Ana içeriğe atla

BİR DETOKS MASALI

Beslenmenize dikkat ediyor musunuz? “Vücudunuzdaki toksinleri atmak için detoks yapın” şeklinde haberlerle karşılaşıyor musunuz?  Peki detoks işe yarar mı?

Beslenmenize dikkat etmeyip, sonra bir haftada detoks ile toksinleri atmak istiyorsunuz. Bu programı uyguladığını iddia edenlerin kamplarına katılıyor ya da tavsiyelerini yerine getirdiğinizde neler oluyor? Uzman Diyetisyen Banu Salman ile detoks hakkında konuştuk.

Beslenmede neye dikkat ediyorsunuz?
Beslenmemde en çok dikkat ettiğim nokta; gökkuşağı tipi bir beslenme planını günlük hayatıma adapte edebilmek. Yani gökkuşağının renkleri gibi çeşitli renklerde ve türde besinlerin günlük beslenmemde yer almasına özen gösteriyorum. Tahıl grubu, meyveler, sebzeler ve protein kaynaklarının tamamından ihtiyacım oranında almaya çalışıyorum. Biz buna dört yapraklı yonca modeli diyoruz.

Besinlerden oluşan sıvı içecek karışımları elbette beslenmemizde yer alabilir ancak tek başına değil. Çünkü blenderize etme ya da sıkma yöntemiyle besinlerde bazı vitamin ve mineral kayıpları yaşandığı gibi ihtiyacımız olan posadan da alamıyoruz. Sağlıklı bir beslenme modelinin içinde yan ürün olarak kullanılabilir ancak dediğim gibi, tek başına ve her zaman değil. Bu sıvı karışımlarla beslenmek yeterli besin almamızı engellediği gibi enerji alımımızı da oldukça düşürmektedir ki bu durum ilk etapta hızla kilo verdirse de ileri aşamalarda bazı sağlık sorunlarına yol açacaktır. Üstelik karaciğer, böbrek ve kanı toksinlerden arındırma iddiası olan detoksun yaptığı söylenen bu arınma işlemini biz biliyoruz ki, insan vücudu zaten çok iyi bir şekilde yapabilmekte.  Yani vücudun kendi detoks organları olan karaciğer ve böbrek bu işten sorumlu.

Detoks nedir? Detoks yapınca toksinler atılır mı?
Detoksun kelime anlamı “toksinlerden arınma” demektir. Karaciğer, böbrek ve kanı toksinlerden arındırma iddiası olan detoksu, insan vücudu zaten çok iyi bir şekilde yapıyor.  
Bitkisel bazlı ve dengeli protein içeren bir diyetle beslenmek sağlıklıdır ancak çoğu detoks diyeti aşırıya kaçmaktadır. Sınırlı besin çeşitliliği ve düşük kalori düzeyi oldukça zararlıdır. Çünkü böylesine katı diyetlerle sağlıklı olmak için ihtiyacınız olan besin ve enerjinin tamamını almak neredeyse imkansızdır.

Detoks yöntemleri ya da diyetleri uygulamak yerine, vücudunuzun kendi kendini temizleme sistemini korumak için ihtiyaç duyduğu sağlık etkenlerine konsantre olmak en doğrusudur. Detoks yöntemlerine güvenmektense yeterli ve dengeli bir diyet, yeterli sıvı alımı, yeterli fiziksel aktivite, düzenli uyku ve rutin sağlık kontrolleri yapılabilecek en bilimsel ve doğru yoldur.

Detoksun faydası ve zararı var mı?
Son derece düşük kalori alımı ve tek besine dayalı bir diyet detoks programlarının ortak unsurudur ve metabolizmanın yavaşlamasına neden olur. Bu nedenle de normal yeme düzenine dönüldüğünde kilo artışı kaçınılmazdır.

Detoks diyetinin başlıca zararları, vücudun direncini düşürmesi ve temel yaşamsal organların faaliyetlerini sürdürmesine mani olacak düzeyde bir beslenme yetersizliğine yol açmaktadır. Vücudun yaşamsal faaliyetlerini düzgün bir biçimde sürdürebilmesi için gereksinim duyulan, karbonhidrat, şeker, yağ, protein, vitamin ve mineral gibi temel besin gruplarının yeterli düzeyde alımının engellenmesine bağlı açlık ile yorgunluk birleştiğinde özellikle kardiyovasküler problemlere de neden olabiliyor. Bu sebeple “Detoks programlarının gerçekten sağlıklı bir arınma ve zayıflama süreci mi, yoksa sağlığımızı riske atmak pahasına yetersiz beslenmenin yol açabileceği hastalıklara giden yol mu?” olduğunu çok iyi analiz etmemiz gerekir.

Medyada sık sık rastladığımız tarifler neye göre hazırlanıyor?
Aslında beklentilere göre hazırlanıyor. Yani  o dönem hangi besin ya da besin karışımları popüler ise tüm tarifler bu besinler üzerinden hazırlanıyor. Her sene farklı bir meyve ya da sebze baz alınarak en çok o işleniyor. Örneğin geçen sene avakado’nun yılıydı. Bu sene goji berry çılgınlığı almış başını gidiyor.

Detoks yapıp zarar gören danışanınız oldu mu?
Genellikle çok düşük kalorili ve eksik beslenen danışanlarımın pek çoğu bir süre sonra vitamin mineral eksikliği ve insülin direnci ile karşı karşıya kalıyor. Yanlış planlanan diyetler sonrasında gördüğümüz en büyük sağlık problemleri; bağışıklık sisteminin zarar görmesi ve metabolizmanın yavaşlayarak kilo verme yönetiminin zorlaşması şeklinde sıralanabilir.

Uzman Diyetisyen Banu Salman kimdir?

Hacettepe Üniversitesi Beslenme ve Diyetetik bölümünden mezun oldum. Hacettepe Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Beslenme ve Diyetetik Bölümünde yüksek lisansını tamamlayarak bilim uzmanlığımı aldım.  Şu anda ise Doğu Akdeniz Ünv. Sağlık Bilimleri Fakültesinde doktora programını yürütmekteyim. İdeal Beslenme Eğitim ve Danışmanlık Merkezi’nde  Uzman Diyetisyen ve Eğitmen, Çeşitli kurumların beslenme danışmanı, 2013 Şubat ayından bu yana da Kıbrıs Doğu Akdeniz Üniversitesi’nde Misafir Öğretim Görevlisi Olarak çalışmalarıma devam etmekteyim. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

DOKTOR EŞİ OLMAK!

Sağlık sisteminde yapılan değişikliklerle ilgili hekimlerin yaşadığı mesleki sorunlar gündeme gelirken evlerinde bu durumun yansımaları konuşulmuyor. Evlilik ve Aile Danışmanı Psikolog İlkim Öz ve farklı hekimlerin eşleriyle konuşarak Sağlık Dergisi’nde daha önce ele alınmamış bir konuyu gündeme taşıyoruz. Performans sistemi, Tam Gün uygulaması gibi sağlık çalışanlarının meslekleri ile ilgili sorunlarının sık sık gündeme geldiği şu günlerde, bu durumun özel hayatlarına nasıl yansıdığını araştırdık. Doktorların işlerinde yaşadığı sorunlarını yakından bilen eşleri bu durum hakkında ne diyor. Bu zamana kadar değinilmemiş bir konu olan “doktor eşi olmak” ve sorunlarla uğraşırken nelerin olduğunu öncelikle farklı meslek gruplarından doktor eşlerine sorduk. Sonrasında da Evlilik ve Aile Danışmanı Psikolog İlkim Öz ile konuyu değerlendirdik. Tiyatro Sanatçısı ve Doktor Evliliği Görüştüğümüz ilk doktor eşi tiyatro sanatçısı İpek Çeken Önal, Prof. Dr. Zülküf Önal ile evli. İpek Hanım, eşiyle he

TIBBIN DUAYENLERİ SARUHAN ÇEKİRGE

Hacettepe Üniversitesi Hastaneleri Girişimsel Nöroradyoloji bölümü kendi alanında dünyanın en tepesindeki birkaç merkezden biri olarak kabul ediliyor. Bu alanda birçok ilke imza atan Prof. Dr. Saruhan Çekirge, bu merkezin hikâyesini Sağlık Dergisi Yazı İşleri Müdürü Esra Öz’e anlattı. 2000 yılında TÜBİTAK Bilim Adamı Teşvik Ödülü’nü ve 2001’de Hacettepe Üniversitesi Bilim Teşvik Ödülü’nü alan Prof. Dr. Saruhan Çekirge, “Ünitemizde beyin damar hastalıklarının noninvazif tedavisinde geliştirilen tedavi teknikleri, bu merkezi dünyanın en iyisi olarak kabul ederek, özellikle son 10 yılda dünyanın pek çok ülkesindeki önemli tıp merkezlerinden Ankara’ya gelen, uzman doktorlara eğitim veren bir yapıya dönüştürdü” dedi. Kendi tıp alanında yarattığı gelişmeler devrimsel olarak nitelendirilen Prof Dr Saruhan Çekirge, Prof Dr Işıl Saatci, Doç Dr Kıvılcım Yavuz ve Doç Dr Serdar Geyik’ten kurulu bu ekip tarafından geliştirilen tedavi metotları, tüm dünyadaki hekimler tarafında da yay

TIBBIN DUAYENLERİ: HASAN BİRİ

Yüz üzerinde yayını bulunan kısa bir süre önce Koru Hastanesi’ni açan ve devamında uluslararası alanda başarılara imza atacak üniversite kurmayı hedefleyen Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Hasan Biri, iletişimle birlikte sosyal sorumluluk projeleri düzenlemesinin yaşam felsefesi haline gelişini ve hayatını Sağlık Dergisi Yazı İşleri Müdürü Esra Öz’e anlattı. “İyi hekim iyi empati yapan hekimdir” sözüyle hekimlik mesleğinin doğru iletişimden geçtiğini kaydeden Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Hasan Biri, Akademik ve etik kurallarla çalışan Koru Hastanesi’nin ileride uluslararası başarılara imza atacak üniversite olacağını belirtti. Prof. Dr. Biri, tıptaki her türlü gelişmeyi takip ederek, sağlık sektörünün ihtiyaçlarını gören ve bu ihtiyaçlar doğrultusunda gerçekçi politikalarla büyümeyi hedefleyen bir sağlık kuruluşu olmayı hedeflediklerini söyledi. Kendi ağzından hayatını ve çalışmalarını dile ge