Ana içeriğe atla

ÇOCUKLAR BİLİM İNSANI GİBİ DÜŞÜNÜRSE NELER OLUR ?

Çocukken, bilim insanı olmak amacıyla biyoloji okumaya karar verdim. Laboratuvarda gece gündüz demeden araştırma yapıp, yeni keşiflere imza atacaktım. Aynı Marie Curie gibi! İnsanlık tarihini değiştirecek çalışmaların peşindeydim.

Nobel ödülünü iki kez alan ve büyük keşiflere imza atarken çocuklarını da özveriyle yetiştiren örnek bir bilim kadını! Hayat hikayesini öğrendiğim gün bilim alanında kadınların da neler yapabileceğini anladım.

Bilimin pırıltısının yayıldığı, mütevazi ve ilmek ilmek dokunan o harika çalışmaları ve bu büyük başarıların arkasında nasıl bir hayat hikayesi olduğunu hiç merak ettiniz mi?

Eğitim hayatında yaşadığı zorluklarla mücadelesi sadece örnek alınabilir. Çünkü üniversite eğitimini alabilmek için eğitim hayatına ara verir. Önce ablasının masraflarını karşılayabilmek için çalışır  ve ablası mezun olduktan sonra matematik ve fizik eğitimine başlar.

Üniversiteye gittiğinde de yine zorluklarla karşılaşır. Hem okur hem de masraflarını karşılayabilmek için çalışır. Sonrada bilim kadını olmaz diye bir düşüncenin olduğu dönemlerde Endüstriyel Fizik ve Kimya Okulu laboratuvarının başkanı olan Pierre Curie ile tanışarak azimle çalışmalarını ispat eder. Sonrasında da çalışmalarına eşlik eden Pierre Curie ile evlenir. Birlikte radyoaktivite üzerine çalışarak Uranyum ve Toryum’u keşfettiklerini ilan ederler. İsmini Marie’nin vatanı olan Polonya’dan esinlenerek koyarlar.
Böylece 1904 yılında Nobel Fizik ödülünü alarak Nobel ödüllü ilk kadın olur. Ayrıca Marie, doktorasını vererek Fransa’da gelişmiş bilim alanında doktora unvanı alan ilk kadındır!

Nasıl etkileyici bir hayat hikayesi değil mi?

Pierre Curie bir at arabasının çarpması sonucu öldükten sonra iki çocuğu ile kocasının öğretmenlik görevini sürdürerek Sorbonne’daki ilk kadın profesör olur.

Uranyumla yaptığı deneyler sonucu radyoaktiviteyi keşfeder. Toryumun radyoaktif özelliğini bularak, radyum elementini ayrıştırır.

Böylece 1911 yılında Nobel Kimya ödülü sahibi olur.  Çalışmalarıyla bir çığır açan Curie, Nobel Ödülü’nü alan ilk kadın, bu ödülü iki kere alan ilk bilim insanıdır.

Hayatı boyunca radyumun tıptaki önemine dikkat çeken Marie,  I. Dünya Savaşı sırasında taşınabilir röntgen cihazları yaparak, kızı Irene ile birlikte, genç kadınlara X ışını teknolojisini öğretir. Ayrıca fizik tedavi uzmanlarına savaş ortamında radyoloji ekipmanını nasıl kullanacaklarını gösterir. Bu esnada maalesef yüksek dozda radyokaktif ışına maruz kalır.

Çalışmaya devam eden ve yılmayan Marie’nin hayatında hüzünlü birçok olay olur. 1934 yılında Fransa’nın Savoy kentinde kan kanserinden hayatını kaybeder. Hastalığı, aşırı dozda radyasyona maruz kalmasına bağlanır. Bu yüzden ona “bilim için ölen kadın” denilir.

Ölümünden sonra yaşadığı evi müze haline dönüştürürler. (http://en.muzeum-msc.pl/) Curie’nin not defterleri o kadar radyasyona maruz kalır ki, kurşun kaplı bölmelerde tutulup radyoaktif koruma altında incelenebiliyor.

Hayatı ile ilgili o kadar güzel kaynaklar var ki, mesela Kentler ve Gölgeler isimli belgesel izlenmeye değer. (https://www.youtube.com/watch?v=M44FrSVp3oE) Ayrıca hayatını konu alan çizgi filmi çocuğunuzla birlikte izleyebilirsiniz. ( http://www.izlesene.com/video/neler-olmus-baksana-marie-curie/7117445 )

Bilim insanı olmak için nasıl mücadele verdiğini çocuklar da öğrenmeli.  Hayatta çalışarak, emek harcayarak  ve zorluklarla mücadele ederek istenilen hedefe ulaşıldığı öğretilmeli.  Ulaşılmayan her şeye şiddet uygulayarak elde edildiğini konu alan çizgi filmlerin, geleceğimize yönelik zarar verdiği unutulmamalı.

Üreten beyinler geleceğimize ışık tutacaktır. Bilgi pırıltıları ile gerçekleri göreceğiz. Aynı Marie Curie’nin o harika konuşmasında söylediği gibi:  Bilginin meşalesini alın,  geleceğin sarayını inşa edin!

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

DOKTOR EŞİ OLMAK!

Sağlık sisteminde yapılan değişikliklerle ilgili hekimlerin yaşadığı mesleki sorunlar gündeme gelirken evlerinde bu durumun yansımaları konuşulmuyor. Evlilik ve Aile Danışmanı Psikolog İlkim Öz ve farklı hekimlerin eşleriyle konuşarak Sağlık Dergisi’nde daha önce ele alınmamış bir konuyu gündeme taşıyoruz. Performans sistemi, Tam Gün uygulaması gibi sağlık çalışanlarının meslekleri ile ilgili sorunlarının sık sık gündeme geldiği şu günlerde, bu durumun özel hayatlarına nasıl yansıdığını araştırdık. Doktorların işlerinde yaşadığı sorunlarını yakından bilen eşleri bu durum hakkında ne diyor. Bu zamana kadar değinilmemiş bir konu olan “doktor eşi olmak” ve sorunlarla uğraşırken nelerin olduğunu öncelikle farklı meslek gruplarından doktor eşlerine sorduk. Sonrasında da Evlilik ve Aile Danışmanı Psikolog İlkim Öz ile konuyu değerlendirdik. Tiyatro Sanatçısı ve Doktor Evliliği Görüştüğümüz ilk doktor eşi tiyatro sanatçısı İpek Çeken Önal, Prof. Dr. Zülküf Önal ile evli. İpek Hanım, eşiyle he

TIBBIN DUAYENLERİ SARUHAN ÇEKİRGE

Hacettepe Üniversitesi Hastaneleri Girişimsel Nöroradyoloji bölümü kendi alanında dünyanın en tepesindeki birkaç merkezden biri olarak kabul ediliyor. Bu alanda birçok ilke imza atan Prof. Dr. Saruhan Çekirge, bu merkezin hikâyesini Sağlık Dergisi Yazı İşleri Müdürü Esra Öz’e anlattı. 2000 yılında TÜBİTAK Bilim Adamı Teşvik Ödülü’nü ve 2001’de Hacettepe Üniversitesi Bilim Teşvik Ödülü’nü alan Prof. Dr. Saruhan Çekirge, “Ünitemizde beyin damar hastalıklarının noninvazif tedavisinde geliştirilen tedavi teknikleri, bu merkezi dünyanın en iyisi olarak kabul ederek, özellikle son 10 yılda dünyanın pek çok ülkesindeki önemli tıp merkezlerinden Ankara’ya gelen, uzman doktorlara eğitim veren bir yapıya dönüştürdü” dedi. Kendi tıp alanında yarattığı gelişmeler devrimsel olarak nitelendirilen Prof Dr Saruhan Çekirge, Prof Dr Işıl Saatci, Doç Dr Kıvılcım Yavuz ve Doç Dr Serdar Geyik’ten kurulu bu ekip tarafından geliştirilen tedavi metotları, tüm dünyadaki hekimler tarafında da yay

TIBBIN DUAYENLERİ: HASAN BİRİ

Yüz üzerinde yayını bulunan kısa bir süre önce Koru Hastanesi’ni açan ve devamında uluslararası alanda başarılara imza atacak üniversite kurmayı hedefleyen Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Hasan Biri, iletişimle birlikte sosyal sorumluluk projeleri düzenlemesinin yaşam felsefesi haline gelişini ve hayatını Sağlık Dergisi Yazı İşleri Müdürü Esra Öz’e anlattı. “İyi hekim iyi empati yapan hekimdir” sözüyle hekimlik mesleğinin doğru iletişimden geçtiğini kaydeden Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Hasan Biri, Akademik ve etik kurallarla çalışan Koru Hastanesi’nin ileride uluslararası başarılara imza atacak üniversite olacağını belirtti. Prof. Dr. Biri, tıptaki her türlü gelişmeyi takip ederek, sağlık sektörünün ihtiyaçlarını gören ve bu ihtiyaçlar doğrultusunda gerçekçi politikalarla büyümeyi hedefleyen bir sağlık kuruluşu olmayı hedeflediklerini söyledi. Kendi ağzından hayatını ve çalışmalarını dile ge