Ana içeriğe atla

HASTALANDIĞIMIZDA NE YAPACAĞIMIZI BİLMİYORUZ!

Hastalandığımızda ne yapıyoruz?  Hiç düşündünüz mü? Yıllardır sağlık haberciliği alanında çalıştığım için sadece haber yapmak için değil, sağlıkla ilgili bilgi almak içinde insanlar bana ulaşırlar. Yakın zamanda yine bir anne bana ulaşıp, çocuğunun durumu ile ilgili çaresiz kaldığını ve nereye başvurması gerektiğini sordu. 

İnsanlar hastalandıkları zaman ne yapacaklarını bilmiyorlar. Çünkü o psikoloji, insanı neredeyse çaresiz hissettirdiği için yönlendirmeye gerek duyuyorlar. Üstüne birde, her yerde farklı bilgiler içerisinde doğrusunu bulması konusunda zorluk yaşayınca kafalar iyice karışıyor. 

Tedavi için hangi hekime gitmeli? Hangi hastaneye gitse yeterli olur? Muayene olunca verilen ilaçlara güvenip içmeli mi? Yoksa ikinci bir doktora sormak için başka bir hastanenin mi yolu tutulmalı? Kısacası bilgi kirliliği içerisinde insanlar kaybolduğu için acil servisler bu kadar dolu, aile hekimliği sisteminde sorun yaşanıyor ve 2-3. basamak hastanelerde muayene olmak için sıra bekleniyor. Bunların üstüne medyada her gün gördüğümüz bazı hekimler ve kendilerini uzman olarak tanıtanların söylediği önerilerle ortalık iyice kirlenmiş durumda. 

Peki çözüm ne?
Sağlık iletişimi alanında önemli adımlar atmak gerekiyor. İnsanlar hastalandıklarında yakınlarına sormanın yanında internete bakıyor. Bu konuda da güvenilir kaynakların eksikliği insanları bilinmeze ve kaosa itiyor. Bunun için öncelikle sağlık iletişimi alanında gerçekten uzman olan isimlerle bir araya gelip, iletişim stratejisi geliştirmek gerekiyor. Ancak ülkemizde herkes her şeyin uzmanı olduğunu iddia ettiği için burada uzman seçimi projenin sürekliliği için çok önem taşıyor. 

Yıllar önce Sağlık Bakanlığında danışmanlık yaptığım dönemlerde, böyle bir proje üzerinde çalışmıştım. O zamanlar bürokrasinin basamaklarından yukarı çıkamadığı için çalışmalar hazırlandı ancak öylece kaldı. O çalışma hayata geçirilmiş olsaydı, şimdi birçok alandaki bilgi kirliliği son bulmuş olacaktı. 

Kamu ve Dernekler Bir Araya Gelmeli!
Burada ilk iş tüm uzmanlık dernekleri ile bir araya gelerek, birlikte halka doğru bilginin verilmesi çok önem taşıyor. Sürekli birbirini suçlayan kurumların arasında kafası karışmış hasta ve hasta yakınları mağdur oluyor. Sağlık ekonomisinin zarar görmesinin yanında, insanların sağlık hizmeti denildiğinde korkmasına da neden oluyor. 

İnsanlara hastalandıklarında izlemeleri gereken yol haritaları anlatılmalı. Anlatılmakla kalmayıp, sorun yaşadıklarında ulaşabilecekleri hatlar, internet adresleri ve sosyal medya hesapları olmalı. Bu sitelerin oluşturulması ve devamlılığı için mutlaka farklı sivil toplum kuruluşları ve işin profesyonelleri ile birlikte ortak çalışılmalı. Medyadaki bilgi kirliliği ve uzman olmayan muhabirlerin yaptığı işlerin cezasını insanlar sağlıklarını kaybederek ödememeliler. 

Hastalanan ne yapmalı?
İnsanlar hastalandıklarında öncelikle nereye gideceklerini bilemez hissediyorlar. Aile hekimleri hemen bu devrede işe başlamalı. “Hastalanınca ilk olarak aile hekiminize gitmelisiniz” denmeli. 

Sonraki adım, uzman seçimine geldiğinde kafalar işte burada çok karışıyor. Çünkü, insanlar hastalandıklarında hangi uzmana gideceklerini bilmiyor. Gittikleri uzmanların verdiği ilaca, koyduğu teşhise güvenmiyor. İkinci kez muayene olmayı düşünüyor. İşte burada iletişim stratejisinin ve insanların akıllarındaki soru işaretlerinin cevaplanması için başka bir çözüm gerekiyor. 

Özellikli Hastalıklar Uzman Seçimini Zorlaştırıyor
Şimdi gelelim, kompleks, kronik veya nadir görülen hastalıklarla ilgili konuya ki bu özellikle insanların hastane hastane, şehir şehir dolaşmasına neden oluyor. İnsanlar hasta olunca her kapıyı çalıyor ve çare arıyorlar. Hasta psikolojisini iyi anlamak ve empati kurabilmek gerekiyor. 

Doktorların hangi alanda uzman olduğu ve özellikli olarak hangi tip hastalıklar üzerinde çalıştığı konusu tamamen karışık. Ülke çapında öyle bir sistem olmalı ki, böylece insanlar bir şeyi araştırdığı zaman bulmak için 40 kapı çalmak, rica minnet bir şekilde kendini borçlu hissederek yaşamamalı. 

İnsanlar hastalığın yükünü çekerken, omuzlarına birde minnet borcu eklenip ezilmemeli. Bu sistem sayesinde doktorlar gerekirse artı performans ya da döner sermayeden ek ödeme almalı ve böylece hastalarla gerekirse online sistem üzerinden de görüşebilmeli. 

Günümüz iletişim çağında doğru iletişim stratejileri hazırlanmazsa, harcanan zaman ve maddi giderlerin hepsi çöp olur. Bu nedenle doğru sağlık iletişimi stratejisi ile hem hekimlerin hem hastaların memnuniyeti sağlanırken hem sistem hem de ekonomi doğru şekilde yönetilmiş olur. 

Sağlık Medyasındaki Kirlilik Giderilmeli!
Bir diğer önemli noktada sağlık haberciliğinin uzmanlaşması. Para karşılığında televizyona çıkan, gazetelerde yazan doktor ya da sözde uzmanların, istediği gibi açıklama yapıp medyatik olma uğruna insan sağlığıyla oynamasına karşı önlem alınmalı. Bu önlemler hem sağlık muhabirleri hem alanında uzman hekimler hem de hukukçularla birlikte yapılmalı. 

Her alanda olduğu gibi bizim alanımızda da gerçekten yapan değil de yapmış gibi görünenler var. Bu ayrımın da yapılması bu konuda atılacak adımların doğru olmasını sağlayacaktır. Bu amaçla uzman sağlık muhabirleri ile tek tek görüşülmeli. Bu konuda geçtiğimiz yıl çıkarttığım Sağlık Haberlerine Farklı Bakış kitabımda meslektaşlarımla yaptığım röportajlarda görüşlerinin yer aldığı tek kaynak. 

Medyanın temizlenmesi için, öncelikle paralı yayınların kaldırılması gerekiyor. Bu hem etik değil hem de halk sağlığını tehlikeye sokuyor. Uzmanlaşma desteklenmeli. Uzman sağlık muhabiri olmak için, önemli adımlar atılırsa medya kuruluşları da buna uymak durumunda kalırlar. 

Bu adımlar doğru şekilde atıldığında hem sağlığın geliştirilmesi hem sağlık ekonomisi hem de sağlık medyası açısında önemli oranda sistem işler hale gelecek. Bu da insanların hastalandığında sağlık çalışanları tarafından azar işitmesini ya da sağlıkta şiddete başvurma oranlarını aşağı çekecektir. Böylece güler yüzlü sağlık çalışanları olacak, çünkü gereksiz başvurular azaltılmış olacak. Sağlık çalışanları da belli oranda hastaya bakarken, gerekli zamanı ayırabilecek. Böylece hasta, kendini insan yerine konulduğunu ve önemli olduğunu düşünüp doktoruna güvenecek. Şaşkınlık ve kafa karışıklığından kurtulmuş olacak. Hasta ve hasta yakınlarını da sağlık çalışanlarını da yakından takip ettiğim için, iyi çalışan bir sağlık iletişimi planı ile bu sorunların çözüleceğine inanıyorum. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

DOKTOR EŞİ OLMAK!

Sağlık sisteminde yapılan değişikliklerle ilgili hekimlerin yaşadığı mesleki sorunlar gündeme gelirken evlerinde bu durumun yansımaları konuşulmuyor. Evlilik ve Aile Danışmanı Psikolog İlkim Öz ve farklı hekimlerin eşleriyle konuşarak Sağlık Dergisi’nde daha önce ele alınmamış bir konuyu gündeme taşıyoruz. Performans sistemi, Tam Gün uygulaması gibi sağlık çalışanlarının meslekleri ile ilgili sorunlarının sık sık gündeme geldiği şu günlerde, bu durumun özel hayatlarına nasıl yansıdığını araştırdık. Doktorların işlerinde yaşadığı sorunlarını yakından bilen eşleri bu durum hakkında ne diyor. Bu zamana kadar değinilmemiş bir konu olan “doktor eşi olmak” ve sorunlarla uğraşırken nelerin olduğunu öncelikle farklı meslek gruplarından doktor eşlerine sorduk. Sonrasında da Evlilik ve Aile Danışmanı Psikolog İlkim Öz ile konuyu değerlendirdik. Tiyatro Sanatçısı ve Doktor Evliliği Görüştüğümüz ilk doktor eşi tiyatro sanatçısı İpek Çeken Önal, Prof. Dr. Zülküf Önal ile evli. İpek Hanım, eşiyle he

TIBBIN DUAYENLERİ SARUHAN ÇEKİRGE

Hacettepe Üniversitesi Hastaneleri Girişimsel Nöroradyoloji bölümü kendi alanında dünyanın en tepesindeki birkaç merkezden biri olarak kabul ediliyor. Bu alanda birçok ilke imza atan Prof. Dr. Saruhan Çekirge, bu merkezin hikâyesini Sağlık Dergisi Yazı İşleri Müdürü Esra Öz’e anlattı. 2000 yılında TÜBİTAK Bilim Adamı Teşvik Ödülü’nü ve 2001’de Hacettepe Üniversitesi Bilim Teşvik Ödülü’nü alan Prof. Dr. Saruhan Çekirge, “Ünitemizde beyin damar hastalıklarının noninvazif tedavisinde geliştirilen tedavi teknikleri, bu merkezi dünyanın en iyisi olarak kabul ederek, özellikle son 10 yılda dünyanın pek çok ülkesindeki önemli tıp merkezlerinden Ankara’ya gelen, uzman doktorlara eğitim veren bir yapıya dönüştürdü” dedi. Kendi tıp alanında yarattığı gelişmeler devrimsel olarak nitelendirilen Prof Dr Saruhan Çekirge, Prof Dr Işıl Saatci, Doç Dr Kıvılcım Yavuz ve Doç Dr Serdar Geyik’ten kurulu bu ekip tarafından geliştirilen tedavi metotları, tüm dünyadaki hekimler tarafında da yay

TIBBIN DUAYENLERİ: HASAN BİRİ

Yüz üzerinde yayını bulunan kısa bir süre önce Koru Hastanesi’ni açan ve devamında uluslararası alanda başarılara imza atacak üniversite kurmayı hedefleyen Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Hasan Biri, iletişimle birlikte sosyal sorumluluk projeleri düzenlemesinin yaşam felsefesi haline gelişini ve hayatını Sağlık Dergisi Yazı İşleri Müdürü Esra Öz’e anlattı. “İyi hekim iyi empati yapan hekimdir” sözüyle hekimlik mesleğinin doğru iletişimden geçtiğini kaydeden Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Hasan Biri, Akademik ve etik kurallarla çalışan Koru Hastanesi’nin ileride uluslararası başarılara imza atacak üniversite olacağını belirtti. Prof. Dr. Biri, tıptaki her türlü gelişmeyi takip ederek, sağlık sektörünün ihtiyaçlarını gören ve bu ihtiyaçlar doğrultusunda gerçekçi politikalarla büyümeyi hedefleyen bir sağlık kuruluşu olmayı hedeflediklerini söyledi. Kendi ağzından hayatını ve çalışmalarını dile ge