Ana içeriğe atla

ÇOCUĞUNUZ KÜÇÜK ALBERT GİBİ OLMASIN!

Sosyal medyayı mantıklı şekilde kullanmak gerekiyor. Aklımıza gelen her şeyi paylaşmamalıyız. Özellikle de annelerin bebeklerinin her halini paylaşmaları ne kadar doğru hiç düşündünüz mü? Çocuğunuzun özel hayatına müdahale ettiğinizin farkında mısınız?

Paylaştığınız fotoğrafların çalınabileceğini ya da istemediğiniz yerlerde kullanılabileceği aklınıza geldi mi? Çocuğunuzu sevmek, öpmek yerine doğar doğmaz dijital kimliğini oluşturuyorsunuz. En kötüsü de gelecekte neler olacağını bilemezsiniz. 

Paylaşımcı Ebeveynler
“Sharenting” kelimesi share ve parenting kelimelerinin birleşiminden oluşuyor. Anlamı ise, sosyal medya ebeveynliği olarak tanımlanıyor. Çocuk, ebeveynlerinin yüzünü değil de ekrandan kalan kısımlarını görüyor. 

Michigan Üniversitesi tarafından yapılan “Sosyal medyada Ebeveynler: Sharenting beğeniler ve beğenilmeyenler (Parents on social media: Likes and dislikes of sharenting)” isimli bir araştırmanın sonucuna göre;
Annelerin yarısı ve babaların üçte birinden fazlası sosyal medyada ebeveynliği tartışıyor.
Ebeveynler için sosyal medyanın, en yararlı kullanımı kendilerini yalnız hissetmiyorlar.  (% 72) 

Çocuğunuz denek mi?
Bilimsel bir araştırma yapılsa, çocuğunuzun denek olarak araştırmada yer almasını ister misiniz? Emin olun herkes tepkili şekilde “hayır” der! Peki siz farkında olmadan denek olarak kullanıyorsanız?

Size John B. Watson,  isimli psikologdan söz edeceğim. Davranışçılığın kurucusu olarak tanınan Watson’ın,  “Davranışçı Görüşe Göre Psikoloji” başlıklı çalışması büyük ses getirdi. Bu araştırması sayesinde Watson Davranışçı Yaklaşım’ın ilkelerini ortaya koydu.

Küçük Emrah gibi Boynu Bükük Kalmasın!
Küçük Emrah ismi geçtiğinde hepinizin zihninde, yüzünde buruk bir ifade olan boynu bükük hüzünlü bir erkek çocuğu fotoğrafı canlanır. Bunun farklı versiyonunu Watson,  davranışçılığı savunurken farklı bir deneyde yapar. Watson, Küçük Albert Deneyi diye bilinen koşullanma sayesinde korku tepkisinin öğretilebileceğini göstermek ister.  Yaklaşık 9 aylık olan Albert ismiyle bilinen erkek bir çocuk, deney sürecinden önce beyaz fare, tavşan, maymun, maske ve yanan gazete gördüğünde hiçbir korkma tepkisi vermez. 

Sonrasında ise beyaz bir fare gösterilir ve bu gösterilme aşamasında bir yandan da demir parmaklara vurularak ses çıkartılır. Albert fareyi gördüğü an çıkarılan bu şiddetli ses nedeniyle, korku tepkisi oluşturur. Albert, bu aşamadan itibaren beyaz farelerden korkmaya başlar. 

Watson’ın deneyinde, koşullu tepki bir insanda oluşuyordu ve sadece fizyolojik değil, duygusal bir tepkiydi. Sonrasında  Albert sadece beyaz farelerden değil, beyaz tüm uyarıcılara karşı da korku tepkisini genelleştirdi. 

Çocuğunuz Küçük Albert gibi Olmasın!
Bu deney ile Küçük Albert’te bir korku tepkisi oluşturuldu, yani ona beyaz şeylerden korkması öğretildi. 

Küçük Albert’in başına ne geldiği bilinmiyor. Zaten bu deney bilim insanları tarafından etik olmaması konusunda çok tartışıldı. 

Peki siz sosyal medyada çocuğunuzun suratına sürekli telefon tutup, her anını video ya da fotoğraflarla çektikten sonra paylaştığınızda ona ne yaptığınızın farkında mısınız? Tüm hayatını saniye saniye kimlerin izlediğini bilmeden sosyal ortamda paylaşmak doğru mu? 
Sosyal medya kullanılmalı ancak dikkat edilmesi gereken sağlığınızı bozmadan ve kaliteli bir şekilde yaşamınızı sürdürmeniz önemli. Çocuğunuzun her anını diğer insanların görmesi yerine birlikte yaşamaya ne dersiniz? 


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

DOKTOR EŞİ OLMAK!

Sağlık sisteminde yapılan değişikliklerle ilgili hekimlerin yaşadığı mesleki sorunlar gündeme gelirken evlerinde bu durumun yansımaları konuşulmuyor. Evlilik ve Aile Danışmanı Psikolog İlkim Öz ve farklı hekimlerin eşleriyle konuşarak Sağlık Dergisi’nde daha önce ele alınmamış bir konuyu gündeme taşıyoruz. Performans sistemi, Tam Gün uygulaması gibi sağlık çalışanlarının meslekleri ile ilgili sorunlarının sık sık gündeme geldiği şu günlerde, bu durumun özel hayatlarına nasıl yansıdığını araştırdık. Doktorların işlerinde yaşadığı sorunlarını yakından bilen eşleri bu durum hakkında ne diyor. Bu zamana kadar değinilmemiş bir konu olan “doktor eşi olmak” ve sorunlarla uğraşırken nelerin olduğunu öncelikle farklı meslek gruplarından doktor eşlerine sorduk. Sonrasında da Evlilik ve Aile Danışmanı Psikolog İlkim Öz ile konuyu değerlendirdik. Tiyatro Sanatçısı ve Doktor Evliliği Görüştüğümüz ilk doktor eşi tiyatro sanatçısı İpek Çeken Önal, Prof. Dr. Zülküf Önal ile evli. İpek Hanım, eşiyle he

TIBBIN DUAYENLERİ SARUHAN ÇEKİRGE

Hacettepe Üniversitesi Hastaneleri Girişimsel Nöroradyoloji bölümü kendi alanında dünyanın en tepesindeki birkaç merkezden biri olarak kabul ediliyor. Bu alanda birçok ilke imza atan Prof. Dr. Saruhan Çekirge, bu merkezin hikâyesini Sağlık Dergisi Yazı İşleri Müdürü Esra Öz’e anlattı. 2000 yılında TÜBİTAK Bilim Adamı Teşvik Ödülü’nü ve 2001’de Hacettepe Üniversitesi Bilim Teşvik Ödülü’nü alan Prof. Dr. Saruhan Çekirge, “Ünitemizde beyin damar hastalıklarının noninvazif tedavisinde geliştirilen tedavi teknikleri, bu merkezi dünyanın en iyisi olarak kabul ederek, özellikle son 10 yılda dünyanın pek çok ülkesindeki önemli tıp merkezlerinden Ankara’ya gelen, uzman doktorlara eğitim veren bir yapıya dönüştürdü” dedi. Kendi tıp alanında yarattığı gelişmeler devrimsel olarak nitelendirilen Prof Dr Saruhan Çekirge, Prof Dr Işıl Saatci, Doç Dr Kıvılcım Yavuz ve Doç Dr Serdar Geyik’ten kurulu bu ekip tarafından geliştirilen tedavi metotları, tüm dünyadaki hekimler tarafında da yay

TIBBIN DUAYENLERİ: HASAN BİRİ

Yüz üzerinde yayını bulunan kısa bir süre önce Koru Hastanesi’ni açan ve devamında uluslararası alanda başarılara imza atacak üniversite kurmayı hedefleyen Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Hasan Biri, iletişimle birlikte sosyal sorumluluk projeleri düzenlemesinin yaşam felsefesi haline gelişini ve hayatını Sağlık Dergisi Yazı İşleri Müdürü Esra Öz’e anlattı. “İyi hekim iyi empati yapan hekimdir” sözüyle hekimlik mesleğinin doğru iletişimden geçtiğini kaydeden Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Hasan Biri, Akademik ve etik kurallarla çalışan Koru Hastanesi’nin ileride uluslararası başarılara imza atacak üniversite olacağını belirtti. Prof. Dr. Biri, tıptaki her türlü gelişmeyi takip ederek, sağlık sektörünün ihtiyaçlarını gören ve bu ihtiyaçlar doğrultusunda gerçekçi politikalarla büyümeyi hedefleyen bir sağlık kuruluşu olmayı hedeflediklerini söyledi. Kendi ağzından hayatını ve çalışmalarını dile ge