Ana içeriğe atla

EZİK KADINLAR, ŞİŞKİN EGOLU ERKEKLER

Herkes uzun süreli ve güvenli bir ilişkisi olsun ister. Zamanla sevgilisini yaşamının merkezi haline getirmeye başlar. Hatta bir sevgilinin ötesinde bir eş olmasını ister, sadakat ve huzur dolu bir hayat düşler. Karşısındakinin doğru kişi olduğunu düşünür. Erkeği sahip olmadığı özelliklerde görüp, yüceltir. Hatta ciddileşen ilişkide bazı şeyleri değiştirmek isterken, erkek değişmekten kaçtığı için, olanlara karşı çıkar. Sonun başlangıcı olacak bir sürece girilir.

Kadınlar kendilerini ilişkilerinde ne kadar güvende hissediyorlar? Erkekler sınırlarının ihlal edildiğini, olmak istemediği bir pozisyona itildiğini, yaşamı üzerindeki kontrolünü kaybettiğini hissedip kararsızlıklara mı kapılıyor? Kadının sorgulamaları, şüpheciliği, güvensizliği ve mutsuzluğu artıyor mu? Uzm. Psikolog Tarık Solmuş ile kadınların ilişkilerinde yaşadıkları hayal kırıklığının temelinde yatan psikolojiyi konuştuk.

Kaygılı kararsız bağlanma nedir?
Hayatın birçok alanında hep gel-gitler, ikilemler yaşamak demektir. Birine, birilerine bağlanmayı çok istemekle birlikte gerek kendine gerek herkese olan güvensizliği ve terk edilme kaygısı nedeniyle hep bir bağlanma kaygısı duymaktır. Bir an yakınlaşmak ama bir süre sonra da tamamen geri çekilmek demektir. Bir var, bir yok olmak demektir. Bir ilişkiye başlamanın heyecanını duyup başlamak için adım atmakla da birlikte bir süre sonra kendini tamamen geri çekmektir. Sonra yine bir adım atıp sonra yine kaçmaktır. Bunun yıllarca sürebilmesidir. Issız Adam filmindeki Alper karakteri tam anlamıyla bir kaygılı kararsız bağlanmadır. 

Kadınlar kendilerini neden değersiz hisseder?
Bu durumu ikiye ayıralım isterseniz. Bir kadının hiçbir bağlanma kaygısı, terk ya da reddedilme korkusu olmayabilir ancak bir süredir yalnız olduğu için kendini eskisi kadar değerli hissetmeyebilir. Bu da son derece doğaldır. Kaygılı kararsız kadın ya da erkeklerde ise durum çok farklıdır. Bağlanma stilleri bebeklikte anneyle sağlıklı ve güvenli bir ilişki kuramamanın sonucunda ortaya çıkarlar. Dolayısıyla bir kaygılı kararsız hep değersizlik duygusuna sahiptir. Kendini sanki hayatta anlamsız, bir hiçmiş gibi algılar. Hep bir yetersizlik duygusu vardır. Hayatının her alanında hep bir performans kaygısı duyar. Tabi bu iki durumdan hangisi olursa olsun insan bir aşamaya kadar kendini değerli hissedebilir. Asıl önemli olan ona değer vererek, ona özel ve özenli davranarak ona kendisini değerli hissettirecek bir insanın karşısına çıkmasıdır.  

Kaygılı kararsız bağlanma kadınlar nasıl davranmalı?
Eğer ilişkiler açısından söylüyorsanız tabi ki gerçekten kendisine değer veren, onu koruyan, kollayan, sahip çıkan, samimi, güvenli ve olgun bir erkek olmadıkça karşılarına çıkan her erkekten uzak durmalıdırlar. Bunu özellikle söylemek isterim. Mesleki deneyimlerimle de şunu gözlüyorum; bazen kadınlar yalnızlık kaygısı çok arttığında bir erkekte asıl olmasını istedikleri kriteleri yok sayıp en olmadık, en zarar verebilecek erkekleri hayatlarına alabiliyorlar ki sonuç hep hüsran oluyor.

Bilinçaltlarında değersizlik duygusu hissettiren erkekleri mi seçerler? Bu kadınlar genelde ilişkilerinde ne tip erkeklerle birlikte olmalılar?
Evet, ne yazık ki öyle. Hani Türkiye’de “karizmatik” denilen erkek tipini, şöyle açıklayalım. Bir insanın kendisiyle ilgili algısı neyse onun bu algısını onaylayacak, besleyecek insanları çekici bulur, hayatına alır, "seçer". Örneğin kendisini sevilebilecek, önemsenecek, değerli bir kadın olarak görmeyen bir kadın elbette ki bu algılarını destekleyecek bir erkeği çekici bulur. Hani neden onu çekici bulduğunu bilmez ama içindeki ses yani bilinçaltı ona doğru erkeğin o olduğunu söylemektedir. Eğer bilinçaltısal olarak sevilmeye layık bir insan olmadığınıza inanıyorsanız tabi ki sizi hiç sevmeyecek bir erkeği çekici bulacaksınızdır. Neden Anadolu’da binlerce kadın kendisine şiddet uygulayan erkekleri terk etmez? Bırakın terk etmeyi, bunu erkeğin bir sevgisini ifade etme biçimi olarak görür. Bu nedenle de ne kadar istismar edilirse edilsin eşinden ayrılmaz. Bu size ya da bana göre bir sorun olabilir ama ya ona göre? Tamam, şiddet mağdurudur ama bu şiddet onun için çok da işlevseldir.

Peki çözüm nedir?
Çözüm elbette ki güvenli bir erkekle olmaktır ancak işin en kötü kısmı da burasıdır. Bir güvenli erkek göstereceği sevgiyle, ilgiyle, yakınlıkla ve sıcaklıkla o kaygılı kararsız kadının kendisiyle ilgili algısıyla ters düşmeyecek midir? Bu yüzden de ne yazık ki bırakın bir kaygılı kararsız kadının güvenli erkeği seçmesini ondan tamamen uzak duracaktır çünkü bu onun kafasındaki “bir erkek” şemasına da hiç uymayacaktır. 

Ayrılık süreci yaşarken, vazgeçememelerindeki temel sorun nedir?
Tabi ki yapışma dediğimiz nedendir. Bir kaygılı kararsız için yetişkinlikteki güvenli bir ilişki bebeklikteki o kırıklığı onarmak için çok önemli bir fırsattır. Buna hep var olan terk edilme ve özellikle de yalnızlık kaygısını da ekleyin. Ayrılık da ayrılığa alışmak da çok zor oluyor.

Tedavisi var mı?
Tabi ki var. Bazen mutlaka bir profesyonel terapi gerekirken bazen de çok güvenli bir romantik eşle çok güvenli bir ilişki de tüm sorunları çözebilir. Yeter ki değişmek istensin, değişim için bir adım atılsın. Yeter ki Issız Adam’daki Alper gibi “ben böyleyim, nedenini bilmiyorum, kanımda bir virüs var, ben sana layık değilim” gibi bir tavır sergilenmesin. Hatırlarsınız belki; filmin en son sahnesinde hani sinemadan çıktığı anda bile Alper bir o yana gidiyordu bir bu yana. Hep ikilem, hep karmaşa. Evet, Ada’ya aşıktı ve hep aşık kalacak ama içindeki bağlanma kaygısı nedeniyle de onunla hiç ilişki kurmayacak. Hep uzaktan seyredecek ama hiç yakınlaşmayacak da.

Uzm. Psikolog Tarık Solmuş kimdir?

Yazar, çift ve evlilik terapistiyim. Hacettepe Üniversitesi Psikoloji Bölümü’nden lisans ve yüksek lisans derecelerimi aldım. Bugüne kadar 31 kitaba ve 130’dan fazla makaleye imza attım. Halen çalışmalarımı Ankara’da bir danışmanlık merkezinde çift / evlilik ilişkileri üzerine sürdürüyor ve özellikle bağlanma, romantik ilişkiler, aşk, evlilik ve aile ilişkileri konularında konferanslar veriyorum. Ayrıca sinema ve psikoloji ilişkisi bağlamında profesyonel senaryo danışmanlığı ve film analistliği yapıyorum.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

DOKTOR EŞİ OLMAK!

Sağlık sisteminde yapılan değişikliklerle ilgili hekimlerin yaşadığı mesleki sorunlar gündeme gelirken evlerinde bu durumun yansımaları konuşulmuyor. Evlilik ve Aile Danışmanı Psikolog İlkim Öz ve farklı hekimlerin eşleriyle konuşarak Sağlık Dergisi’nde daha önce ele alınmamış bir konuyu gündeme taşıyoruz. Performans sistemi, Tam Gün uygulaması gibi sağlık çalışanlarının meslekleri ile ilgili sorunlarının sık sık gündeme geldiği şu günlerde, bu durumun özel hayatlarına nasıl yansıdığını araştırdık. Doktorların işlerinde yaşadığı sorunlarını yakından bilen eşleri bu durum hakkında ne diyor. Bu zamana kadar değinilmemiş bir konu olan “doktor eşi olmak” ve sorunlarla uğraşırken nelerin olduğunu öncelikle farklı meslek gruplarından doktor eşlerine sorduk. Sonrasında da Evlilik ve Aile Danışmanı Psikolog İlkim Öz ile konuyu değerlendirdik. Tiyatro Sanatçısı ve Doktor Evliliği Görüştüğümüz ilk doktor eşi tiyatro sanatçısı İpek Çeken Önal, Prof. Dr. Zülküf Önal ile evli. İpek Hanım, eşiyle he

TIBBIN DUAYENLERİ SARUHAN ÇEKİRGE

Hacettepe Üniversitesi Hastaneleri Girişimsel Nöroradyoloji bölümü kendi alanında dünyanın en tepesindeki birkaç merkezden biri olarak kabul ediliyor. Bu alanda birçok ilke imza atan Prof. Dr. Saruhan Çekirge, bu merkezin hikâyesini Sağlık Dergisi Yazı İşleri Müdürü Esra Öz’e anlattı. 2000 yılında TÜBİTAK Bilim Adamı Teşvik Ödülü’nü ve 2001’de Hacettepe Üniversitesi Bilim Teşvik Ödülü’nü alan Prof. Dr. Saruhan Çekirge, “Ünitemizde beyin damar hastalıklarının noninvazif tedavisinde geliştirilen tedavi teknikleri, bu merkezi dünyanın en iyisi olarak kabul ederek, özellikle son 10 yılda dünyanın pek çok ülkesindeki önemli tıp merkezlerinden Ankara’ya gelen, uzman doktorlara eğitim veren bir yapıya dönüştürdü” dedi. Kendi tıp alanında yarattığı gelişmeler devrimsel olarak nitelendirilen Prof Dr Saruhan Çekirge, Prof Dr Işıl Saatci, Doç Dr Kıvılcım Yavuz ve Doç Dr Serdar Geyik’ten kurulu bu ekip tarafından geliştirilen tedavi metotları, tüm dünyadaki hekimler tarafında da yay

TIBBIN DUAYENLERİ: HASAN BİRİ

Yüz üzerinde yayını bulunan kısa bir süre önce Koru Hastanesi’ni açan ve devamında uluslararası alanda başarılara imza atacak üniversite kurmayı hedefleyen Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Hasan Biri, iletişimle birlikte sosyal sorumluluk projeleri düzenlemesinin yaşam felsefesi haline gelişini ve hayatını Sağlık Dergisi Yazı İşleri Müdürü Esra Öz’e anlattı. “İyi hekim iyi empati yapan hekimdir” sözüyle hekimlik mesleğinin doğru iletişimden geçtiğini kaydeden Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Hasan Biri, Akademik ve etik kurallarla çalışan Koru Hastanesi’nin ileride uluslararası başarılara imza atacak üniversite olacağını belirtti. Prof. Dr. Biri, tıptaki her türlü gelişmeyi takip ederek, sağlık sektörünün ihtiyaçlarını gören ve bu ihtiyaçlar doğrultusunda gerçekçi politikalarla büyümeyi hedefleyen bir sağlık kuruluşu olmayı hedeflediklerini söyledi. Kendi ağzından hayatını ve çalışmalarını dile ge