Ana içeriğe atla

“HER YIL 230 MİLYON HASTAYA BÜYÜK CERRAHİ GİRİŞİM İÇİN ANESTEZİ UYGULANIYOR”

48. Ulusal Anesteziyoloji ve Reanimasyon Kongresi’nde konuşan Türk Anesteziyoloji ve Reanimasyon Derneği Başkanı Prof. Dr. Neslihan Alkış, “Her yıl dünya genelinde 230 milyon hastaya büyük cerrahi girişim için anestezi uygulanmaktadır. Bu cerrahi işlemlerle ilişkili olarak 7 milyon kişide ciddi komplikasyonlar gelişmekte ve 200 bini Avrupa’da olmak üzere yılda 1 milyon insan hayatını kaybetmektedir. Konu ile ilgilenen herkesin görevi bu komplikasyon oranlarını azaltmaya çalışmaktır” dedi.

48. Ulusal Anesteziyoloji ve Reanimasyon Kongresi basın toplantısı ATO Congresium’de yapıldı. Basın toplantısına Türk Anesteziyoloji ve Reanimasyon Derneği (TARD) Başkanı Prof. Dr. Neslihan Alkış, TARD 2. Başkanı Prof. Dr. Hülya Bilgin, TARD 2. Başkanı Prof. Dr. Güner Kaya, TARD Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Ömer Kurtipek, TARD Genel Sekreteri Prof. Dr. Zekeriya Alanoğlu ve Resüsitasyon Derneği Başkanı Prof. Dr. Agah Çertuğ katıldı. Ayrıca, Sağlık Bakanlığı ile yürütülen ani kalp durmasında ilk yardım konulu ‘Hayata El Ver’ kampanyasının tanıtımı da yapıldı.

TARD Genel Sekreteri Prof. Dr. Zekeriya Alanoğlu, 2 bin 500’e yakın üyeleri ile en büyük sayıda üyeye sahip tek ve çatı dernek olma özelliğini taşıdıklarını söyledi. Bu yıl bin 600 kişinin kongreye katıldığını kaydeden Alanoğlu, “Bunun yanında 300 civarında firma ve temsilci yeni teknoloji ve gelişmelerden bizleri haberdar ediyor. Bu yıl kongrede hasta ve çalışan güvenliği, risk altında olan çalışanların durumu, çalışma şartlarının yeniden ele alınması gibi konular ele alınacak” dedi. 

Anestezide Hasta Güvenliği İçin Helsinki Bildirgesi
2010 yılında Helsinki’de Avrupa’daki bütün Anesteziyoloji Derneklerinin başkanlarının imzaladığı ‘Helsinki Bildirgesi’nde hasta güvenliğinin sağlanmasında anestezi uzmanlarının önemine vurgu yapıldığı kaydeden Alkış, “Helsinki Bildirgesi ile üzerinde uzlaşılan konu başlıkları, hastaların, tıbbi uygulamalar sırasında kendilerini güvende hissetme ve bir zarara uğramama beklentisi içinde olmaları en doğal haklarıdır. Anesteziyoloji perioperatif dönemde hasta güvenliğinin sağlanmasında anahtar bir rol oynar. Hastaların tıbbi uygulamaların güvenli olması konusunda eğitilmeleri çok önemlidir ve onlara diğer hastalardaki işlevleri daha da iyileştirmek için geri bildirim sağlamaları fırsatı verilmelidir. Sağlık hizmeti harcamalarını karşılayan kurumlar, uygulamaların giderlerini karşıladıkları için doğal olarak; perioperatif anestezi bakımının güvenli sunulmasını beklerler. Hastaların tıbbi uygulamaların güvenliği konusunda eğitilmeleri, onların verecekleri geri bildirimin daha sağlıklı olması ve diğer hastalardaki uygulamaların da iyileştirilmesi bakımından önem kazanır. Hasta güvenliğinde insan faktörünün tıptaki önemini bilen biz anesteziyologlar; cerrah, hemşire ve ekipteki diğer elemanlarımız ile birlikte bu eğitimin geliştirilmesi, yaygınlaştırılması ve sunumunu tümüyle desteklemekteyiz. Tıbbi malzeme ve ilaç üreten firmalar, hastalarımızın bakımı için gereken güvenli ilaç ve araç-gereçlerin üretiminde ve geliştirilmesinde önemli bir rol oynarlar. Anesteziyoloji tıpta hasta güvenliğinin geliştirilmesine önderlik etmiş bir uzmanlık dalıdır. Bizler gelinen noktanın yeterli olmadığını ve bu alanda hala araştırmaların ve yeni yöntemlerin gerektiğine inanmaktayız. Etik, yasal veya düzenleyici hiç bir kural, bu bildirgede hasta güvenliğinin sağlanması için belirtilen önlemleri azaltmamalı veya ortadan kaldırmamalıdır.” Şeklinde konuştu.

Her Yıl Dünya Genelinde 230 Milyon Hastaya Majör Cerrahi Girişim İçin Anestezi Uygulanmakta
Anesteziyoloji’nin Anestezi, Yoğun bakım, Acil Tıp ve Algoloji’de hastanın ameliyat sürecindeki kalite ve güvenliğin sağlanması ile sorumlu olduğunu belirten Prof. Dr. Alkış, şunları söyledi: “Bu süreç hastanın gerek hastane içi ve gerekse hastane dışında özellikle risk altında bulunduğu durumları da kapsar. Her yıl dünya genelinde 230 milyon hastaya majör cerrahi girişim için anestezi uygulanmakta. Bu cerrahi işlemlerle ilişkili olarak 7 milyon kişide ciddi komplikasyon gelişmekte ve 200 bini Avrupa’da olmak üzere yılda bir milyon insan hayatını kaybetmekte. Konu ile ilgilenen herkesin görevi bu komplikasyon oranlarını azaltmaya çalışmaktır. Anesteziyoloji; özellikle hasta güvenliğinin geliştirilmesinde ve gerçekleştirilmesinde sorumluluk almada rolü çok önemli olan bir uzmanlık dalıdır.”   

Riskli Hastalarda Anestezi Uygulaması
Genel Anestezi uygulamasının riskli olduğu ameliyatlarda hastaların uyanık vaziyette iken yapılan spinal anestezi ve torakal epidural anestezi (bölgesel anestezi) yöntemi ile cerrahi operasyonların yapılmasının artık mümkün olduğunu hatırlatan TARD 2. Başkanı Prof.Dr. Hülya Bilgin ise şunları söyledi: “Ameliyat öncesi değerlendirmelerinde kalp, akciğer gibi organlarda sıkıntılar nedeni ile ‘anestezi alması uygun olmayan’ özellikle de yaşlı hastalarda spinal anestezi ya da torakal epidural anestezi yöntemleri uygulanabiliyor. Bölgesel anestezi yöntemlerinden olan epidural anestezi; bel, sırt ve boyun bölgelerinde uygulanabilen bir yöntemdir. Genel anestezi ile beraber uygulanabildiği gibi genel anestezi uygulamasına gerek duyulmadan da yapılabilir. Bu yöntemle ayrıca ameliyat sonrası ağrı kontrolünde de kullanılıyor. Bu yöntemin özellikle genel anestezinin riskli olabileceği hastaların hastanede kalış süresine ve konforuna çok olumlu katkıları bulunmaktadır” dedi.  

Uyanık Beyin Ameliyatları 
Hastanın şuurunun açık olduğu, ancak ağrı hissetmediği bölgesel anestezinin de fıtık, apandisit, doğum, sezaryen ile ortopedi ameliyatlarında sıkça yararlanıldığını dile getiren Bilgin, cilt kesisine dikiş atmak gibi basit işlemlerde de lokal anestezinin uygulandığını söyledi. Bilgin, vücuda verilen her ilacın bir zehir olduğuna, bu nedenle doz ayarlamasının hayati önem taşıdığına dikkati çekerek, bu noktada anestezi uzmanlarına büyük sorumluluk düştüğünü bildirdi. Özellikle yaşlı ya da özel sağlık durumları bulunan hastalara yüksek doz anestezi yapılması gerektiğini ifade eden Bilgin, özellikle son yıllarda beyin ameliyatlarında hasta ile konuşularak ameliyatların yapıldığını belirtti. Bilgin, hastanın sağlık durumuna göre belirlenecek teknikler ile hasta güvenliği korunarak uygulamaların yapıldığının altını çizdi.

Dernek 2. Başkanı Prof. Dr. Güner Kaya, bebek ve çocuklara yapılan anestezi uygulamasının da riskli olduğuna işaret ederek, "Anestezi çok güvenli olmakla birlikte düzensiz kalp ritmleri, solunum problemleri, alerjik reaksiyonlar gibi durumlarda çocuklarda komplikasyonlara neden olabilir" diye konuştu. 

Yeni Doğmuş Bebeğe Bile 12 Saat Anestezi Verilebiliyor 
Anne ve babaların, çocuklarının ameliyatı öncesinde anestezi uzmanı ile görüşmesinin endişenin ortadan kalkması için görüşmesi tavsiyesinde bulunan Kaya, çocuğun genel sağlık durumuna uygun yapılan doz ile operasyonların başarılı geçtiğini bildirdi. Kaya, "Yeni doğmuş bebeğe bile 12 saat anestezi verebiliyor ve sağlıklı bir şekilde ameliyattan çıkartabiliyoruz. Çocuklarımızı, sıfır ağrı ile ameliyattan çıkartabiliyoruz" dedi.

Çocuklarda Anestezi Uygulamaları Güvenli mi?
Anestezinin günümüzde çok daha konforlu ve güvenli koşullarda uygulandığını kaydeden TARD 2. Başkanı Prof. Dr. Güner Kaya, “Anestezi çok güvenli olmakla birlikte nadir durumlarda, örneğin düzensiz kalp ritimleri, solunum problemleri, alerjik reaksiyonlar gibi çocuklarda komplikasyonlara neden olabilir. Anne babalar çocukları için söz konusu anestezi uygulamalarında korkuya ve telaşa kapılabiliyorlar. Ancak burada yapılması gereken en önemli şey ameliyat öncesi anestezi uzmanı ile tanışmak, konuşmak ve konuyla ilgili bilgi almaktır. Gerek anestezi uygulamasının detayları gerekse olası komplikasyonlar hakkında soruların tek ve gerçek muhatabı anestezi uzmanlarıdır. Çocuğun genel sağlık durumu, almış olduğu reçeteli reçetesiz ilaçlar, bitkisel gıda takviyeleri ya da vitaminler,  herhangi bir şeye alerjisinin olup olmadığı, özellikle gıdalar, ilaçlar, ya da lateks İleri yaştaki çocuklar sigara, alkol ya da benzeri madde kullanım alışkanlıklarının sorgulanması, çocuğunuz ya da aile bireylerinden birinin varsa önceki anestezi uygulamaları sırasındaki reaksiyonlarının iyi sorgulanması gereklidir. Cerrahi müdahale ya da anestezi uygulaması sırasında çocuğun güvenliğini sağlamak için bu tür sorulara doğru yanıt vermek anestezi uzmanı ile iyi bir iş birliği sağlamak son derce önemlidir. Çocuğa cerrahi ve anestezi uygulanması düşüncesi gerek anne babalar gerekse çocuklar için korkutucu olabilir. Ancak anestezi prosedürleri ve uygulama ile ilgili güvenlik koşulları son 25 yılda çok değişti ve gelişti. Teknolojideki gelişmeler ve anestezi uygulamalarındaki son yenilikleri yine anestezi uzmanı ile görüşerek öğrenmek mümkün olacaktır” açıklamasında bulundu.  

 Anestezi Uygulaması İle Ağrı Tedavisi
Dernek üyesi Prof. Dr. Ömer Kurtipek de anestezinin en çok kullanıldığı alanlardan birinin ağrı tedavisi olduğunu, bunun dışında yoğun bakım hastalarında tedavisinde de etkin rol aldığını bildirdi. İyi bir yoğun bakım tedavisi ile hastanın yaşam süresinin arttığına ve yeniden sağlıklarına kavuşabilme imkanına kavuşabildiğine işaret eden Kurtipek, destek ihtiyacı olmayan ama genel durumu her an bozulabilecek kritik hastaların yakın gözetim altında tutulduğunu söyledi.

Sigara İçenlerde Yaralar Geç İyileşiyor
Anestezi uygulandıktan sonra gerçekleştirilen suni solunumda, akciğerin işleyişinin bir miktar değiştiğine dile getiren Dr. Fikret Kutlu, "Akciğer solunum sistemini döşeyen epidel, sigaradan ötürü zarar görmüşse, suni solunuma geçildiğinde hastada fizyolojiyi değiştiriyor ve tekrar hastanın uyandırılmasında sorunlar yaşanabiliyor" diye konuştu.
Sigara kullanımının kan dolaşımını bozduğuna, dikiş hattında yaraya giden hattında yaraya giden oksijeni azalttığına dikkati çeken Kutlu "Bu durum yara iyileşmesinde gecikmeye ve enfeksiyona neden olabiliyor. Enfeksiyonsa bir hastayı yoğun bakıma kadar götürebilen çok ciddi bir durum" dedi.

Ameliyattan En Az 2 Ay Önce Bırakın
"Sigara kullanımının ameliyat sırasında ve sonrasında balgam miktarı ile kıvamının artmasına bağlı olarak solunum yollarında tıkanma" gibi problemlere yol açtığını söyleyen Kutlu, "Sigara içen kişilerde yine uyuma ve uyanma sırasında hava yollarında ani daralmalar daha sık görülüyor ve hastanın hayatını tehlikeye sokabiliyor" dedi. 
Kutlu, şunları söyledi: "Kronik alkol kullanımı da tansiyon yüksekliği, ritm bozukluğu, kalp yetmezliği, karaciğer fonksiyonbozukluğu, kalp damar sistemi, karaciğer ve sinir sistemini içeren sorunlar oluşturabiliyor. Akut alkol alımında kan şekeri düşüklüğü, vücut ısısının azalması, kanda elektrolit dengesinde bozulma, solunumun baskılanması gibi yan etkiler nedeniyle acil değilse operasyonun ertelenmesi gerekiyor. "
"Bu nedenlerden ötürü, planlı operasyonlardan en az 2 ay önce sigara ve alkolün bırakılması gerekmektedir" diyen Kutlu, ameliyattan bir süre önce sigaranın bırakılmasının da hiç sigara içmeyen bir kişiyle aynı şansa sahip olunduğu anlamını taşımadığının da altını çizdi.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

DOKTOR EŞİ OLMAK!

Sağlık sisteminde yapılan değişikliklerle ilgili hekimlerin yaşadığı mesleki sorunlar gündeme gelirken evlerinde bu durumun yansımaları konuşulmuyor. Evlilik ve Aile Danışmanı Psikolog İlkim Öz ve farklı hekimlerin eşleriyle konuşarak Sağlık Dergisi’nde daha önce ele alınmamış bir konuyu gündeme taşıyoruz. Performans sistemi, Tam Gün uygulaması gibi sağlık çalışanlarının meslekleri ile ilgili sorunlarının sık sık gündeme geldiği şu günlerde, bu durumun özel hayatlarına nasıl yansıdığını araştırdık. Doktorların işlerinde yaşadığı sorunlarını yakından bilen eşleri bu durum hakkında ne diyor. Bu zamana kadar değinilmemiş bir konu olan “doktor eşi olmak” ve sorunlarla uğraşırken nelerin olduğunu öncelikle farklı meslek gruplarından doktor eşlerine sorduk. Sonrasında da Evlilik ve Aile Danışmanı Psikolog İlkim Öz ile konuyu değerlendirdik. Tiyatro Sanatçısı ve Doktor Evliliği Görüştüğümüz ilk doktor eşi tiyatro sanatçısı İpek Çeken Önal, Prof. Dr. Zülküf Önal ile evli. İpek Hanım, eşiyle he

TIBBIN DUAYENLERİ SARUHAN ÇEKİRGE

Hacettepe Üniversitesi Hastaneleri Girişimsel Nöroradyoloji bölümü kendi alanında dünyanın en tepesindeki birkaç merkezden biri olarak kabul ediliyor. Bu alanda birçok ilke imza atan Prof. Dr. Saruhan Çekirge, bu merkezin hikâyesini Sağlık Dergisi Yazı İşleri Müdürü Esra Öz’e anlattı. 2000 yılında TÜBİTAK Bilim Adamı Teşvik Ödülü’nü ve 2001’de Hacettepe Üniversitesi Bilim Teşvik Ödülü’nü alan Prof. Dr. Saruhan Çekirge, “Ünitemizde beyin damar hastalıklarının noninvazif tedavisinde geliştirilen tedavi teknikleri, bu merkezi dünyanın en iyisi olarak kabul ederek, özellikle son 10 yılda dünyanın pek çok ülkesindeki önemli tıp merkezlerinden Ankara’ya gelen, uzman doktorlara eğitim veren bir yapıya dönüştürdü” dedi. Kendi tıp alanında yarattığı gelişmeler devrimsel olarak nitelendirilen Prof Dr Saruhan Çekirge, Prof Dr Işıl Saatci, Doç Dr Kıvılcım Yavuz ve Doç Dr Serdar Geyik’ten kurulu bu ekip tarafından geliştirilen tedavi metotları, tüm dünyadaki hekimler tarafında da yay

TIBBIN DUAYENLERİ: HASAN BİRİ

Yüz üzerinde yayını bulunan kısa bir süre önce Koru Hastanesi’ni açan ve devamında uluslararası alanda başarılara imza atacak üniversite kurmayı hedefleyen Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Hasan Biri, iletişimle birlikte sosyal sorumluluk projeleri düzenlemesinin yaşam felsefesi haline gelişini ve hayatını Sağlık Dergisi Yazı İşleri Müdürü Esra Öz’e anlattı. “İyi hekim iyi empati yapan hekimdir” sözüyle hekimlik mesleğinin doğru iletişimden geçtiğini kaydeden Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Hasan Biri, Akademik ve etik kurallarla çalışan Koru Hastanesi’nin ileride uluslararası başarılara imza atacak üniversite olacağını belirtti. Prof. Dr. Biri, tıptaki her türlü gelişmeyi takip ederek, sağlık sektörünün ihtiyaçlarını gören ve bu ihtiyaçlar doğrultusunda gerçekçi politikalarla büyümeyi hedefleyen bir sağlık kuruluşu olmayı hedeflediklerini söyledi. Kendi ağzından hayatını ve çalışmalarını dile ge