Depresyondayım isimli şarkıyı son ses açıp, eşlik
ediyorsunuz. Yaşadıklarınız ağır geliyor ve
hayattan umudunuzu kestiğinizi düşünüyorsunuz. Artık her şey kötüleşiyor
ve kimseyle konuşmak istemiyorsunuz. Depresyona girdiğinizi düşünüyorsunuz. Ancak,
antidepresan kullanma konusunda
kafanızın içinde birçok soru işareti var. Peki doğrusu ne?
Depresyonda
psikoloğa mı gitmeli yoksa psikiyatriste mi? Her depresyonda antidepresan kullanmak gerekir mi? Antidepresanlar bağımlılık yapıyor mu? Yale Üniversitesi Tıp Fakültesi
Psikiyatri Bölümünde doktora sonrası çalışmalarını sürdüren Psikiyatrist Dr. Sinan
Gülöksüz ile depresyon ve antidepresan ilaçlarla ilgili merak edilenleri
konuştuk.
Depresyonda psikoloğa mı gitmeli yoksa
psikiyatriste mi?
Depresyon
tanısı bir psikiyatrist tarafından konulmalı ve depresyonun şiddeti
değerlendirilmelidir. Psikiyatrist tanı koyduktan sonra uygun tedavi
seçeneklerini sunmalıdır. Genelde çok
karıştırılan bir nokta psikoterapileri ve konuşma terapilerini, kimin
yapacağıdır. Aslında bunun cevabı çok net, bu konuda yetkin psikiyatrist ve
klinik psikologlar. Psikiyatristler sadece ilaç yazmadığı gibi her psikolog da
psikoterapist değildir. Bir diğer noktada psikoloji-klinik psikoloji arasındaki
farklılık. Tıpkı tıp sonrası psikiyatri uzmanlık eğitimi alındıktan sonra
psikiyatrist olunduğu gibi psikoloji eğitiminden sonra klinik psikoloji üzerine
master veya doktora yapıldıktan sonra klinik psikolog olunuyor. Dört yıllık
psikoloji lisans eğitimi sadece teorik bilgi içeriyor. Psikiyatri de klinik
psikoloji de oldukça yoğun emek harcanan süreçlerdir.
Her depresyonda antidepresan
kullanmak gerekir mi?
Tedavi
bireye özgü olmalıdır ve bunun kararını hekim ile birey birlikte almalıdır.
Tanı olmadan tedavi de olmayacağı için ilk basamak tanı konulması ve bu tanıyı
da, özellikle vurgulamak istiyorum, bir hekim koymalı. Çünkü pek çok diğer
tıbbi durum depresyona neden olabilir. Ayrıca depresyonun şiddeti tedavi
yönetiminde çok belirleyici. Çok iyi öğrendiğim bir şey varsa hastaya rağmen,
hastaya yardımcı olamazsınız. Bu yüzden tedavi süreci beraber yürütülmeli ve
hasta bu konuda bilgilendirilmeli.
Antidepresanların işleyiş mekanizması
nedir? Beyini uyuşturuyor mu?
Şu anda
piyasada bulunan antidepresanlar serotonin, noradrenalin gibi beyindeki
hücrelerin arasında bilgi alışverişine yarayan mesajcı kimyasalların
seviyelerinde düzenlemeye yönelik çalışıyor. Antidepresanların etkisinin
görülmesi için en azından başlangıçtan itibaren 4 hafta süre ile kullanılması
gerekiyor. Tam bir yanıt alındıktan sonra bireysel faktörler de göz önüne
alınarak en azından 6 ay süre ile kullanımına devam etmek gerekiyor. Kişinin, daha
önce geçirilmiş bir depresif dönemi varsa bu süre 1 yıla uzuyor, eğer
geçirilmiş iki depresif dönem varsa bu süre iki yıla çıkıyor.
“Beyni
uyuşturuyor mu?” sorusu sıklıkla sorulan bir soru. Aslında ondan önce en sık
görülen yan etkilerini belirtmek istiyorum. Bunların en sık görülenleri mide
bulantısı, yanması ve baş ağrısıdır. Bu yan etkiler çoğunlukla 2 hafta içinde
tamamen geriler. Antidepresan başlandığında, hastaya bu tarz geçici yan
etkilerle karşılaşılabileceği mutlaka belirtilmelidir. Bunun dışında kişiye
göre sık karşılaşılan ve şikâyetçi olunan yan etkilerden biri de cinsel istek
azalmasıdır. Depresyon gerilese bile bazı bireylerde cinsel istek azalması yan
etkiden dolayı gerilemeyebiliyor. Antidepresanlar, yan etki açısından kişiden
kişiye farklılıklar gösterebilir. Bu yüzden tedaviyi bireye özgü düzenlemek
önemli.
Beyni
uyuşturma diye tarif edilen yan etki ile sanırım kimi zaman ilk birkaç gün süren
nahoş histen bahsediyorsunuz, çok sıklıkla görülen bir durum değil ve genelde zamanla
geriliyor. Antidepresanlar da oldukça
geniş bir yelpaze, genellikle uykuyu kaçırmasına rağmen, bazı kişilerde uyku
artışına neden olabiliyor. Ayrıca yan etkiler bireyden bireye değişebiliyor.
Elbette reçetelenen her ilaç gibi olası yan etkiler açısından bilgilendirmek ve
bu yan etkilerle karşılaşıldığında neler yapılacağına dair bilgi vermek
gerekiyor.
Antidepresanlar bağımlılık yapıyor
mu?
Antidepresanlar
düzenli kullanıldığında işe yarıyorlar ve doz kademeli artırılıp kademeli
azaltılıyor. Tedavi sonlandırma kararı alındıktan sonra belli bir sürede
antidepresanlar kademeli olarak kesiliyor. Antidepresan kullananların çoğunlukla
ilaç almadıklarında yaşadıkları sıkıntılar, özellikle yarı ömrü kısa olan
ilaçlarda ortaya çıkıyor. Bu da antidepresanların bağımlılık yaptığı
yanılgısına yol açıyor. Bireyden bireye ve ilaçtan ilaca farklılık göstermekle
birlikte düzenli antidepresan kullanan bir birey ilacını belli bir süre
almadığında baş ağrısı, baş dönmesi, sersemlik gibi problemler yaşayabiliyor.
Bu belirtiler antidepresan ile düzenlenmiş olan daha önce bahsettiğim
nörokimyasalların dengesinin antidepresanların ani bırakılması sonucu
bozulmasından kaynaklanıyor. Anlaşılması için bir örnek vereyim. Yüksek
tansiyonu olan bir birey kullandığı ilacı aniden keserse, daha önce düzenlenmiş
olan kan basıncı hızla yükselir. Buna bağlı olarak baş ağrısı gibi belirtiler
yaşayabilir. İşte antidepresanların kesilmesi ile yaşananlar da buna benziyor.
Antidepresanların gereğinden fazla
kullandığını düşünüyor musunuz?
Depresyonu
tedavi edebilmek için öncelikle tanımak gerekiyor, psikiyatristlere karşı
önyargıdan dolayı dünyanın da birçok yerinde depresyonu olan birey tedavi
alamıyor. Birçoğu sağlık kuruluşuna bile ulaşmıyor.
Öte yandan,
belki Türkiye’de daha fazla olmak üzere, gereksiz yere antidepresan kullananlar
da var. İlacın gerekli olup olmadığını
doktor ve hasta birlikte karar vermelidir.
Antidepresan direnci var mı?
Yaklaşık 3’te
bir gibi bir orandan bahsedebiliriz. Tekrarlayan depresyonlar da olabiliyor.
Bazen depresyon tekrarladıkça şiddeti artabiliyor. Eşik altı bazı belirtiler
kalabiliyor. Tedavi direncinin oluşmasında çevresel faktörlerin önemi çok
büyük.
İlaç dışı tedaviler nelerdir?
Kanıta
dayalı, çalışmalarla etkinliği gösterilmiş terapi yöntemleri var. Ne olduğu
belirsiz, bir takım gizemli alternatif tıp yöntemlerinden bahsetmiyorum.
Benim
söylediğim terapiler, teorilere dayanıyorlar ve klinik çalışmalarla
etkinlikleri gösterilmiş. Başarı oranları ilaçlara benzer, özellikle hafif
depresyonda ağır durumlara göre daha etkinler. İlaçla beraber kullanıldığında
tek başına kullanılmasına göre daha hızlı ve daha fazla oranda düzelme
sağladıkları gösterilmiş. Bunlar ilaca alternatif değil, bir seçenek ve ilaç ile aynı anda da
uygulanabilir.
Psikoterapi
çeşitlerinin ayrıntısına değinmeyeceğim ama psikoterapilerle ilgili belki de en
önemli problem uzun zaman alması. Terapiler ve bireyin mevcut durumu zamanı
belirlese de en azından haftada bir seans ve seans süresi 1 saat olmak üzere,
toplam 12 haftadan bahsediyoruz. Rutin olarak devlet sağlık kuruluşlarında
bunun sağlanması mevcut sistemle mümkün değil. Aynı zamanda her birey bu kadar
zamanı ayırmak da güçlük çekebiliyor.
Sizce psikiyatriste gidildiğinde
hasta derdini anlatacak kadar süre bulabiliyor mu?
Sağlık kuruluşlarındaki
yoğun iş yükünden kaynaklanan problemler, ne yazık ki hasta yükünden dolayı
psikiyatrik görüşme süresi devlet kuruluşlarında 10-15 dakikayı ancak
bulabiliyor. En azından hastaya 30-45 dakika ayrılabilmeli. Ancak sistemden
kaynaklanan durumlardan dolayı günlük 60-70 hasta görüldüğünden hizmetin
kalitesi düşüyor. Hızlı randevu vermek ve hekime hemen ulaşmak kolay olsa da
hizmetin kalitesine etki eden diğer faktörleri de göz önünde bulundurmak
gerekiyor.
Psikiyatrist Dr.
Sinan Gülöksüz kimdir?
Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesinden mezun olduktan sonra
Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nde psikiyatri uzmanlık eğitimimi
tamamladım. Halen Yale Üniversitesi Psikiyatri Bölümünde doktora sonrası
araştırmacı olarak görev yapmaktayım.
Yorumlar