Ana içeriğe atla

BAKICI ROBOTLAR HAYATIMIZI DEĞİŞTİRECEK

Bilim kurgu filmlerinde gördüğümüz insansı robotlar gelecekte hayatımızda olacaklar mı? Sağlıkta robotlar neleri değiştirecek? Gelecekte teknolojinin nasıl olacağı ile ilgili birçok soru var aklımda. Bu soruların peşine düşüp, gelecek ile ilgili farklı görüşmeler yaptım. 

Robotlarla çalışan bir bilim insanı bulmalıydım ki, nelerin yapıldığını net olarak görebilelim. Texas Tech Üniversitesi’nde Makina Mühendisliği Bölümü’nde doktorası çalışmalar yapmakla kalmayıp, aynı üniversitenin Biyoloji Bölümü’nde doktora yandalı yapan Çağrı Mert Bakırcı ile robotlarla ilgili yapılan çalışmaları ve geleceği konuştum. “Nörolojik hastalıkları olan yaşlı bireylerin bakımları çok zor ve masraflı olabildiği için, insanlar yerine robotların bu alanda kullanılması yolunda önemli çalışmalar var” diyen Bakırcı, çok farklı bilgiler verdi. 

Robotlarla ilgili çalışmalarda günümüzdeki durum nedir?
Robotik alanı, mühendisliğin en heyecan verici, en iyi çalışılmış ve halen çalışılmakta olan alanlarından birisi... Buna rağmen, halen robotların kat etmesi gereken çok ama çok uzun bir yol var ve biz mühendisler ve bilim insanları bu yolda ilerledikçe, robotlara farklı açılardan yaklaşıp, onları farklı açılardan geliştirebileceğimizi fark ediyoruz. Benim çalışma saham da, kısmen yeni sayılabilecek, daha nadir çalışılan alanlardan birisi. Robot tasarımı ve kontrolü, robotiğin en büyük ve en kapsamlı alanlarından birisi. 

Robotlarla ilgili sen ne gibi çalışmalar yürütüyorsun?
Ben her ne kadar bu sahayı da çok sevsem de, biyoloji arka planına sahip olmamdan ve evrimsel biyolojiye aşık olmamdan ötürü, robotların evrimi gibi ilginç bir konu üzerinde çalışıyorum. Aslen sahanın adı evrimsel robotik olarak geçiyor. Yapay Zeka’nın bir alt dalı olan evrimsel algoritmaların robotlar üzerinde kullanılmasıyla ilgili, uç bir saha diyebilirim. Alanımın en kısa özeti, “kendi kendine evrimleşen robotlar”. 

Kendi kendine evrimleşen robotlar nedir?
Bu tanım kulağa aşırı uçuk geliyor ve gerçekten de uçuk olan birçok bileşene sahip. Ancak aklınızda, Hollywood filmlerinden kaynaklı fütüristik ve tuhaf bir “robot evrimi” canlanmasın. Benim sözünü ettiğim, daha ziyade halihazırda fiziksel yapısını ürettiğimiz bir robotun davranışlarının ve yazılımının kendiliğinden evrimleşmesi, böylelikle robotun evrimsel bir süreç sayesinde, mühendisin tasarımına ihtiyaç kalmaksızın halledilmesi gereken görevleri halledecek şekilde özelleşmesidir. 

Evrimsel biyolojinin en nefes kesen uygulamalardan biri olduğunu söyleyebilirim. Çok basit bir örnek vereyim: Bizim laboratuvarımızdaki robotlar, çizgi izleyen robotlar gibi çok basit robotlardan, altı bacaklı robotlara ve duvara tırmanan robotlara kadar çok çeşitli bir yelpazede yer alıyor. 

Bu robotların her biri, tasarım ve kontrol alanında çoktan üretilmiş olan, harika başarılara ulaşmış olan robotlar. Ama benim yapmaya çalıştığım, bu robotları diğer mühendislerin yaptığı gibi elimle adım adım programlamadan, kendi kendilerine evrimleşerek bu görevleri yerine getirmelerini sağlamak. Ve bunu başarabiliyoruz da! 

Programlamadan kendi kendine robotun gelişmesi mümkün mü?
Bilgisayarda simülasyonlarını ürettiğimiz robotlar, nesiller boyunca bilgisayar üzerinde evrimleşiyorlar ve sonrasında bu davranış kalıplarını gerçek robota yüklediğimizde, halletmeleri gereken görevleri başarıyla yapabilen robotlara ulaşıyoruz.

Benim asıl çalışma saham, evrimsel biyolojinin teorik alt yapısını robotik ve simülasyon modellerine uyarlayarak robotların evriminin biyolojiden gelen bilgilerimizle uyuşup uyuşmadığını anlamak. Eğer uyuştuğunu bugüne kadar ortaya konmuş verilere nazaran daha net bir şekilde gösterebilirsek, hem biyolojiyi hem de mühendisliği kapsayan, daha genel bir Evrim Teorisi inşa etmemiz mümkün olabilir. 

Yaptığım çalışmaların sadece biyolojinin mühendisliğe uyarlanması açısından değil, mühendislikten çıkan ürünlerin de biyologların araştırmalarına katkı sağlaması bakımından önemli olduğunu düşünüyorum. 

Makina Mühendisliği altında çalışıyor olsam da, bazı bulgularımız koruma biyolojisi, matematiksel evrim gibi çok çeşitli biyoloji sahalarına veri sağlayabilecek konumda. Bilim artık bu şekilde, çok daha sıkı sıkıya çalışıyor ve bilim dalları arasındaki çizgiler görünmeyecek ya da önemsenmeyecek kadar silik.

Robotlarla ilgili teknoloji nereye gidiyor? 
Robotların hayatımızın her alanına gireceğini söyleyebilirim. Muhtemelen çocuklarımız ve torunlarımız, bizlerin olduğundan çok daha fazla içli dışlı olacak robotlarla... Bizim neslimiz robotları değil de, onların öncülü olan mekanizmalarla büyüdü (cep telefonları, bilgisayarlar, akıllı makinalar, vs.). Bu teknolojiler elbette ki sadece bu seviyede kalmayacak. Ev işlerimizde yardımcı olan, mesleklerimizde bize yol gösterici olan, yapmakta zorlandığımız işleri bizler için yapan robotlar çok yakında. 

Tabii ki robotların geleceği ile ilgili en heyecan verici saha kuşkusuz Yapay Zeka!

Yapay Zeka, kendini yeniden yaratma evresinde. Hayatlarımızın her alanına çoktan girdi, cep telefonlarımızdan, kullandığımız internete kadar. Çok yakında bunların robotlar aracılığıyla çok daha bariz bir şekilde hayatlarımızda olmasını bekliyorum. 

Sağlık sektöründe neler olacak?
Sağlık sektöründe robotik dendiğinde akla gelen ilk şey ameliyatlara giren ve ameliyatlarda yol gösterici olan robotik kollar geliyor. Da Vinci isimli robotik kol, çoktan birçok ameliyatta kullanılıyor. Tabii ki Da Vinci alanında ilk veya tek değil. Bu sahanın ortaya çıkması ve gelişimi 1985’te üretilen PUMA 560 robotuna kadar gidiyor. Sonrasında gelen PROBOT, ROBODOC, AESOP ve ZEUS gibi robotlar hep medikal robotların önünü açan ara geçiş türleri oldu diyebilirim. 

Ancak söylemem gereken en önemli şey, sağlık sektöründe robotların tek rolünün ameliyatlar olmadığı... 

Yapay Zeka, robotik ve sağlık üçlüsü arasındaki ilişki çok daha karmaşık ve çok daha heyecan verici. Örneğin birçok diğer robot, akla hayale gelmeyecek sorunlarımızı çözmek amacıyla üretiliyor. Mesela nörolojik hastalıkları olan yaşlı bireylerin bakımları çok zor ve masraflı olabildiği için, insanlar yerine robotların bu alanda kullanılması yolunda önemli çalışmalar var. Bu robotlar, insan bakıcıların, hemşirelerin ve doktorların aksine yorulmuyor, sıkılmıyor, ailevi durumlardan etkilenmiyor. Ancak insanların verebildiğinden bile daha fazla sıcaklık, ilgi, alaka gösterebiliyor. Bunlar müthiş atılımlar. Üstelik bu robotlar, hafızasını yavaş yavaş kaybetmekte olan yaşlı hastaların zihinlerini çalıştırmak ve zorlamak adına da programlanıyor. Böylece tedavi veya önleyici amaçlarla da kullanılabiliyor.

Robotik hekimler, hemşireler konuşuluyor. Bu mümkün mü?
Evet, mümkün. Hatta denendi de... Ancak sandığınızdan birazcık farklı olabilir. Şimdilik kollu bacaklı robotlar hekim ve hemşirelerin yerini almayacak. Bunun yerine, hekim ve hemşirelerin kullandıkları sistemler sıradan “dosyalama” sistemlerinden çıkarak, “akıllı analiz araçlarına” dönüşüyor.

Bu alanda yapılan atılımların en ilgi çekici uygulamalarından birisi, Yapay Zeka’nın bir alt dalı olan Uzman Sistemler. 

Normalde bir hekimin temel görevi, hastadan gelen semptomları incelemek ve bunları, kendi eğitiminden edindiği bilgilerle kıyaslayarak en doğru tanıyı koymak ve bu tanıya uygun tedavi yöntemlerini uygulamak veya tavsiye etmektir. Bu, Yapay Zeka’nın neredeyse kusursuz bir şekilde yapabileceği bir iştir. 

Tek yapılması gereken, şimdilik bir hekim eşliğinde hastanın semptomlarını incelemek ve bir sisteme girmektir. Daha bunu yapmaya başladığınız anda yazılım, internet aracılığıyla var olan bütün tıp veritabanlarını tarayarak, semptomlara en uygun olan hastalıkları, mantık ve olasılık çerçevesinde hekime sunar. Tabii ki tüm tedavi yöntemleri, başarı istatistikleri, riskler, vb. ile birlikte... Bu işlemler, bir insanın günler boyunca araştırma yapmasıyla eşdeğerdir ve sadece saniyeler alır! Üstelik yine, hekimin etkilenebileceği insani unsurlardan tamamen arındırılmıştır.

Çağrı Mert Bakırcı kimdir?
2013 yılında Orta Doğu Teknik Üniversitesi Makina Mühendisliği’nden mezun olmuş, aynı zamanda Biyoloji Bölümü’nde gayrıresmi bir yandal/çift anadal yaptım. Sonrasında Texas Tech Üniversitesi Makina Mühendisliği Bölümü’nde doktorama başladım ve 3 senedir Yapay Zeka, Evrimsel Algoritmalar ve Robotik üzerine araştırmalar yürütüyorum. Aynı zamanda yine aynı üniversitenin Biyoloji Bölümü’nde doktora yandalı yaptım. Buraya gelmeden önce, ODTÜ’de Evrim Ağacı’nı kurdum ve şu anda bu ekip Türkiye’nin en büyük evrimsel biyoloji oluşumu. Bu platform aracılığıyla Türkiye’nin ve hatta Dünya’nın dört bir yanından okurlarımıza yüzlerce makale ve binlerce popüler araştırma yazısı paylaştım. Bu süreçte Evrim Kuramı ve Mekanizmaları isimli bir kitap yayınladım ve 2 sene içerisinde 3 baskı yaptık. Elimden geldiğince Türkiye’deki ve genel olarak Dünya’daki bilime gerek popüler, gerekse de akademik olarak katkı sağlamaya çalışıyorum. Bu işi sonuna kadar götürmekte ısrarlıyım. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

DOKTOR EŞİ OLMAK!

Sağlık sisteminde yapılan değişikliklerle ilgili hekimlerin yaşadığı mesleki sorunlar gündeme gelirken evlerinde bu durumun yansımaları konuşulmuyor. Evlilik ve Aile Danışmanı Psikolog İlkim Öz ve farklı hekimlerin eşleriyle konuşarak Sağlık Dergisi’nde daha önce ele alınmamış bir konuyu gündeme taşıyoruz. Performans sistemi, Tam Gün uygulaması gibi sağlık çalışanlarının meslekleri ile ilgili sorunlarının sık sık gündeme geldiği şu günlerde, bu durumun özel hayatlarına nasıl yansıdığını araştırdık. Doktorların işlerinde yaşadığı sorunlarını yakından bilen eşleri bu durum hakkında ne diyor. Bu zamana kadar değinilmemiş bir konu olan “doktor eşi olmak” ve sorunlarla uğraşırken nelerin olduğunu öncelikle farklı meslek gruplarından doktor eşlerine sorduk. Sonrasında da Evlilik ve Aile Danışmanı Psikolog İlkim Öz ile konuyu değerlendirdik. Tiyatro Sanatçısı ve Doktor Evliliği Görüştüğümüz ilk doktor eşi tiyatro sanatçısı İpek Çeken Önal, Prof. Dr. Zülküf Önal ile evli. İpek Hanım, eşiyle he

TIBBIN DUAYENLERİ SARUHAN ÇEKİRGE

Hacettepe Üniversitesi Hastaneleri Girişimsel Nöroradyoloji bölümü kendi alanında dünyanın en tepesindeki birkaç merkezden biri olarak kabul ediliyor. Bu alanda birçok ilke imza atan Prof. Dr. Saruhan Çekirge, bu merkezin hikâyesini Sağlık Dergisi Yazı İşleri Müdürü Esra Öz’e anlattı. 2000 yılında TÜBİTAK Bilim Adamı Teşvik Ödülü’nü ve 2001’de Hacettepe Üniversitesi Bilim Teşvik Ödülü’nü alan Prof. Dr. Saruhan Çekirge, “Ünitemizde beyin damar hastalıklarının noninvazif tedavisinde geliştirilen tedavi teknikleri, bu merkezi dünyanın en iyisi olarak kabul ederek, özellikle son 10 yılda dünyanın pek çok ülkesindeki önemli tıp merkezlerinden Ankara’ya gelen, uzman doktorlara eğitim veren bir yapıya dönüştürdü” dedi. Kendi tıp alanında yarattığı gelişmeler devrimsel olarak nitelendirilen Prof Dr Saruhan Çekirge, Prof Dr Işıl Saatci, Doç Dr Kıvılcım Yavuz ve Doç Dr Serdar Geyik’ten kurulu bu ekip tarafından geliştirilen tedavi metotları, tüm dünyadaki hekimler tarafında da yay

TIBBIN DUAYENLERİ: HASAN BİRİ

Yüz üzerinde yayını bulunan kısa bir süre önce Koru Hastanesi’ni açan ve devamında uluslararası alanda başarılara imza atacak üniversite kurmayı hedefleyen Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Hasan Biri, iletişimle birlikte sosyal sorumluluk projeleri düzenlemesinin yaşam felsefesi haline gelişini ve hayatını Sağlık Dergisi Yazı İşleri Müdürü Esra Öz’e anlattı. “İyi hekim iyi empati yapan hekimdir” sözüyle hekimlik mesleğinin doğru iletişimden geçtiğini kaydeden Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Hasan Biri, Akademik ve etik kurallarla çalışan Koru Hastanesi’nin ileride uluslararası başarılara imza atacak üniversite olacağını belirtti. Prof. Dr. Biri, tıptaki her türlü gelişmeyi takip ederek, sağlık sektörünün ihtiyaçlarını gören ve bu ihtiyaçlar doğrultusunda gerçekçi politikalarla büyümeyi hedefleyen bir sağlık kuruluşu olmayı hedeflediklerini söyledi. Kendi ağzından hayatını ve çalışmalarını dile ge