Ana içeriğe atla

GLOKOM ÖNLENEBİLİR KÖRLÜK NEDENLERİ ARASINDA İKİNCİ


Glokom dünya genelindeki önlenebilir körlük nedenleri arasında ikinci sırada yer aldığını belirten İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Göz Hastalıkları Anabilim Dalı Glokom Bölümü Sorumlusu Prof. Dr. Nevbahar Tamçelik,  “Hastalar Glokom olduklarını fark etmeden önce görme yetilerinin yüzde 40’ını kaybedebiliyorlar” dedi.
 
Halk arasında 'göz tansiyonu' olarak bilinen glokom; optik sinirin ilerleyen nitelikte hasar görmesine yol açan bir göz hastalığıdır. Gözün aldığı bilgilerin beyne iletilmesinde optik sinir hayati öneme sahip olduğundan, tedavi edilmediğinde, glokom yavaş yavaş ve telafi edilemez biçimde görme kaybına ve nihayetinde körlüğe neden olabilir. Glokom hastalığının sebebi tam olarak bilinmemektedir.
 
Dünya genelinde yaklaşık 67 milyon kişi glokom hastalığıyla yaşıyor ve bunların neredeyse yarısı glokom olduklarını bilmiyorlar. Diğer bir deyişle, 30 milyondan fazla, yani Yunanistan ve Romanya’nın toplam nüfusundan daha fazla insan farkında bile olmadan görme yetilerini kaybediyor. Günümüzde, dünya genelinde bu hastalık yüzünden kör olmuş 4.5 milyon kişi bulunuyor.
 
Glokom dünya genelindeki önlenebilir körlük nedenleri arasında ikinci sırada yer almasına rağmen, hakkında çok az şey bilinen bir göz rahatsızlığıdır. Novartis, glokom hastalığıyla yaşayanlara tedavi çözümleri sunan grup şirketi Alcon işbirliğinde, 8-14 Mart Dünya Glokom Haftası kapsamında bu hastalığın potansiyel tehlikeleri ve görme yetisini koruyabilmek için düzenli göz muayenesine dikkat çekmek amacıyla bir toplantı düzenledi. 12 Mart’ta Ankara’da gerçekleşen toplantıda İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Göz Hastalıkları Anabilim Dalı Glokom Bölümü Sorumlusu Prof. Dr. Nevbahar Tamçelik erken teşhisin çok önemli olduğu bu hastalıkla ilgili bilgiler aktardı.
 
Artan Oküler Basınç, Glokomun En Önemli ve Düzeltilebilir Risk Faktörü
“Glokom, hastanın görüşü bozulana kadar sessizce ilerleyebilir ve yıllarca teşhis edilemeyebilir. Tedaviye başlayabilmek için bu göz rahatsızlığının yeterince erken tespit edilebilmesinin tek yolu düzenli göz kontrolleridir” diyen Prof. Dr. Nevbahar Tamçelik, şu anda glokomun kesin bir tedavisinin olmadığını ancak etkin tedavi yöntemleriyle ilerlemesini yavaşlatmanın mümkün olduğunu dikkat çekti. Tamçelik, artan oküler basıncın, glokomun en önemli ve düzeltilebilir risk faktörü olduğunu, yani göz tansiyonunun kontrol altında tutulmasının, glokom hastalarının görme yetilerini koruyabilmesinde yardımcı olduğunu belirtti.
 
Glokomun Teşhisinde Görme Alanı Testi Önemli
Glokomun teşhisinde kullanılan yöntemleri anlatan Tamçelik, “Göz tansiyonu ölçümü (Tonometri), Görme Siniri Hasarının Analizi, Görme Alanı Testi  ve Kornea Kalınlık Ölçümü (Pakimetri) ölçeklerine bakılması gerektiğini söyledi. Tamçelik, klinik bulgularda şunlara dikkat etmek gerektiğini vurguladı: “GİB (göz tansiyonu) 21 mmHg’dan daha yüksek ise optik sinir başında çukurlaşma olmuş ve görme alanı kaybı alanına dikkat edilmelidir.”

Glokom Tipine Göre Tedavi Seçeneği Değişir
Tamçelik, iki ana glokom tipi olduğunu belirterek şu bilgileri verdi: “Primer veya açık açılı glokom ile akut veya kapalı açılı glokom. Tüm glokom vakalarının yaklaşık yüzde 90’ı açık açılı glokomdur. Bunlar genellikle semptomsuz gelişir ve iyice ilerleyene kadar tespit edilemez. Diğer taraftan, kapalı açılı glokoma daha nadiren rastlanır ama hemen tedaviye başlanması gerekir.  Kapalı açılı glokomun belirtileri arasında şiddetli ağrı, bulantı, gözde kızarma ve bulanık görme sayılabilir.”
 
Kimlerde Glokom Riski Yüksektir?
Glokomun kesin tedavisi olmadığını belirten Tamçelik,  “Görme kaybı telafi edilemez. Ancak tedavi neticesinde, görme yetisi olduğu gibi korunabilir. Glokom; göz damlaları, oral ilaçlar, lazer cerrahisi, geleneksel cerrahi ve bu yöntemlerin bir kombinasyonu ile tedavi edilebilir. Göz içi yüksek basınç gibi faktörlerin yanı sıra, şu kişilerde glokom riski yüksektir: Ailesinde glokom rahatsızlığı bulunanlar, 40 yaşın üzerindekiler, diyabeti, yüksek tansiyonu ve kalp rahatsızlığı bulunan kişiler, fiziksel göz hasarı bulunan kişiler ve uzun süre steroid kullanmış kişilerdir” dedi.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

DOKTOR EŞİ OLMAK!

Sağlık sisteminde yapılan değişikliklerle ilgili hekimlerin yaşadığı mesleki sorunlar gündeme gelirken evlerinde bu durumun yansımaları konuşulmuyor. Evlilik ve Aile Danışmanı Psikolog İlkim Öz ve farklı hekimlerin eşleriyle konuşarak Sağlık Dergisi’nde daha önce ele alınmamış bir konuyu gündeme taşıyoruz. Performans sistemi, Tam Gün uygulaması gibi sağlık çalışanlarının meslekleri ile ilgili sorunlarının sık sık gündeme geldiği şu günlerde, bu durumun özel hayatlarına nasıl yansıdığını araştırdık. Doktorların işlerinde yaşadığı sorunlarını yakından bilen eşleri bu durum hakkında ne diyor. Bu zamana kadar değinilmemiş bir konu olan “doktor eşi olmak” ve sorunlarla uğraşırken nelerin olduğunu öncelikle farklı meslek gruplarından doktor eşlerine sorduk. Sonrasında da Evlilik ve Aile Danışmanı Psikolog İlkim Öz ile konuyu değerlendirdik. Tiyatro Sanatçısı ve Doktor Evliliği Görüştüğümüz ilk doktor eşi tiyatro sanatçısı İpek Çeken Önal, Prof. Dr. Zülküf Önal ile evli. İpek Hanım, eşiyle he

TIBBIN DUAYENLERİ SARUHAN ÇEKİRGE

Hacettepe Üniversitesi Hastaneleri Girişimsel Nöroradyoloji bölümü kendi alanında dünyanın en tepesindeki birkaç merkezden biri olarak kabul ediliyor. Bu alanda birçok ilke imza atan Prof. Dr. Saruhan Çekirge, bu merkezin hikâyesini Sağlık Dergisi Yazı İşleri Müdürü Esra Öz’e anlattı. 2000 yılında TÜBİTAK Bilim Adamı Teşvik Ödülü’nü ve 2001’de Hacettepe Üniversitesi Bilim Teşvik Ödülü’nü alan Prof. Dr. Saruhan Çekirge, “Ünitemizde beyin damar hastalıklarının noninvazif tedavisinde geliştirilen tedavi teknikleri, bu merkezi dünyanın en iyisi olarak kabul ederek, özellikle son 10 yılda dünyanın pek çok ülkesindeki önemli tıp merkezlerinden Ankara’ya gelen, uzman doktorlara eğitim veren bir yapıya dönüştürdü” dedi. Kendi tıp alanında yarattığı gelişmeler devrimsel olarak nitelendirilen Prof Dr Saruhan Çekirge, Prof Dr Işıl Saatci, Doç Dr Kıvılcım Yavuz ve Doç Dr Serdar Geyik’ten kurulu bu ekip tarafından geliştirilen tedavi metotları, tüm dünyadaki hekimler tarafında da yay

TIBBIN DUAYENLERİ: HASAN BİRİ

Yüz üzerinde yayını bulunan kısa bir süre önce Koru Hastanesi’ni açan ve devamında uluslararası alanda başarılara imza atacak üniversite kurmayı hedefleyen Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Hasan Biri, iletişimle birlikte sosyal sorumluluk projeleri düzenlemesinin yaşam felsefesi haline gelişini ve hayatını Sağlık Dergisi Yazı İşleri Müdürü Esra Öz’e anlattı. “İyi hekim iyi empati yapan hekimdir” sözüyle hekimlik mesleğinin doğru iletişimden geçtiğini kaydeden Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Hasan Biri, Akademik ve etik kurallarla çalışan Koru Hastanesi’nin ileride uluslararası başarılara imza atacak üniversite olacağını belirtti. Prof. Dr. Biri, tıptaki her türlü gelişmeyi takip ederek, sağlık sektörünün ihtiyaçlarını gören ve bu ihtiyaçlar doğrultusunda gerçekçi politikalarla büyümeyi hedefleyen bir sağlık kuruluşu olmayı hedeflediklerini söyledi. Kendi ağzından hayatını ve çalışmalarını dile ge