinin herhangi bir olayı ortalama 40-50 kelime ile anlattıkları düşünülürse, kamuoyunu aydınlatma, bilgilendirme, uyarma görevi gören gazetecilerin okunmak ya da izlenmek için hep kısa anlatımı yeğlemeleri olması gereken doğru bir tutumdur. Bununla birlikte bir bilginin tutuma dönüşmesi için en önemli noktalardan birisi de yinelemedir. Eğitim ve öğrenme süreçleri "yineleme" ile gerçekleşir. Sağlık ve tıpla ilgili haber ve yazılarda, istenen yalnız bir bilgiye sahip olmak da değildir. O bilginin işaret ettiği tutum ve davranışların benimsenmesi, dahası gündelik yaşam içinde uygulanmasıdır. Toplum için önemli konularda sürekli haberler yapmak bir uzman gazeteci için kaçınılmaz görevler arasındadır.

Nasıl Kullanılacağından Emin Olunamayan Sözcükler Kesinlikle Kullanılmamalı
Kısa ve öz yazılan haber ve yazıların aynı zamanda "açık ve anlaşılır olması" gereklidir. Bunu sağlamak için kullanılan dil çok önemlidir. Daha önce de söylendiği gibi sağlık ve tıp alanında uğraşanların kendi aralarında kullandıkları bir özel dil “jargon” vardır. Aslında bu her meslekte böyledir. Sağlık alanında uzmanlaşmış haberciler de bu ortamda kaldıkları ve çalıştıkları süre içinde bu "özel dili" öğrenirler ve dahası gündelik konuşma, hatta yazılarında bunu kullanmaya başlarlar. Ancak haberlerini ve yazılarını yazarken bu dili bir yana bırakmalı, bu dili bilmeyenlerin de anlayacağı bir dili kullanmalıdırlar. Çünkü böyle bir dille yazılmış haber "açık ve anlaşılır" bir haberdir. Burada gazetecinin kullandığı dile hakim olması, yazım ve sözcük hataları yapmaması, kelimeleri ve alana özgü kavram ve terimlere için bulduğu karşılıkların doğru ve anlaşılır olması da gereklidir. Bu tür özel sözcüklerin yanlış anlama gelecek şekilde kullanılması olasılığı hep vardır. Bu nedenle nasıl kullanılacağından emin olunamayan sözcükler kesinlikle kullanılmamalıdır. 

Sağlık Programlarının Ardından, Kadınlar Soluklarını Aktarların Başında Alıyor
Sağlık programlarına güvenilirlik düzeyi ve fiziksel çekiciliği yüksek, uzmanlığı herkesçe bilinen, izleyici, dinleyici ve okuyucu kitle tarafından sevilen ve beğenilen, iyi niyetli olduğu bilinen kişilerin konuk olarak alınması gerekir. Bilindiği üzere sabah kuşaklarında yayınlanan sağlık programlarında söylenen her sözün verilen her mesajın ardından kadınların soluklarını aktarların başında aldıkları görülmektedir. Kış aylarında soğuk algınlıklarından kaçınmak için çeşitli bitki karışımlarının ve otların satışlarının yükseldiğini, yaz aylarının başında da selülit ve diyet için yine aktarlara koştuklarını görmekteyiz. Dolayısıyla uzman kişilerin, herhangi bir kişisel menfaat gütmeden halkın menfaati için mesaj vereceklerin emin olduğumuz kişilerin televizyon ekranlarına çıkmasını sağlamak, sosyal medyada mesajlarını paylaşmak ya da gazetelerde haberlerine yer vermek gerekir. 

“Mucize” Haberler Yapılmamalı
Mesajların herkesin anlayabileceği düzeyde açık, anlaşılabilir bir dil kullanılarak varılması gerekir. “Acaba ne demek istedi?” sorusunun akıllarda bırakılmaması, izleyici ya da okuyucularımıza gönderdiğimiz mesajlarımızda boşluklar bırakmamalıyız. Boşluk bıraktığımız sürece karşı taraf bu boşlukları kendince doldurur ki bu en tehlikeli durumdur. Bol görselle durumu en açıklayıcı şekilde aktarmalıyız. “Mucize” haberler yapılmamalı, “ilk, tek” gibi ifadelerden kaçınılmalıdır. İlan ve reklam niteliğindeki yayınların bu nitelikleri tereddüde yer bırakmayacak şekilde belirtilmeli ve yayından, haberden ayrılmalıdır.         

Medya İstediğini Bir Anda Kahraman Yapabilmekte, İstediğini Bir Anda Yok Edebilmektedir
Çağımızda medyanın gücünün 'tartışılmaz bir konumda olduğu bilinmektedir. Medya bu inanılmaz gücü ile istediğini bir anda kahraman yapabilmekte, istediğini bir anda yok edebilmektedir. Medya aracılığı ile yürütülen kampanyalar bir anda insanların dilinden düşmez olmaktadır. Medya ile her an iletişim halinde bulunmak, yapılan çalışmaların halka doğru ve eksiksiz olarak iletilmesi bu anlamda çok önemlidir. Bu iletişimi sağlamak için genellikle her kamu kurumunun medya ile ilişkilerini sağlayan bir birimi vardır. Bu birimler medya çalışmalarının kendi kurumları ile ilgili kısmını takip etmekte ve bu ilişkileri düzenlemeye çalışmaktadır.

Bakanlık için Medya ile İlişkilerin Sistemli ve Düzenli Olarak Yürütülmesi Ayrı Bir Önem Taşımaktadır
Sağlık Bakanlığı'nda da bu ilişkileri yürütmekle görevli bir birim olarak Basın Müşavirliği bulunmaktadır. Merkezde böyle bir birim olmasına karşın, periferde bu tür birimler bulunmamaktadır. Diğer taraftan Sağlık Bakanlığı gibi doğrudan halkın sağlık düzeyinin yükseltilmesinden sorumlu bir bakanlık için medya ile ilişkilerin sistemli ve düzenli olarak yürütülmesi ayrı bir önem taşımaktadır. Halkın sağlık düzeyini yükseltmenin en iyi ve en kısa yolu, halka kendi sağlığını korumanın yollarını öğretmekten geçer düşüncesi yaygındır. Ülkemizde ise halkın sağlık konularında genellikle yeterli bilgi, tutum ve davranışlara sahip olmadığı belirlenmiştir. Bu tutumu değiştirmenin temeli ise eğitimdir. Halka kendi sağlığını koruma ya da hastalık son haddine gelmeden doktora gitme bilinci aşılanmalıdır. Günümüzde bu yöndeki çalışmalar çeşitli şekillerde yürütülmekle birlikte daha etkili başka yöntemler de araştırılmaktadır. Medya aracılığı ile halka sağlık eğitimi verme düşüncesi de bu yollardan biridir.

Medya ve Tıp Çalışanları Bu Konuya Artık Reality Show Gibi Değil, Hak Ettiği Ciddiyetle Yaklaşmalı
Tıp alanının birçok kişi için bilinmeyenlerle dolu, kendine ait bir dili olduğu için okuyarak öğrenmenin zorluğu ve hastalıkların da yaşamımızın bir parçası olduğu gerçeğinden hareketle sağlık konusu medyada çok daha fazla yer kaplar hale gelmiştir. Ancak medya ve tıp çalışanları bu konuya artık reality show gibi değil, hak ettiği ciddiyetle yaklaşmalıdır. Kamusal ya da özel medya, enformasyonu başlı başına bir amaç olarak değil, bireyin ve bir bütün olarak toplumun gelişimine katkıda bulunmanın bir aracı olarak kabul etmelidir. Medyanın hedefi, kamuyu ilgilendiren konulara ilişkin çeşitli enformasyonu ve kanıları aktarmak olmalıdır. Türk medyası, bir taraftan etik ölçüler dışında siyasetle yakınlaşmayı ve ticari hayatın içinde devleşmeyi sürdürürken; diğer yandan da kamuoyunun sürekli olarak doğrudan ve objektiflikten uzak manipüle edilmesi, okuyucu  ve izleyici ile Türk medyasının içinde bulunduğu güven krizini derinleştirmektedir.

Özdenetimi ya da Kendi Kendini Sınırlamayı Sağlayacak Bir Mekanizmaya İhtiyaç Var
Teknolojik gelişmelerin baş döndürücü bir ivme kazandığı günümüzde yazılı ve görsel basının önemi giderek artarken, artık etik değerlerin korunması “vazgeçilmez bir ilke” konumuna gelmiştir. Eğer medya mensuplarına etik gereklilikleri kabul ettirmek istiyorsak, özdenetimi ya da kendi kendini sınırlamayı sağlayacak bir mekanizmaya ihtiyaç vardır. Ancak özdenetim mekanizmasının etkili olabilmesi için, etik ilkelerini çiğneyenlere belirli yaptırımlar getirilmelidir. Medya etiği tamamen demokratik, etkin ve zararsız bir medyayı geliştirmenin tek yoludur.”

Yrd. Doç. Dr. Müge Demir kimdir?
1998 yılında Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden mezun oldu. Genel Gazetecilik dalında Ege Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nden Yüksek Lisans ve Doktora programlarını tamamlayan Demir, yardımcı doçent doktor unvanı ile Beykent Üniversitesi, İletişim Fakültesi’nde Televizyon Haberciliği ve Programcılığı Bölüm Başkanlığı ve İletişim Fakültesi Dekan Yardımcılığı görevlerini sürdürmektedir. Gazetecilik ve medya çalışmaları konusunda çalışmalarına devam eden Demir’in, bu alanlarda yayımlanmış ulusal ve uluslararası makale, bildiri ve kitap bölümleri bulunmaktadır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

DOKTOR EŞİ OLMAK!

Sağlık sisteminde yapılan değişikliklerle ilgili hekimlerin yaşadığı mesleki sorunlar gündeme gelirken evlerinde bu durumun yansımaları konuşulmuyor. Evlilik ve Aile Danışmanı Psikolog İlkim Öz ve farklı hekimlerin eşleriyle konuşarak Sağlık Dergisi’nde daha önce ele alınmamış bir konuyu gündeme taşıyoruz. Performans sistemi, Tam Gün uygulaması gibi sağlık çalışanlarının meslekleri ile ilgili sorunlarının sık sık gündeme geldiği şu günlerde, bu durumun özel hayatlarına nasıl yansıdığını araştırdık. Doktorların işlerinde yaşadığı sorunlarını yakından bilen eşleri bu durum hakkında ne diyor. Bu zamana kadar değinilmemiş bir konu olan “doktor eşi olmak” ve sorunlarla uğraşırken nelerin olduğunu öncelikle farklı meslek gruplarından doktor eşlerine sorduk. Sonrasında da Evlilik ve Aile Danışmanı Psikolog İlkim Öz ile konuyu değerlendirdik. Tiyatro Sanatçısı ve Doktor Evliliği Görüştüğümüz ilk doktor eşi tiyatro sanatçısı İpek Çeken Önal, Prof. Dr. Zülküf Önal ile evli. İpek Hanım, eşiyle he

TIBBIN DUAYENLERİ SARUHAN ÇEKİRGE

Hacettepe Üniversitesi Hastaneleri Girişimsel Nöroradyoloji bölümü kendi alanında dünyanın en tepesindeki birkaç merkezden biri olarak kabul ediliyor. Bu alanda birçok ilke imza atan Prof. Dr. Saruhan Çekirge, bu merkezin hikâyesini Sağlık Dergisi Yazı İşleri Müdürü Esra Öz’e anlattı. 2000 yılında TÜBİTAK Bilim Adamı Teşvik Ödülü’nü ve 2001’de Hacettepe Üniversitesi Bilim Teşvik Ödülü’nü alan Prof. Dr. Saruhan Çekirge, “Ünitemizde beyin damar hastalıklarının noninvazif tedavisinde geliştirilen tedavi teknikleri, bu merkezi dünyanın en iyisi olarak kabul ederek, özellikle son 10 yılda dünyanın pek çok ülkesindeki önemli tıp merkezlerinden Ankara’ya gelen, uzman doktorlara eğitim veren bir yapıya dönüştürdü” dedi. Kendi tıp alanında yarattığı gelişmeler devrimsel olarak nitelendirilen Prof Dr Saruhan Çekirge, Prof Dr Işıl Saatci, Doç Dr Kıvılcım Yavuz ve Doç Dr Serdar Geyik’ten kurulu bu ekip tarafından geliştirilen tedavi metotları, tüm dünyadaki hekimler tarafında da yay

TIBBIN DUAYENLERİ: HASAN BİRİ

Yüz üzerinde yayını bulunan kısa bir süre önce Koru Hastanesi’ni açan ve devamında uluslararası alanda başarılara imza atacak üniversite kurmayı hedefleyen Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Hasan Biri, iletişimle birlikte sosyal sorumluluk projeleri düzenlemesinin yaşam felsefesi haline gelişini ve hayatını Sağlık Dergisi Yazı İşleri Müdürü Esra Öz’e anlattı. “İyi hekim iyi empati yapan hekimdir” sözüyle hekimlik mesleğinin doğru iletişimden geçtiğini kaydeden Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Hasan Biri, Akademik ve etik kurallarla çalışan Koru Hastanesi’nin ileride uluslararası başarılara imza atacak üniversite olacağını belirtti. Prof. Dr. Biri, tıptaki her türlü gelişmeyi takip ederek, sağlık sektörünün ihtiyaçlarını gören ve bu ihtiyaçlar doğrultusunda gerçekçi politikalarla büyümeyi hedefleyen bir sağlık kuruluşu olmayı hedeflediklerini söyledi. Kendi ağzından hayatını ve çalışmalarını dile ge