Ana içeriğe atla

ÇİZGİ FİLMLER ÇOCUKLARIN KARAKTERİNİ Mİ ŞEKİLLENDİRİYOR?

Çocuklar çizgi film izleyerek büyüyor. Hatta eğer yaramazlık yapıyorsa, yemek yemiyorsa annelerin imdadına hemen çizgi filmler koşuyor. Peki filmlerin çocuklara nasıl bir etkisi oluyor? 

Çocuklar çizgi film izlerken, hipnoz olmuş gibi tüm dikkatlerini veriyor. Beyinlerine işleyen bu senaryolar ve kahramanlar zamanla davranışları oluyor ve karakterlerini de şekillendiriyor. “Çocuk Psikolojisi ve Çizgi Filmler” kitabının yazarı Uzm. Psikolog Tarık Solmuş ile ebeveynlerin çocuklara çizgi film seçerken nelere dikkat etmeleri gerektiği hakkında konuştuk.

Çocuklar çizgi filmleri ne zaman izlemeye başlamalı?
Belirli bir yaş sınırlaması getirmemize gerek yok elbette. Örneğin bebekler 4-5 aylıkken duyguları tanımaya, anlamaya başlarlar. Dolayısıyla bir bebeğe de çizgi film izlettirilebilir. Zihinsel kapasitesi henüz yeterince gelişmediği için anlayamayacaktır belki ama örneğin bir çizgi filmi renk tasarımı nedeniyle izlemekten çok hoşlanabilir. Önemli olan ne izlediğidir. Bütün kritik nokta buradadır. 

Çocukların gelişiminde çizgi filmlerin etkisi oluyor mu?
Hiç şüphesiz ki etkiliyor. Özellikle de suç, şiddet, saldırganlık temalı çizgi filmlerdeki ana kahramanlar erkek çocukları için bir rol modeli oluyor. Tabi şunun altını çizmek gerekir; çizgi film doğrudan bir çocuğu suç işlemeye yöneltmez. Böyle olsaydı eğer ben de dahil tüm erkek çocukları saldırgan davranışlarda bulunurduk. Daha ziyade eğer o çocukta örneğin kendisine ya da ailesine karşı içinde birikmiş bir öfkesi varsa bunu kusmasını sağlayabilir. 

Ne yazık ki özellikle bazı çok bilinen kahramanlar mesela şiddetle her şeyin çözülebileceği konusunda çocuklara bir rol modeli olurlar. Çocuk saldırganlığın işe yarayan bir davranış olduğunu öğrenir. Kendisini Superman zannedip evdeki masa örtüsünü kendince pelerin yapıp 3. kattan atlayıp hayatını kaybeden bir çocuk düşünün ya da Örümcek Adam gibi duvarlara tırmanmaya çalışan bir çocuk. Ne yazık ki sonu ölümle sonuçlanan gerçek olaylar bunlar. Mesela 3-4 yaşındaki çocuklar izledikleri her şeyin gerçek olduğuna inanabilirler ki bu nedenle de uygulamaya kalkışabilirler. 

Kitabınızı yazmanızdaki etken nedir?
Biliyorsunuz ülkemizde her geçen gün biraz daha endişe verici bir saldırganlık, nefret suçları iklimi var. Sosyal medyada öfke patlamaları, saldırganca davranışlardan tutun da ailede, işyerinde şiddete kadar kontrolümüzü kaybettiğimiz bir dönem yaşadığımızı düşünüyorum. Tabi bu noktada da geleceğin yetişkinleri olan çocukların zaten yaptıkları gözlemlerle bu şiddeti öğrendiklerini düşünüyorum. Bir de bunun üzerine onların neredeyse hayatlarının merkezinde yer alan, sürekli iç içe oldukları çizgi filmlerin çok dikkatli seçilmesi gerektiğine inanıyorum. 

Öyle çizgi filmler var ki inanılır gibi değil. Farenin yenilebilecek bir canlı olduğunu aktaran mı dersiniz, yaşlı dedesini önce bastonuyla dövüp sonra da yamyam olduğu için onu yiyen mi dersiniz! Bir Ninja olup düşmanına tükürük fırlatanından tutun da dişi arı arkadaşına “Herkese oranı buranı gösteriyorsun” diyenine kadar. Mesela sonra biz “Bu çocuklar birbirlerine tükürmeyi nereden öğrendiler?” diyoruz!

Çizgi filmleri nasıl analiz ettiniz?
Önce Türkçe dublajı da olan 400’e yakın çizgi film belirledim, sonra doğru bir analiz olabilmesi için her birinin en az 5-6 bölümünü seyrettim. Bunların arasında halen TV’lerde gösterilmeyenler de var. Çünkü anne babalar belki internet üzerinden de izletmek isterler diye düşündüm. Sonra bu çizgi filmleri “Yararlı”, “Zararlı / Sakıncalı” ve “Ne Yararlı Ne Zararlı” olmak üzere 3 kategoriye ayırdım. Bunu yaparken de bir insanın temel gelişim alanları olan duygusal, sosyal, ahlaki, dil, cinsel kimlik ve vicdan gelişimi açısından inceledim. 

Buna uygun olarak da örneğin “Niloya” çocuklara sorun çözmeyi, empati kurmayı ve kuralların önemini aktarması, bu açıdan destekleyici olması nedeniyle “Yararlı” çizgi filmler kategorisinde yer aldı. Bence dünyanın en iyi, yararlı, çocuklar için en öğretici çizgi filmi olan “Şirinler” de yine bu kategoriye girdi. Çocukların gelişimi açısından herhangi bir yönde yani olumlu ya da olumsuz belirgin bir etkisi olmayan, diyelim ki “sadece renkli, eğlenceli, vakit geçirici bir çizgi film” olan filmler de “Ne Yararlı Ne Zararlı” kategorisinde yer aldı.  

Çizgi film seçiminde önereceğiniz kriterler nelerdir?
Bir çizgi film ya da çizgi animasyonun şu 4 temel özelliği olmalıdır. 

Öncelikle o film, çocukta zihinsel gelişimi destekleyici, besleyici ögeler taşımalıdır. Örneğin olaylar arasında bağ kurabilmesini, sorun çözebilmesini, yaratıcılığını geliştirebilmesini, mantıksal çıkarsamalar yapabilmesini sağlamalıdır. 

İkinci olarak, çocuğun duygusal, sosyal, ahlaki, dil ya da vicdan gelişimine katkıda bulunmalıdır. Örneğin ona yakınlık, başkalarının haklarına saygı, empati, kendine güven, arkadaş, akran dayanışması, yardımlaşma, sosyal destek ve olumlu değerlerin gelişmesi gibi noktalarda önemli birer rol modeli olmalıdır. 

Üçüncü olarak, çocuğun sağlıklı bir cinsel rol kimliği geliştirmesine destek olmalıdır. Örneğin onda bir erkek olarak karşı cinsinden üstünlük duygusu uyandırmamalı ya da onu aşağılama, yargılama, küçümseme, ötekileştirme gibi olumsuz tutumlara yol açmamalıdır. Ayrıca, kusursuzluk, süper güçlülük, mükemmellik, muhteşemlik gibi tamamen yanlış kişisel algılar yaratmamalıdır. 

Ve son olarak bir çizgi film, çocuğa herhangi bir zarar vermemelidir. Örneğin onda ister psikolojik ister fiziksel bir şiddet veya suç işleme davranışı doğurmamalı, onu buna özendirmemeli, bunun için ona bir rol modeli olmamalıdır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

DOKTOR EŞİ OLMAK!

Sağlık sisteminde yapılan değişikliklerle ilgili hekimlerin yaşadığı mesleki sorunlar gündeme gelirken evlerinde bu durumun yansımaları konuşulmuyor. Evlilik ve Aile Danışmanı Psikolog İlkim Öz ve farklı hekimlerin eşleriyle konuşarak Sağlık Dergisi’nde daha önce ele alınmamış bir konuyu gündeme taşıyoruz. Performans sistemi, Tam Gün uygulaması gibi sağlık çalışanlarının meslekleri ile ilgili sorunlarının sık sık gündeme geldiği şu günlerde, bu durumun özel hayatlarına nasıl yansıdığını araştırdık. Doktorların işlerinde yaşadığı sorunlarını yakından bilen eşleri bu durum hakkında ne diyor. Bu zamana kadar değinilmemiş bir konu olan “doktor eşi olmak” ve sorunlarla uğraşırken nelerin olduğunu öncelikle farklı meslek gruplarından doktor eşlerine sorduk. Sonrasında da Evlilik ve Aile Danışmanı Psikolog İlkim Öz ile konuyu değerlendirdik. Tiyatro Sanatçısı ve Doktor Evliliği Görüştüğümüz ilk doktor eşi tiyatro sanatçısı İpek Çeken Önal, Prof. Dr. Zülküf Önal ile evli. İpek Hanım, eşiyle he

TIBBIN DUAYENLERİ SARUHAN ÇEKİRGE

Hacettepe Üniversitesi Hastaneleri Girişimsel Nöroradyoloji bölümü kendi alanında dünyanın en tepesindeki birkaç merkezden biri olarak kabul ediliyor. Bu alanda birçok ilke imza atan Prof. Dr. Saruhan Çekirge, bu merkezin hikâyesini Sağlık Dergisi Yazı İşleri Müdürü Esra Öz’e anlattı. 2000 yılında TÜBİTAK Bilim Adamı Teşvik Ödülü’nü ve 2001’de Hacettepe Üniversitesi Bilim Teşvik Ödülü’nü alan Prof. Dr. Saruhan Çekirge, “Ünitemizde beyin damar hastalıklarının noninvazif tedavisinde geliştirilen tedavi teknikleri, bu merkezi dünyanın en iyisi olarak kabul ederek, özellikle son 10 yılda dünyanın pek çok ülkesindeki önemli tıp merkezlerinden Ankara’ya gelen, uzman doktorlara eğitim veren bir yapıya dönüştürdü” dedi. Kendi tıp alanında yarattığı gelişmeler devrimsel olarak nitelendirilen Prof Dr Saruhan Çekirge, Prof Dr Işıl Saatci, Doç Dr Kıvılcım Yavuz ve Doç Dr Serdar Geyik’ten kurulu bu ekip tarafından geliştirilen tedavi metotları, tüm dünyadaki hekimler tarafında da yay

TIBBIN DUAYENLERİ: HASAN BİRİ

Yüz üzerinde yayını bulunan kısa bir süre önce Koru Hastanesi’ni açan ve devamında uluslararası alanda başarılara imza atacak üniversite kurmayı hedefleyen Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Hasan Biri, iletişimle birlikte sosyal sorumluluk projeleri düzenlemesinin yaşam felsefesi haline gelişini ve hayatını Sağlık Dergisi Yazı İşleri Müdürü Esra Öz’e anlattı. “İyi hekim iyi empati yapan hekimdir” sözüyle hekimlik mesleğinin doğru iletişimden geçtiğini kaydeden Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Hasan Biri, Akademik ve etik kurallarla çalışan Koru Hastanesi’nin ileride uluslararası başarılara imza atacak üniversite olacağını belirtti. Prof. Dr. Biri, tıptaki her türlü gelişmeyi takip ederek, sağlık sektörünün ihtiyaçlarını gören ve bu ihtiyaçlar doğrultusunda gerçekçi politikalarla büyümeyi hedefleyen bir sağlık kuruluşu olmayı hedeflediklerini söyledi. Kendi ağzından hayatını ve çalışmalarını dile ge